1. Hukuk Dairesi 2019/3776 E. , 2020/6508 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf talebinin esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’nin 174 ada 30 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu Engin’e temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, taşınmazın satış değeri ile gerçek değeri arasında fark olduğunu, davalının taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, işlemin gerçek olduğunu, mirasbırakanın borçları nedeniyle dava konusu taşınmaza ve başka bir taşınmaza daha haciz konulduğunu, mirabırakanın çocuklarından yardım istediğini, davacıların yardım etmediğini, kendisi ve diğer erkek kardeşlerinin yardım etmeyi kabul ettiğini, hacizli taşınmazı mirasbırakandan devraldığını, buna karşılık mirasbırakanın icra borçlarını ödediğini, ayrıca mirasbırakanın başkalarına olan borçlarını da ödediklerini, taşınmazı alabilecek ekonomik gücünün olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasının sabit görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin istinafı üzerine ...Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nin 01.04.2009 tarihinde dava konusu 30 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...’e, dava dışı 29 parsel sayılı taşınmazını da dava dışı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiği, ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/36 esas ve 2016/25 karar sayılı ortaklığın giderilmesi davasına konu mirasbırakan paylarının da kendisine miras yoluyla intikal eden taşınmazlar olduğu, mirasbırakanın 06.10.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ... ile çocukları ..., ..., ..., ... ve ...’in kaldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda, mirasbırakanın temlik tarihinde adına kayıtlı tüm malvarlığını aynı resmi senet ile devrettiği, davacı tanıklarının mirasbırakanın taşınmazı davalının isteği üzerine temlik ettiği yönünde beyanda bulundukları, mirasbırakanın ödendiği savunulan icra dosyalarındaki borcu ile taşınmazın devir tarihindeki değeri arasında önemli oranda fark olduğu, kaldı ki mirasbırakanın icra dosyalarındaki borçları ile var olduğu iddia edilen harici borçlarının davalı ve diğer erkek kardeşleri tarafından ödendiği iddiasının ispatlanamadığı görülmüştür. Açıklanan tüm bu somut olgular yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirildiğinde, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... (...) Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ...Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.