10. Hukuk Dairesi 2014/17363 E. , 2014/20072 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 21.05.2014
No : 2011/635-2014/308
Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile malullük aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne; davacı M.. S.."un 15.01.2010 başvuru tarihi itibariyle malulen emekliliğe hak kazandığının tespitine, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 25. ve 26. maddesidir. Anılan madde; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Diğer taraftan da 5510 sayılı Yasanın 25’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “….Ancak, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün % 60"ını veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya özrü sebebiyle malûllük aylığından yararlanamaz.” Hükmü ile aylık bağlama engeli öngörülmüştür.
Maluliyet aylığı bağlanabilmesi için ilk defa sigortalı olarak çalıştığı tarihten önce malûl sayılmayı gerektirecek derecede hastalık ve arızasının bulunmaması gerekir. Sigortalılık öncesi malûl sayılmasını gerektirmeyecek düzeyde hasta veya sakat iken bu hastalık veya sakatlığı ilerlemiş ve sigortalılık sonrası malûl sayılmayı gerektirecek dereceye ulaşmış ise sigortalıya malûliyet aylığı bağlanabilecektir.
Eldeki davada; davacının, 14.01.2010 tarihli maluliyet sigortasından tahsis talebine, kurumca, davacı hakkında alınan Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi"nin 19.08.2010 tarihli, 1083 sayılı raporunda; 38 yaşında, evli, 1 çocuklu olduğu, askerlikten muaf olduğu, 1993 yılında OKB tanısı ile tedavi görmeye başlamış, tedavi sırasında manik atak geçirmiş olduğunun ve bipolar effektif bozukluk mevcut olduğunun belirlenmesi ve ehliyetine de el konulduğunun anlaşılması nedeniyle, davacının sigortalı olarak çalışmaya başladığı 14.09.1998 tarihinden önce malul sayılmayı gerektirir şekilde hastalığın varlığı nedeniyle, Kurumca reddi üzerine eldeki davanın açıldığı; mahkemece, yasal prosedür gereğince davacının Yüksek Sağlık Kuruluna sevki ile 18.05.2012 tarihli, 3888 karar sayılı raporunda; 506 sayılı kanuna tabi işyerine maluliyetini gerektirir hastalık ve arızası ile işe girdiğinden maluliyet sigortası yardımlarından yararlanamayacağına karar verildiği ve Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun 20.03.2013 tarihli raporunda ise, davacının halihazır durumuyla Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre beden çalışma gücünün en az %60(yüzdealtmış)"ını kaybetmiş olduğu, malul sayılması gerektiği belirtildiğinden, yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; verilen kararın infaza elverişli olmadığı gibi, tahsis şartları bakımından da herhangi bir irdeleme yapılmadığı, ayrıca, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak, itiraz halinde Adli Tıp Kurumundan rapor alınmalı; Yüksek Sağlık Kurulu Raporu ile Adlî Tıp Kurumu raporu arasında çelişki oluşursa, üst düzeydeki bu kuruluşlar arasındaki görüş farklılığı Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu veya Üniversitelerin Tıp Fakültelerinin konuya ilişkin Anabilim Dalı uzmanlarından oluşturulacak kurullardan temin edilecek raporla giderilmeli ve böylece dava konusu uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; Yüksek Sağlık Kurulu raporuyla, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu raporları arasında çelişki oluştuğundan, mevcut çelişkinin giderilmesi için, tüm tedavi evrakları da eklenerek Adli Tıp Genel Kurulundan çelişkiyi gideren ve davacıdaki mevcut hastalık ve arazların, malûl sayılacak derecede olup olmadığının, malul ise, 5510 sayılı Yasanın 27.maddesi hükmü de dikkate alınarak, maluliyet başlangıcı ve maluliyet aylığı başlangıç tarihi de usulünce belirlenmeli; bu kapsamda 5510 sayılı Kanun"un 25 ve 26. maddelerinde öngörülen maluliyet aylığı bağlama koşullarının oluşup oluşmadığı irdelenmeli ve şayet, maluliyet başlangıcının, tahsis talep tarihinden önceki bir tarih olduğu belirlenirse, tahsis talebini takip eden aybaşı, sonraki bir tarih olduğu belirlenirse de, bu tarihi takip eden aybaşı itibariyle ve infaza elverişli şekilde aylık bağlanmasına karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.