9. Hukuk Dairesi 2019/1061 E. , 2019/4380 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının çalıştığı sürece fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram genel tatil ücretlerinin ödenmediğini, işyeri ve sigorta kayıtlarının gerçeğe aykırı düzenlendiğini, düşük maaş üzerinden geç sigortalı yapıldığını, bunlara ek olarak SGK"nın 12/02/2013 tarihli 2634697 sayılı yazısına göre sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısının dolduğunu, davacının tüm bu haklı sebeplerle iş aktini feshettiğini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, davacının işe gelmediğini, davalının haklı fesih hakkı doğmuş ise de davalının ihtarname ile davacıya işbaşı yapmasını bildirdiğini, davacının gene de işe devam etmemesi nedeni ile iş aktinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının ücretini bordroları imzalayarak aldığını ve fazla mesai gibi alacaklarının bordrolara yansıtıldığını, davacının imza mukabilinde itiraz etmeksizin tahsil ettiğini, tüm alacaklarının ödendiğini, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, Mahkeme"nin ilk kararının Yargıtay 9.Hukuk Dairesi"nin ... Esas , 2018/6048 Karar sayılı 22/03/2018 tarihli bozma ilamı ile "" 1-Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.nın 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir. HMK.nın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Somut uyuşmazlıkta, davacının iş aktini kendisinin feshettiğini beyan ettiği, dava dilekçesinde ihbar tazminatı da talep etmediği anlaşılmasına rağmen. Mahkeme tarafından talep edilmeyen ve hakkında hüküm de kurulmayan ihbar tazminatı hakkında gerekçe yazılması, diğer alacak kalemleri hakkında yasanın öngördüğü şeklildeki gerekçenin yeterince oluşturulmaması, “Yapılan yargılama sonucunda iddia, savunma, SGK kayıtları, banka kayıtları, tanık beyanları, ayrıntılı ve dosya kapsamına uygun bilirkişi raporu, sunulan ve toplanan deliller, işyeri dosyası ile dosyada mevcut bütün belgleerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda davacının, 15/06/2000-12/02/2013 tarihleri arası davalılar nezdinde çalışması söz konusu olduğu, davalı ..., diğer davalı şirketin yetkilisi olduğu, çalışmanın, aynı şekilde, devam ettiği, davalılar arasında, organik bağ olduğu bu itibarla, davalı işverenlerin her ikisinin, müştereken-müteselsilen sorumlu oldukları, davacının, her iki davalı nezdindeki çalışmaları bir bütün teşkil ettiği, fesih sebebi ve şekline göre, davacının kıdem ve ihbar tazminatına ve ayrıca, ödenmeyen diğer işçilik alacaklarına hak kazanmış olduğundan bunları, davalı taraftan talep edebileceği, davacı iddialarının ıspatlandığı anlaşıldığından, sübut bulan davaının kabulune karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde gerekçe oluşturulması hatalıdır. Mahkeme tarafından yasada öngörülen gerekçe her bir alacak kalemi bakımından oluşturulmalı, talep edilmeyen ve hakkında hüküm de kurulmayan ihbar tazminatı ise gerekçede yer almamalıdır. 2-Kabule göre, yıllık izin ücreti bakımından, 6-16/09/2010 tarihleri arasında yıllık izin kullandığına dair belge davacının imzası olmadığı gerekçesi ile gözetilmemiş ise de Eylül/2010 ayı bordrosunda “10” gün ücretli izin tahakkuku ve davacıya atfen imza olduğundan davacı asil duruşmaya bizzat celbedilip bizzat davacı asile bu bordro ve altındaki kendisine atfen mevcut imza ile 6-16/09/2010 tarihleri arasında izin kullandığı belirtilen yıllık izin belgesi gösterilerek belirtilen yıllık izni kullanıp kullanmadığı kendisine açıklatılarak, kullanmadığını beyan etmesi ve bordrodaki imzayı da inkar etmemesi halinde neden bordroyu imzaladığı da kendisine açıklatılarak, beyanları irdelenerek sonuca gidilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de hatalıdır."" gerekçeleri ile bozulduğu, bozma ilamına uyulduğu, Unkapanı SGM"nin 12/2/2013 tarihli yazısı incelendiğinde davacının sigortalılık süresinin 17 yıl, prim gününün 4687 olduğu,davacının, davalıya gönderdiği ihtarla ilgili belgeyi de davalılara tebliğ ettiği, ayrıca davacının diğer fesih nedeninin fazla çalışma, bayram -genel tatil çalışma ücretlerinin ödenmemesi olduğu, davacının geniş anlamda ücret içinde olan bu alacaklarının ödenmemesi de haklı fesih nedeni olduğu, ücretin gerçek miktarının sigortaya bildirilmemesi de haklı fesih nedeni olduğu, aşağıda belirtileceği üzere davacının bu alacakları da olduğundan, ücret gerçek ücret üzerinden bildirilmediğinden iş aktini haklı olarak feshettiği, davalı ... diğer davalı şirketin yetkilisi olduğu, ayrıca kurum kayıtlarından birinden çıkış yapıldığı günün ertesi günü diğerinden giriş yapıldığı, burada şahıs tarafından belirtilen sigorta kayıtları 2003 yılına ait ise de 2004 yılında olan ibranamede davacının 2000-2004 arasındaki çalışmasından söz edildiği, oysa o dönemde davacının işvereni şahıs değil davalı şirket olduğu, yani davalı şahıs şirket nezdindeki çalışmaları da üstlendiği, tüm bunlar her iki davalının arasında organik bağ olduğunu gösterdiği, bu nedenle davalılar işçilik alacaklarından müteselsilen sorumludurlar. İşe giriş tarihi itibarıyla SGK kayıtları esas alınmış olup davacının tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre çalışmasının kesintisiz olduğu anlaşıldığı, tanık beyanları, davacının kıdemi, emsal ücret araştırması karşısında davacının ücretinin net 1.350,00 TL. olduğu, ayrıca yemek ücretinden yararlandığı anlaşıldığı, buna göre davacının kıdem tazminatı hesaplandığı, tanık beyanlarına göre davacının haftalık ortalama 45 saati aşan 9 saat fazla çalışmasının olduğu, hesaplama yapılırken fazla mesai tahakkuku olan aylar dışlandığı, tanık beyanlarına göre davacının dini bayramların 1 günü dışında diğer bayram ve tatillerde çalıştığı, tanık beyanlarına göre davacının ayda 1 hafta tatilini yapabildiği, fazla mesai, bayram-genel tatil, hafta tatili alacakları tanık beyanlarıyla belirlendiğinden taktiren 1/3 hakkaniyet indirimi uygulandığı, Yargıtay bozma ilamında 6-16/09/2010 tarihleri arasında davacının yıllık izin kullanıp kullanmadığı, bordrodaki imzayı inkar etmemesi halinde neden imzaladığının açıklatılması için davacının isticvabı gerektiği belirtildiği, davacı duruşmada o dönemde izin kullanmadığını, bordrodaki imzanın kendisine ait olduğunu, bordroyu imzalamak zorunda kaldığını, içeriğine genellikle bakamadıklarını, bir keresinde bunu fark ettiğini, sorduğunda ise "bizde böyle " dediklerini, o dönemde mecburen imzaladığını belirttiği, davacının duruşmadaki beyanı, ilgili tarihte halen çalışıyor olması, iş ilişkisinin devam etmesi ve işverenin sunduğu belgeyi imzalamak mecburiyetinde kalmasının olağan olması karşısında o dönemde izin kullanmadığı ve izin ücretini almadığı, davalının sunduğu izin belgelerinden imzalı olanlar çıkarıldığında davacının bozma öncesi olduğu gibi 182 günlük izin ücreti hesaplandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut uyuşmazlıkta, Dairemizin ... Esas sayılı bozma ilamında “-Kabule göre, yıllık izin ücreti bakımından, 06-16/09/2010 tarihleri arasında yıllık izin kullandığına dair belge davacının imzası olmadığı gerekçesi ile gözetilmemiş ise de Eylül/2010 ayı bordrosunda “10” gün ücretli izin tahakkuku ve davacıya atfen imza olduğundan davacı asil duruşmaya bizzat celbedilip bizzat davacı asile bu bordro ve altındaki kendisine atfen mevcut imza ile 06-16/09/2010 tarihleri arasında izin kullandığı belirtilen yıllık izin belgesi gösterilerek belirtilen yıllık izni kullanıp kullanmadığı kendisine açıklatılarak, kullanmadığını beyan etmesi ve bordrodaki imzayı da inkar etmemesi halinde neden bordroyu imzaladığı da kendisine açıklatılarak, beyanları irdelenerek sonuca gidilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de hatalıdır.” şeklindeki bir hatayada işaret edilmiştir.
Bozma sonrasında davacı asıl duruşmada “bana göstermiş olduğunuz bordrodaki imza benimdir. Ancak bize her ay bu bordroları alel acele getirip imzalatıyorlardı. İçeriğine bakmıyorduk. Bir keresinde ben oradaki bazı tahakkukları fark ettim. Ancak "bizde böyle"" dediler. O dönemde çalıştığım için mecburen imzaladım. Biz maaşların bir kısmını elden , bir kısmını bankadan aldığımız için bordroya neyi ne kadar yansıttığını ben fark edemedim. Bana belirttiğiniz 06-16/09/2010 tarihleri arasında yıllık izin kullanmadım. Ben çalıştığım süre boyunca toplamda 24 gün izin kullandım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı belgedeki imzasını inkar etmemiş, tanık beyanlarında davacının belgelerin imzalatılması usulünü destekleyen bir ifade yer almamıştır.
Açıklanan nedenler ile 06/09/2010-16/09/2010 tarih aralığındaki yıllık ücretli izin günleri hüküm altına alınan alacaktan düşülmelidir. Buna göre, belirtilen tarih aralığındaki hafta tatili ve varsa ulusal bayram genel tatil günleri dışlanarak davacının belirtilen tarih aralığında kullandığı iş günü sayısında yıllık izin süresi hesaplanarak alacağından mahsup edilmelidir.
3-Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüte yol açacağının düşünülmemesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F)SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.