Hukuk Genel Kurulu 2014/1488 E. , 2016/1085 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki karşılıklı “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Mersin 2. Aile Mahkemesi’nce “asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine” dair verilen 27.12.2012 gün, 2011/221 E. 2012/930 K. sayılı karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.11.2013 tarih 2013/11607 E. 2013/25660 K sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı (koca)"nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yönlere ilişkin temyiz itirazları yersizdir.
2-Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı-karşı davalı (kadın) yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı orantısız ve çoktur. Daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve karşılık davalar boşanma istemine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı evlilikleri boyunca elinden gelen fedakarlığı yaptığını, davalının ise her konuda önünü kapattığını, davacıyı maddi açıdan kendine muhtaç hale getirdiğini, zamanla davacıyı aşağılamaya, hor görmeye, beğenmemeye başladığını, kazandığı parayı ailesine harcamadığını, davacıyı aldattığını, şiddet gördüğünü ancak affettiğini, yedi yıl sonra davalıyı çocuk sahibi olma konusunda ikna ettiğini ancak davalının çocuk olduktan sonra daha çok uzaklaştığını, çoğu zaman eve geç geldiğini, “artık seni sevmiyorum” dediğini, evi terk ettiğini, arayıp sormadığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, 500 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, çocuk için 500 TL tedbir ve iştirak nafakasına, 60.000 TL maddi ve 60.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı-karşı davalı iddiaların asılsız olduğunu, davalının evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmediğini, eşine karşı hiçbir zaman gerekli saygı, sevgi ve özeni göstermediğini, davacının her zaman rencide edici ve hakaretamiz bir davranış tarzını benimsediğini, girdiği ortamlarda kavgacı ve huysuz tavırlar sergilediğini, çocukla da ilgilenmediğini, “adam tutup seni dövdürmek” istiyorum demek suretiyle tehdit ettiğini, davacının “bu evde seni istemiyorum, nereye gideceksen git” diyerek evden gönderdiğini belirterek davacının haksız davasının reddini, karşı davasının kabulü ile boşanmalarına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı-karşı davacının kocanın sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek tam kusurlu olduğu, davacı-karşı davalı kadına yüklenecek bir kusurun ispat edilemediği, TMK"nın 166/1-2. maddesi gereğince eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebi ile tarafların boşanmalarına, karşı davanın reddine, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine, kadın lehine TMK’nın 174/1 maddesi uyarınca 20.000 TL maddi tazminata, 174/2 maddesi uyarınca 25.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, koşulları oluşmayan yoksulluk nafakasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmün davalı–karşı davacı vekili tarafından “her iki dava” yönünden temyizi üzerine hüküm Özel Daire tarafından yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle manevi tazminatın miktarı yönünden bozulmuş; Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir
Direnme hükmü davalı -karşı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı –karşı davalı kadın lehine TMK 174/2.maddesi uyarınca hükmedilen 25.000 TL manevi tazminatın orantısız ve çok olup olmadığı noktasındadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.11.2016 gününde yapılan görüşmede oybirliği ile karar verildi.