1. Hukuk Dairesi 2018/4519 E. , 2020/6543 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraflarca istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.12.2020 Salı günü saat 09.55"de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’in, kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak dava konusu 438 parsel sayılı taşınmazı ½ şer paylarla davalı oğullarına verdiğini, dava konusu 674, 900, 1608, 1610, 1789 2085, 2384 parsel sayılı taşınmazları da ½ şer paylarla davalı oğullarına satış yoluyla devrettiğini, böylece tüm mal varlığını iki oğlu arasında paylaştırdığını, davalıların anılan taşınmazları muvazaalı olarak dava dışı ...’a temlik edip tekrar üzerlerine aldıklarını, dava dışı kızlardan ...’nin durumu öğrenmesi üzerine davalıların dava konusu 1789 parsel sayılı taşınmazın ½ payını ...’nin eşi olan dava dışı ...’a satış suretiyle devrettiklerini, taşınmazların mirasbırakan adına kayıtlı olmaması nedeniyle ortaklığın giderilmesi davasının reddedildiğini ileri sürerek dava konusu 438, 674, 900, 1608, 1610, 1789 2085, 2384 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras paylarının adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, dava konusu 438 ve 1789 parsel sayılı taşınmazların 3. kişilerden edinilmiş olup mirasbırakanla ilgisi olmadığını, dava konusu diğer altı parça taşınmazla ilgili olarak davacılarla 25.08.1981 tarihli anlaşma yapıldığını ve davacılara miras paylarına karşılık çek verildiğini, 08.01.1981 ve 10.05.1981 tarihli uzlaşma senetleriyle de davacılara miras paylarına karşılık büyükbaş ve küçükbaş hayvan verildiğini, davacıların anılan belgelere göre dava açma hakları bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.İlk derece mahkemesince, mirasbırakandan geçmediği gerekçesiyle dava konusu 438 ve 1789 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine, diğer altı parça taşınmaz yönünden temlikin muvazaalı olduğu, davalılar tarafından sunulan anlaşma belgelerindeki imza ve parmak izinin davacılara ait olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; anılan kararın taraflarca istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yalnızca davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1915 doğumlu mirasbırakan ...’in 08.01.1981 tarihinde ölümü üzerine ve eşi ...’in de 03.03.1991 tarihinde ölümü ile çocukları davacılar ... ve ..., davalılar ... ve... ile dava dışı ...’nin mirasçı kaldıkları, dava konusu 438 parsel sayılı taşınmazın tamamı dava dışı ... ve dava dışı başka kişiler adına kayıtlı iken 06.12.1963 tarihinde davalı ...’ye satış yoluyla temlik edildiği, davalı ...’nün de ½ payı üzerinde bırakarak ½ payını 25.03.1980 tarihinde davalı ...’ye satış yoluyla temlik ettiği, davalı ...’nin de bu ½ payı 11.06.2012 tarihinde dava dışı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, bu taşınmazın yenileme ile 173 ada 1 parsel numarasını aldığı, dava konusu 1789 parsel sayılı taşınmazın tamamı Maliye Hazinesi adına kayıtlı iken 26.10.1998 tarihinde satış yoluyla davalı ...’ye temlik edildiği, davalının da ½ payı üzerinde bırakarak ½ payını 05.03.2008 tarihinde dava dışı ...’a satış yoluyla temlik ettiği, taşınmazın yenileme ile 127 ada 83 parsel numarasını aldığı, dava konusu 1608 (yenileme ile 142 ada 108 parsel), 1610 (yenileme ile 142 ada 110 parsel), 2085 (yenileme ile 142 ada 70 parsel), 2384 (yenileme ile 124 ada 8 parsel), 674 (yenileme ile 131 ada 55 parsel), 900 (yenileme ile 119 ada 28 parsel) parsel sayılı taşınmazların tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 25.03.1980 tarihli satış işlemiyle 1/2’şer paylarla davalı oğulları... ve ...’ye temlik ettiği, adı geçenlerin de anılan taşınmazların tamamını 21.09.1990 tarihli satış işlemiyle dava dışı ...’a, onun da tekrar 27.01.2000 tarihli satış işlemiyle 1/2’şer paylarla davalılar ... ve...’ye temlik ettiği; davalılar tarafından delil olarak ibraz edilen 08.01.1981 ve 10.05.1981 tarihli “Uzlaşma Senedi” başlıklı belgelerde, davacılar ... ile ...’nin mirasbırakandan intikal edecek miras haklarına karşılık 1 inek ve 1 adet kuzulu koyun aldıklarının, mirasbırakan babalarından dolayı başkaca hak iddia etmeyeceklerinin, bu hakka razı olduklarının yazılı olduğu, yine davacılar ile davalılar arasında düzenlenen 25.08.1981 tarihli “Anlaşma Belgesi” başlıklı belgede, davacıların, dava konusu 674, 900, 1610, 1608, 2085, 2384, 438 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakandan davalılara geçişini tanıdıklarının, doğmuş ve doğacak dava haklarının ortadan kaldırıldığının, bu hususta davalılara karşı dava açmayacaklarının, buna karşılık davalıların davacılara iki adet çek verdiğinin, çekler ödenmez veya karşılığı çıkmaz ise anlaşmanın geçersiz olacağının düzenlendiği; davacıların, bu belgelerdeki imza ve parmak izinin kendilerine ait olmadığını, anılan belgelerin mirastan feragat sözleşmesi niteliği de taşımadığını belirterek itiraz ettikleri, alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporunda, inceleme konusu 10.05.1981 tarihli belge ile 25.08.1981 tarihli belgedeki imzaların davacı ...’nin eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediğinin, 25.08.1981 tarihli belgede davacı ...’ye atfen basılı parmak izinin davacı ...’nin eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan; bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi halinde sahtelik incelemesinin ne şekilde yapılması gerektiği 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 211.maddesinde düzenlenmiştir.Ne var ki; mahkemece, anılan düzenlemeye uygun şekilde hükme yeterli bir inceleme ve araştırma yapıldığından söz edilmesi olanaksızdır. Hal böyle olunca; davalıların delil olarak dayandıkları 08.01.1981, 10.05.1981, 25.08.1981 tarihli belgelerdeki imza ve parmak izi davacılar tarafından inkar edildiğine göre, HMK 211. maddesinde düzenlendiği şekilde öncelikle davacıların HMK 169. ve devamı maddeleri gereğince usulünce isticvap edilerek belgelerin içeriği hakkında beyanlarının alınması, tarafların bildirdiği tanıklar da dinlenerek belgeler hakkında bilgileri sorulduktan sonra bir kanaat edinilememesi halinde, davacıların istiktab edilmesi suretiyle elde edilen belgeler ile daha önce mahkemece yapılan inceleme sırasında elde edilen belgelerin sahtecilik konusunda uzman grafolog bilirkişilerden oluşacak 3 kişilik heyete tevdii ile anılan belgelerdeki imza ve parmak izinin davacıların eli ürünü olup olmadığının tespitinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalıların değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.