Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4233
Karar No: 2020/6514

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/4233 Esas 2020/6514 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2019/4233 E.  ,  2020/6514 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karara karşı davacı vekilinin istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak tapu iptal- tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.Davacı, davalı ...’den 85.000 TL borç para aldığını, borcun teminatı olarak da dava konusu 526 ada 1 parsel sayılı taşınmazını davalı ...’ye satış suretiyle devrettiğini, aralarında imzaladıkları 21.05.2012 tarihli sözleşmeye göre borç ödendiğinde taşınmazın geri verileceğinin kararlaştırıldığını, ancak borcunu ödemek istediği halde davalı ...’nin taşınmazı iadeye yanaşmadığı gibi diğer davalı ...’ya muvazaalı olarak devrettiğini öğrendiğini, davalıların arkadaş olduklarını ve birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde şimdilik 15.000 TL’nin davalılardan tahsilini istemiştir.Davalı ..., dava konusu taşınmazın karşı parselinde petrol istasyonunun bulunduğunu, bu nedenle dava konusu taşınmazı üzerine oto lastik, oto yıkama tesisi kurmak için bedelini ödeyerek yatırım amaçlı satın aldığını, iyiniyetli olduğunu, davacı ile davalı ... arasındaki ilişkiyi bilemeyeceğini; diğer davalı ... davaya cevap vermemiş, aşamadaki beyanında kendisine husumet yöneltilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.İlk derece Mahkemesince, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak, davacı ile davalı ... arasında düzenlenen 21.05.2012 tarihli belge ile inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı, ancak ikinci el konumunda olan davalı ...’nın kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulü ile 67.848,97 TL’nin davalı ...’den tahsiline karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 526 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1070/2400 payı davacı ... adına kayıtlı iken 21.05.2012 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiği, davalı ...’nin de 11.01.2013 tarihinde diğer davalı ...’na satış yoluyla devrettiği, davacı ... ile davalı ... arasında imzalanan 21.05.2012 tarihli "BELGEDİR" başlıklı belge içeriğinden, davalı ... tarafından davacı ...’e 85.000,00 TL borç verildiği, borcun teminatı olarak dava konusu taşınmazın davalı ...’ye devredildiği, alınan borç paranın 05.08.2012 tarihinde davalı ...’ye ödendiğinde dava konusu taşınmazın tapusunun davacıya iade edileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, ikinci el konumunda olan davalı ...’nın kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesi gereğince kazanımının korunacağı anlaşılmakla tapu iptali ve tescil isteği yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden Reddine. Davalı ... vekilinin ve davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. Söz konusu kararda; eski hukuka göre mümkün ve geçerli olan muvazaa ve nam-ı müstear iddialarının, Medeni Kanunun yürürlüğünden sonra taşınmaz mallar hakkında dinlenip dinlenemeyeceği tartışılmıştır. Anılan kararda; çeşitli sebep ve amaçlarla bir taşınmaz kaydına gerçek malik yerine başka bir nam ve bir sözleşmede akitlerden biri yerine üçüncü bir şahsın gösterilmesinin mümkün olduğu, bu gibi hallerde vekilin kendi namına ve müvekkili hesabına yaptığı tasarruflarda olduğu gibi hukuki bir durum veya herhangi bir maksatla üçüncü şahıslardan gerçeği gizleme gayesi güdülebileceği, “kötüniyetli ve haksız gizlemeler” dışında,belirtilen olasılıklara göre açılacak bir davanın, gerçekten, ya mevcut bir hakka dayanarak bir el değiştirme veya bir hakkın korunması niteliğini taşıyacağı; bu durumun da, temsil ve vekalet ilişkisinde, mülkiyette halefiyet esası olarak kabul edilmiş bir husus olup, halefiyeti düzeltme amacıyla öncelikle mülkiyetin vekile aidiyeti düşünülse bile, temsil hükümlerine aykırı olduğundan bunun korunması ve devamına hükmolunamayacağı, zira TBK"nin 509. maddesindeki “Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet verene geçer.” hükmünün bu düşünceyi doğruladığı, öte yandan gerek taşınır, gerek taşınmaz mallara ilişkin olsun nam-ı müstear hadiselerinde, meselenin bir istihkak ve mülkiyet davası niteliğini geçemeyeceğinden, ne resmi senet, ne de şekil meselesinin bahse konu olamayacağı, meselenin akitte ve isimde muvazaayı kapsamına alan TBK"nin 19. maddesi kapsamında düşünülmesinin kanunun amacına uygun düşeceğine, değinildikten sonra sonuçta, nam-ı müstear davalarının dinlenebilir ve yazılı delil ile ispatının mümkün olduğuna, hükmolunmuştur.İçtihadı Bileştirme kararlarının konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcı bulunduğu tartışmasızdır. Nam-ı müstear için düzenleme getiren 1947 tarihli kararın, teminat amacıyla temlike dair inanç sözleşmelerini kapsadığı da kuşkusuzdur. Uygulamada anılan sözleşmeler gerek özü,gerek işleyişi açısından,genelde muvazaa, özelde ise nam-ı müstear başlıkları altında nitelendirilegelmektedir. Belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da değinildiği üzere; inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan, mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların yazılı delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, yazılı delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.Somut olaya gelince; davacı ile davalı ... arasında düzenlenen ve varlığı inkar edilmeyen 21.05.2012 tarihli "BELGEDİR" başlıklı sözleşmenin 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca inançlı işlemin belgesi niteliğinde olduğu açık olup, inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı belirlenmek suretiyle tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Ne var ki, bölge adliye mahkemesince hükmedilen tazminat miktarının belirlenmesi yönünden doğru bir hesaplama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 97. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle, davacının davalı ...’ye olan gerçek borç miktarı yöntemince saptanarak, bu miktarın dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden mahsup edilmesi ile davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile çekişmeli taşınmazın davacının kullanımında olmadığı gözetilmeksizin, doğru olmayan yöntemle yazılı şekilde hesaplama yapılarak karar verilmesi doğru değildir.Davacı ve davalı ...’nin bu yöne değinen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi