10. Hukuk Dairesi 2014/16133 E. , 2014/20223 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bolu İş Mahkemesi
Tarihi : 13.05.2014
No : 2012/155-2014/246
Yersiz ödendiği iddia olunan yaşlılık aylıklarının istirdadı istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı A.. Ş.. avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.10.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı adına gelen olmadı. Karşı taraf adına Av. A.. B.. geldi. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre; davacı S.. S.. Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davacıya, 1980 – 1994 yılları arasında yurtdışında geçen çalışmalarının 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılarak 01.9.1994 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı, ancak ilgili Sayıştay raporundan hareketle, anılan borçlanmanın 5510 sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında yapılmış olması gerektiğinden bahisle aylığın iptali üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
3201 sayılı Kanunun 3. maddesinin, davacının borçlanarak aylık bağlandığı tarihte yürürlükte olan hükmüne göre, kesin dönüş tarihinden itibaren sosyal güvenlik kuruluşlarının hiçbirine tabi bulunmayanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna borçlanabilirler. Nitekim, 1971- 1989 yılları arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında kesintili biçimde zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılık süresi bulunan davacı da 1994 yılında bu kapsamda olduğundan, 506 sayılı Kanun kapsamında borçlanmış ve aylığa hak kazanmıştır. Daha sonra anılan düzenlemede 29.7.2003 tarihli, 4958 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile halen yurtdışında bulunanlar ile Türkiye"ye döndükten sonra borçlanmak isteyenlerin başvuracakları kurumlar ve koşulları yeniden düzenlenmiş; sonrasında 17.04.2008 tarihli, 5754 sayılı Yasanın 79. maddesiyle
değişik 3201 sayılı Yasanın 3. maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar. Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır.” hükmünü içerir hale getirilmiş; yine aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5. maddesine 4. fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, mülga 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bilindiği gibi, mevzuatımızda, “Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta, kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide, kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olay¬lara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.
Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir (Prof. Dr. Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara,
2000, sh: 193-194; Prof. Dr. A. Ş.. G.. Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2003, sh: 73).” (HGK 13.10.2004 t., 2004/10-528 E., 2004/533 K.)
Öte yandan, 3201 sayılı Yasaya 5754 sayılı Yasanın 79. maddesi ile eklenen ve 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 7. Maddesi ise “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce hizmet borçlanması talebinde bulunanlardan; borç tahakkuku yapılmış olanların, borç tahakkuku ile ilgili işlemleri devam edenlerin, tahakkuk ettirilen borçlarını ödeyenlerin ve borçlandıkları yurtdışı hizmetleri dikkate alınarak aylık bağlanmış olanların kazanılmış hakları saklıdır.” Hükmünü öngörmüş olup; anılan düzenleme ile 08.05.2008 tarihinden önce borçlanma talebinde bulunanlardan; borç tahakkuku yapılmış olanların, tahakkuk işlemleri devam edenlerin, tahakkuk eden borcu ödeyenlerin, borçlanılan süreyle birlikte aylık bağlanmış olanların, kazanılmış haklarının saklı olacağı belirtilmiştir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, davanın reddi yerine, yanılgılı değerlendirme yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 21.10.2014 günü oybirliği ile karar verildi.