Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1294
Karar No: 2016/1064
Karar Tarihi: 16.11.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1294 Esas 2016/1064 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1294 E.  ,  2016/1064 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.03.2007 gün ve 2005/462 E., 2007/136 K. sayılı kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine 15. Hukuk Dairesinin 20.11.2008 gün ve 2007/7013 E., 2008/6925 K. sayılı kararı ile bozulması üzerine, bu kez dosyanın devredildiği İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesince 02.02.2012 gün ve 2011/123 E., 2012/16 K. sayısı ile davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı şirketin 18.05.2007 günü iflası nedeniyle davalı iflas idaresi vekilince temyiz edilmekle 23. Hukuk Dairesince 24.12.2012 gün ve 2012/6022 E., 2012/7625 K. sayılı kararla onandıktan sonra bu kez davacı vekilinin karar düzeltme istemi 23. Hukuk Dairesince kabul edilerek Özel Dairenin 13.09.2013 gün ve 2013/2861 E., 2013/5359 K. sayılı kararı ile:
    “…Davacı vekili, müvekkili ile müflis şirket arasında yazılım, yıllık bakım ve güncelleştirme sözleşmesi akdedildiğini, 2004 yılı hizmet bedelinin ödenmemesi nedeniyle girişilen icra takibine müflis şirketin haksız olarak itiraz ettiğini, itirazın iptali davası devam ederken şirketin iflasına karar verildiğini, iflas idaresinin de alacağı kabul etmediğini ve davanın kayıt kabul davasına dönüştüğünü ileri sürerek, davaya konu alacaklarının masaya kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, söz konusu hizmetin alınmadığını, müvekkiline gönderilen faturaya da süresinde itiraz edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 33.883,09 TL’nin masaya kaydına dair verilen karar, davalı vekilinin temyiz itirazı üzerine Dairemizin 24.12.2012 gün ve 2012/6022-7615 E.K.sayılı kararı ile onanmıştır.
    Bu kez, davalı vekili kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
    1- Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirine uymayan diğer karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.
    2- Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101. maddesine göre taraflarca müttefikan kararlaştırılmamışsa temerrüt, muaccel bir borcun alacaklısı tarafından çekilen ihtarnamede verilen sürenin, ödeme yapılmaksızın geçirilmesi ile gerçekleşir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede yazılı olduğu gibi belirsiz bir ödeme tarihinin belirtilmiş olması, temerrüt olgusunun gerçekleşmesi için yeterli değildir. Davacı tarafından davalının belirtilen usulle temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığına göre temerrüdün takiple gerçekleştiğinin kabulü gerekirken, takipten önce işlemiş faizin masaya yazılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    İcra ve İflâs Kanunu"nun 195/I. maddesine göre iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faizlerle takip masrafları asıl alacağa eklenir. Davacı masaya başvurusunda temerrüt tarihi olarak 08.12.2004 günü olarak belirlemiş ve faiz istemini 5.000,00 USD olarak göstermiştir. Mahkeme de faiz kalemini bu şekilde hükme esas almıştır. Yukarıda temerrüt ve masaya kaydedilecek alacakların hesaplanmasına ilişkin olarak açıklanan ilkeler çerçevesinde davacıdan masaya kayıt sırasında belirttiği 5.000,00 USD’lik alacağın hangi kalem ve miktarlardan oluştuğunun sorulması ve bu çerçevede hesaplama yapılması; ayrıca iflas masasından tahsilat yapılırken harç alınacağı ve icra dosyasından tahsilat yapılmadığı düşünüldüğünde, icra dosya hesabında harca yer verilmesinin hatalı olduğu gözetilerek bir karar

    verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hükmün bozulması gerekirken, kararın Dairemizin 24.12.2012 gün ve 2012/6022–7625 E.K. sayılı kararı ile onandığı anlaşıldığından, davalı iflas idaresi vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile hükmün belirtilen gerekçe ile bozulması gerekmiştir…”
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava bakım ve güncelleştirme sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkili ile davalı şirket tarafından devralınan Toprakçıoğlu Holding AŞ arasında 14.03.2002 tarihinde yazılım, yıllık bakım ve güncelleştirme sözleşmesi akdedildiğini, karşı tarafın sözleşme uyarınca lisans bedelini % 17"si tutarında "Yıllık Bakım ve Güncelleştirme Ücreti" ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini ve sözleşme eki olarak imzalanan "Bakım ve Güncelleştirme Bedeli Ödeme Şekli" başlıklı ek uyarınca yıllık bakım ve güncelleştirme bedelinin 100.000,-USD+KDV lisans bedeli üzerinden yıllık 15.000,- USD+KDV olarak belirlendiğini, müvekkili tarafından sözleşme ekine dayanılarak 01.12.2004 gün ve 006214 fatura sayılı 15.000,-USD+KDV karşılığı 25.362.170.700,-TL Yıllık Bakım ve Güncelleştirme Bedeli faturası düzenlendiğini ve adı geçene tebliğ edildiğini, karşı tarafın faturaya noter kanalıyla itiraz ettiğini ve bedelin ödenmemesi üzerine İstanbul 13. İcra Dairesinin 2005/59 sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını ve davalı-borçlu şirketin itirazı üzerine takibin durduğunu; müvekkili şirketin alacağının ödeme tarihi ve miktarının sözleşmede açıkça yazılı olduğunu, davalının itirazının borcu ödememeye ve zaman kazanmaya yönelik bir girişim niteliğinde bulunduğunu, davalı şirketin iflasının ertelenmesine karar verildiğini ve bu çerçevede davalı hakkında icra takibi yapılamadığını, davalının sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ifa etmemesi ve ödemeleri yapmamak için haksız ve kötüniyetli girişimlerde bulunması nedeniyle sözleşmenin müvekki tarafından feshedildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine alacağın % 40"ından aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına ve diğer fer"ilere hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı vekili müvekkili Safran Boya ve Kimya San. AŞ. ile birleşen Toprakçıoğlu Holding AŞ. ile davacı şirket arasında yazılım bakım ve güncelleştirme sözleşmesi imzalandığını ve davacı yanca düzenlenen fatura ile 15.000,-USD bakım ve güncelleştirme bedeli istendiğini, ancak müvekkilince faturaya itiraz edildiğini; müvekkili şirketin ekonomik zorunluluklar nedeniyle faaliyetini durdurduğunu ve davacıdan Haziran - Temmuz 2003 döneminden itibaren hizmet alınmadığını; hizmet verdiğini davacının ispatlaması gerektiğini, sözleşme uyarınca hizmet sunulmadığı için KDV ve faiz istemlerinin de dayanağının bulunmadığını, borcu ve davayı kabul manasına gelmemekle birlikte borçlu oldukları kanaatine varıldığı takdirde Türk Borçlar Kanunu"nun 98 inci maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 43 ve 44 üncü maddelerinin uygulanması suretiyle, hizmet sunmayan davacının zaman, eleman ve malzeme tasarrufunun mahsubunun gerektiğini savunarak davanın reddine ve haksız icra takibi nedeniyle % 40"tan az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
    İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesince 30.03.2007 gün ve 2005/462 E., 2007/136 K. sayılı kararla davacının söz konusu hizmeti verdiğini kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükmün davacı vekilince temyizi üzerine 15. Hukuk Dairesinin 20.11.2008 gün ve 2007/7013 E., 2008/6925 K. sayılı kararı ile sözleşme şartları çerçevesinde davacının ücrete hak kazandığı belirtilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
    18.05.2007 günü (Yargıtay temyiz incelemesi safhasında) davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
    Mahkemece uyulan bozma kararı çerçevesinde davanın 33.883,09 TL üzerinden kabulü ile bu tutarın iflas masasına kaydına karar verilmiş;
    Davalı vekilinin temyiz itirazı üzerine 23. Hukuk Dairesince önce onanan karar, yine davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine bu kez (diğer karar düzeltme itirazları reddedildikten sonra) Özel Dairece yukarıda gösterilen sebeplerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece faizin takip tarihi ile iflas tarihi arasındaki dönem için hesaplandığı ve taleple bağlı kalındığı, tahsil harcının da icra dairesince talep edildiği ve kapak hesabında yer aldığı gerekçeleri ile önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme kararı davalı iflas idaresi vekili tarafından temyize getirilmektedir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Masaya kaydedilen faiz alacağı içinde icra takibinden önceki döneme ait kısmın bulunup bulunmadığı ve icra takibinde hesaplanan tahsil harcının masaya yazılmasının istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    İflasın derdest davalara ve alacaklıların hakları üzerine etkileri İcra ve İflas Kanununun 194 ve 195 inci maddelerinde düzenlenmiştir.
    İcra ve İflas Kanununun “hukuk davalarının tatili” başlıklı 194 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre “Acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir”. Uygulamada alacak ve itirazın iptali davalarında, davanın devamı sırasında davalı borçlunun iflas etmesi halinde davanın kendiliğinden kayıt kabul davasına dönüşeceği ve yargılamanın sonucunda tahsil ya da itirazın iptali kararı değil, alacağın masaya yazılması yönünde karar verileceği kabul edilmektedir.
    Aynı Kanunun 195 inci maddesinin birinci fıkrasında (borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere) iflasın açılması ile müflisin borçlarının muaccel olacağı; daha evvel muaccel olan alacaklar bakımından ise iflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masraflarının anaparaya ekleneceği belirtilmiştir.
    Taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği ve eldeki dosyanın konusunu teşkil eden icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 101 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre “borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş … ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur”. Eğer böyle bir tarih belirlenmemişse bu kez aynı maddenin birinci fıkrası uygulanır ve bu fıkrada da muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarıyla mütemerrit olacağı belirtilmiştir. Nihayet böyle bir ihtar da yoksa temerrüt icra takibi ya da dava açılmasıyla gerçekleşir.
    Somut olayda taraflar arasında 14.03.2002 tarihinde "SAP Yazılım Bakım ve Güncelleştirme Sözleşmesi" imzalanmış, bu sözleşmenin “Bakım ve Güncelleştirme Bedeli, Ödeme Şekli” 6.1. numaralı maddesi tadil edilmiştir. Bu tadil metnine göre yıllık bakım ve güncelleştirme bedelinin 18.03.2002 tarihinde düzenlenecek fatura ile ve def’aten ödeneceği konusunda uzlaşılmıştır. Ancak bu, yukarıda değinilen 818 sayılı Borçlar Kanununun 101 inci maddesinin ikinci fıkrası anlamında taraflarca ittifakla belirlenmiş bir ifa günü sayılamaz. Zira faturanın bu tarihte düzenlenip düzenlenmeyeceği, düzenlense dahi usulüne uygun biçimde borçluya tebliğ edilip edilmeyeceği ve itiraza uğrayıp uğramayacağı belirgin değildir. Nitekim fatura 01.12.2004 günü düzenlenmiş ve 07.12.2004 günü itiraza uğramış ve alacaklı yanca icra takibinden önce bir ihtarname de keşide edilmemiştir. Bu durumda davalının 05.01.2005 günlü icra takibi ile temerrüde düştüğü tartışmasızdır.
    İcra ve İflas Kanununun işlemiş faizin masaya yazılmasına ilişkin 195 inci maddesindeki ilke de birlikte değerlendirildiğinde faizin başlangıcı fatura tarihi olmayıp, icra takibi tarihidir. Bu nedenle mahkemenin, fatura tarihi itibariyle temerrüdün oluştuğu yönünde görüş ve hesaplama içeren bilirkişi raporuna dayanarak verdiği karar yerinde değildir.
    İkinci direnme noktası tahsil harcının iflas masasına yazılması noktasındadır.
    İcra tahsil harcı 492 sayılı Harçlar Kanununun “nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28 inci maddesinin 1 sayılı bendinin (b) alt bendinde düzenlenmiştir. Buna göre icra tahsil harcı “alacağın ödenmesi sırasında” ödenir. Hükmün son paragrafında göre konunun değeri üzerinden alınacak iflas harçlarında da bu bent hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
    Somut olayda icra müdürlüğünün 28.12.2011 tarihli kapak hesabında icra takibi sırasında yapılmış bir ödemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda tahsil harcının tahakkuku mümkün olmayıp, sözü geçen belgede gösterilen harcın masaya kaydı da hatalıdır. Özel Dairenin bu iki hususa değinen bozma sebebi de yasaya uygun bulunmuştur.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında mahkemece faiz hesabında dikkate alınan fatura tarihi ile Özel Dairece temerrüde esas alınan icra takibi tarihi arasında kısa bir süre bulunduğu, takipte
    istenen faiz tutarı 238,-USD’nin İcra ve İflas Kanununun 195 inci maddesi uyarınca iflas tarihine kadar işletilecek faiz tutarı ve davacının talebi de dikkate alındığında yeniden yargılamayı gerektirir bir miktar olmadığı ileri sürülerek sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararının Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 438/VII nci maddesi çerçevesinde gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasının usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı görüşü dile getirilmiş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından, yukarıda belirtilen nedenle kabul edilmemiştir.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı iflas idaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine.1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.11.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.









    NT
    KARŞIOY

    Dava, taraflar arasındaki bakım ve güncelleştirme sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali isteminden ibaret olup aşamada davalının iflas etmiş olması nedeniyle davaya kayıt-kabul davası olarak devam edilmiştir.
    Ayrıntıya girmeden söylemek gerekirse, yargılama sürecinde gerek 15. Hukuk Dairesi ve gerekse de Yargıtay 23. Hukuk Dairesi"nce verilen kararlar mucibince asıl alacak tutarı olan 17.702 USD"nin davalıdan tahsili hususundaki yerel mahkeme kararı kesinleşmiştir. Bir başka deyimle bu tutar alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü gerektiği hususu sabittir. Bu durumda uyuşmazlığın, kayıt kabul davalarına özgü olduğu üzere, temerrüt tarihinden iflasın açıldığı tarihe değin işlemiş faiz tutarının ne olduğu hususuna indirgendiğinin kabulü gerekir.
    Bu bağlamda meseleye yaklaşıldığında, yerel mahkeme gerek bozmaya konu ilk kararında ve gerekse de direnme kararında, temerrüt tarihinin başlangıcı bakımından, zaman itibariyle uygulanması gereken 818 sayılı BK"nın 74. ve 101. maddelerinin somut olaya uygulanmasında hataya düşmüş olup temerrüt tarihinin başlangıcının davalı hakkında girişilen icra takip tarihi olarak kabul edilmesi konusunda HGK çoğunluğu ile farklı bir düşüncede değilim. Bir başka söyleyişle, HGK"nın bozma kararında bu hususa ilişen ve yerel mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda temerrüt tarihinin takip tarihi yerine fatura tarihi esas alınmak suretiyle işlemiş faiz tutarının davalı aleyhine fazla miktarda hesaplandığına yönelik çoğunluk gerekçesine iştirak etmekteyim.
    Ancak, taleple bağlılık ilkesi gereğince, davacı alacaklının iflas masasına başvurusundaki faiz tutarı esas alınarak hüküm kurulan yerel mahkeme kararında kabul edilen işlemiş faiz tutarının, takip tarihinden iflasın açıldığı tarihe değin hesaplanacak faiz miktarının çok altında olması nedeniyle bu konuda yeniden hesaplama yapılmasını gerektiren bir durum yoktur. Bir diğer anlatımla, basit aritmetik hesaplama sonucunda, kabulü gereken faiz tutarının, mahkemece hükmedilen 5.000 USD"nin yaklaşık 2.000 USD üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde, temyiz edenin sıfatı da gözetildiğinde, yeniden yargılama yapılmasını gerektiren bir durum bulunmadığı açıktır. O nedenle, direnme kararının esas yönünden yerinde olduğu ve fakat yerel mahkemece verilen kararda, tıpkı bir önceki kararda olduğu gibi temerrüt başlangıcı konusunda yukarda değinilen kanun maddelerinin somut olaya uygulanmasında hataya düşüldüğünün kabulü ile, sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararının, 1086 sayılı HMUK"nın 436/2. maddesi çerçevesinde, gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasının usul ekonomisi ilkelerine uygun düşeceği görüşünde olduğumdan HGK çoğunluğunun direnme kararının bozulması yolundaki kararına katılmıyorum.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi