4. Hukuk Dairesi 2016/6290 E. , 2018/4642 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-... vekili Avukat ..., Avukat ... 2-... vekili Avukat ... 3-... vekili Avukat ... 4-...
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar Ahmet Yıldız Çeltik ve diğerleri aleyhine 29/09/2011 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılardan ... hakkında açılan davanın reddine, davalılar ..., ... ve Abdulkadir Yılmaz hakkında açılan davanın kısmen kabulüne dair verilen 24/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalılar ..., ..., ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının davalılardan ..."a yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalılar ..., ... ve Abdulkadir Yılmaz"ın diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece; davalılardan ... hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalılar ..., ... ve ... vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; müteveffa Cem Sabancı"nın Burdur 2. Piyade Eğitim Komutanlığı emrinde bedelli askerlik hizmetini yapmakta iken 25/04/2004 günü vefat ettiğini, müteveffanın ölüm nedeninin "ciddi seyirli akciğer enfeksiyonu ve bunun sonucunda oluşan sepsis, dissemine intravasküler koagülasyon ve son dönemde bunların komplikasyonu olarak eklenen akut miyokard infark bağlı gelişen solunum ve dolaşım yetersizliği" olduğunu, kişinin hastalık süresince verilen tedavi şemalarının uygun olmakla birlikte, bu kişideki hastalığın uygun tedavi yapılsa bile ölüm riskinin yüksek olmasından dolayı daha ileri bir merkeze sevkedilip, tedavisinin hastane ortamında yürütülmesinin daha uygun olacağı gerekçesiyle uygulanan tedavilerde eksiklik bulunan, hastayı iyi değerlendiremeyen davalı doktorların kusurlu olduklarına Yüksek Sağlık Şurası"nın 11820 sayılı kararı ve 07-09 Nisan 2008 tarihli toplantısında karar verildiğini, müteveffa Cem Sabancı"nın murisleri tarafından ... aleyhine açılan davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Daire Başkanlığının 16/09/2010 tarih ve 2006/503-2010/977 E.K. sayılı ilamına istinaden davacı ./..
-2-
idare tarafından müteveffa erin yakınlarına ödenen tutarın davalı doktorlardan rücuen tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar ayrı ayrı, uygun tedaviyi uyguladıklarını, olayın meydana gelmesinde herhangi bir kusurları bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece; Genel Kurul Raporunda Dr. ..."ın gerekli sevk işlemini yapmadığı için 2/8 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, diğer doktorların kusur oranlarına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmasa da ölüm tarihine daha yakın muayeneleri yapan davalı doktorlar ... ve Abdulkadir Yıldızın sorumlu olmamasının düşünülmeyeceğini, ancak önceki süreçlerde yer alan Dr. ..."ın sorumluluğunun bulunmadığını, Genel Kurul Raporunun son bölümünde yer alan "kişinin klinik bulguları, kusurlu eylem ile ölüm arasında geçen süre dikkate alındığında sevk işlemi gerçekleştirilmesi ve zamanında tanı konularak uygun tedavisinin yapılması durumunda dahi kurtulmanın kesin olmadığı cihetle kusurlu eylemle ölüm arasında kesin bir illiyet bağı kurulamayacağı" yönündeki tespitin, davalı doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna dayalı sorumluluk ilkeleri gözönüne alındığında, doktorların özen yükümlüğünden kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davaya konu olayla ilgili olarak; mahkemece Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan 28.05.2015 tarih ve 1164 sayılı raporda sonuç itibariyle; "kişinin klinik bulguları, kusurlu eylem ile ölüm arasında geçen süre dikkate alındığında sevk işlemi gerçekleştirilmesi ve zamanında tanı konularak uygun tedavisinin yapılması durumunda dahi kurtulmanın kesin olmadığı cihetle kusurlu eylemle ölüm arasında kesin bir illiyet bağı kurulamayacağı" tespit edilmiş olduğu anlaşılmakla, nedensellik bağı yokluğu nedeniyle davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan ..., ... ve Abdulkadir Yılmaz yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının bu davalılara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, davacı vekilinin davalılardan ..."a yönelik temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.