15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3121 Karar No: 2016/4464 Karar Tarihi: 31.10.2016
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2016/3121 Esas 2016/4464 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı tarafından yapılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istendiği dava reddedilmiştir. Davacı tarafından yapılan temyiz başvurusu sonrası dosya yeniden incelenmiş ve davacı vekiline, şirketin yeniden “ihyası” için görevli ve yetkili mahkemede dava açabilmesi için yeterli ve kesin süre verilmesi istenmiştir. Aynı konuda davalı tarafa süre verilip gereğinin yerine getirilmesinden sonra sonuçuna göre karar verilmesi gerekir. Kararın bozulduğu ve davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik yer olmadığı belirtilmiş. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 397/2. maddesi ise vekilliğin sona ermesi durumunda vekillik verenin çıkarlarını tehlikeye koyuyorsa, vekillik veren işlerini doğrudan kendisinin görebileceği duruma gelinceye kadar vekilin vekillik işini görmeye devam etmesi gerektiğini ifade etmektedir.
15. Hukuk Dairesi 2016/3121 E. , 2016/4464 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, davalı tarafından yapılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili davasında, davalı tarafından müvekkili aleyhine .... 5. İcra Müdürlüğü"nün 2007/17843 Esas sayılı dosyası ile fatura alacağına dayalı icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin bu icra dosyası ve dayanağı faturayla ilgili davalı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, aralarındaki cari hesaba göre icra takibine dayanak yapılan faturanın da işlerin yapılıp bitirilmesinden çok sonra kesildiğini, davalıya çeşitli tarihlerde çek ve senetler verilip bedellerinin ödendiğini belirterek icra takibinden dolayı davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Dosya kapsamından davanın 09.01.2009 tarihinde açıldığı, mahkemece 17.03.2011 tarihinde davanın reddine karar verildiği, bu kararın davacı vekilince temyizi üzerine Dairemizin 16.02.2012 tarihli kararı ile bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak 17.12.2013 tarihinde verilen karar ile yine reddine karar verildiği, 26.05.2014 tarihinde davacı vekili tarafından temyiz edildiği, bu arada davacı şirketin 18.02.2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere ticaret ortaklıklarının tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekmektedir. Tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Diğer taraftan dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 397/2. maddesi hükmü gereğince, vekilliğin sona ermesi, vekillik verenin çıkarlarını tehlikeye koyuyorsa, vekillik veren işlerini doğrudan kendisinin görebileceği duruma gelinceye değin, vekil, vekillik işini görmeye devamla yükümlüdür. Bu yasal nedenle; mahkemece, öncelikle davacı vekiline, şirketin yeniden “ihyası” için görevli ve yetkili mahkemede dava açabilmesi için yeterli ve kesin süre verilmesi; davacı vekilinin “ihya davasını” açmaması ya da açmak istememelerinin saptanması durumunda ise; aynı konuda davalı tarafa süre verilip gereğinin yerine getirilmesinden sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Açıklanan bu gerekçe ile kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 31.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.