(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2017/9573 E. , 2020/1759 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı kişi ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi 153 ada 1 parsel sayılı 14318,49 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla vasfıyla Hazine adına tespit ve tapuya tescil edilmiştir.
Davacı kişi 02.07.2015 havale tarihli dilekçesi ile; taşınmazın Mart 1298 tarih ve 188 sıra nolu tapu kaydı ile ceddi adına tapuda kayıtlı olduğunu, kendisinin vereselerden haricen satın alarak 50 yıldır tek başına kullandığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile taşınmazın kendi adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece 1) Davanın kısmen kabulüne,
2) Tokat/Almus/İstiklal mahallesinde bulunan 153 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile,
-Fen bilirkişisi ... "ın 15/10/2015 havale tarihli rapor ekindeki krokide a2 numaralı kırmızı renkle boyalı 8.349,36 m²"lik alanın ifrazı ile aynı adanın son parsel numarası verilerek davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
-Fen bilirkişisi ..."ın 15/10/2015 havale tarihli rapor ekindeki krokide (a1-a3-a4 ve a5) sayılı alanların ifrazı ile aynı adanın son parsel numaraları verilerek ayrı ayrı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı kişi ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Yörede 11.12.2014 ile 12.01.2015 tarihleri arasında askı ilanı yapılarak kesinleşen arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın sınırında orman bulunduğu halde orman araştırması yapılmadığı gibi yapılan tapu ve zilyetlik araştırması da yeterli değildir. Bu nedenle; orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukukî durumunun 3116, 4785, 5658, 6831 sayılı kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece hangi nitelikteki taşınmazların Devlet ormanı sayılacağını göstermiş ve Devlet ormanlarının kadastrosunun yapılmasını öngörmüştür. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar Devletleştirilmiş, Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş ve iadenin koşulları aynı yasada gösterilmiştir.
Mahkemece öncelikle çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede tespit tarihinden önce yapılan orman kadastrosu bulunup bulunmadığı araştırılarak; yapılmış ise buna ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği, çekişmeli taşınmazların tümünü ve yakın çevresinde bulunan taşınmazlarla birlikte geniş çevresini bir arada gösterir şekilde orijinal kadastro paftasının bir sureti ile en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile dava
tarihinden 20 yıl öncesine ait (1990 – 1995 yılları) memleket haritası ve hava fotoğrafları ve amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E-K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E-K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E-K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu yapılmış ise, orman kadastrosundaki konumu belirlenip orman kadastrosu ile irtibatlı kroki düzenlettirilmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafları ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterilmeli, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte hava fotoğrafları ve memleket haritaları üzerinde gösterecekleri ve yine hava fotoğraflarının stereoskop aleti aracılığıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak dava konusu taşınmaz bölümlerinin niteliği ile üzerinde bitki örtüsü, varsa cinsi, yaşı, sayısı, dağılımı ile tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı ve kullanılan yerlerden olup olmadıkları konularında açıklayıcı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı;
Davacı kişi Mart 1298 tarih ve 188 sıra nolu tapu kaydına dayanarak dava açtığından, davacı tarafın dayandığı Mart 1298 tarih ve 188 sıra numaralı tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun şekilde yerine uygulanmalı, kayıtta tarif edilen sınır yerleri, uzman bilirkişiye düzenlettirilecek haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde taraflara bu konuda tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı ve dayanak tapu kaydının hem hudutları hem de 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince miktarı ile geçerli kapsamını gösterir krokili ve gerekçeli rapor alınıp dayanak tapu kaydının kapsamı belirlenmeli; dayanak tapu kaydının mahalline uyduğu tespit edildiği takdirde, dayanak tapu kaydının eski tarihli resmî belgelerde ki nitelendirilmesine göre 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısında hukukî geçerliliğini yitirip yitirmediği değerlendirilmeli 3573 sayılı Kanuna göre zeytincilik için tesbit, tefrik ve parselasyon yapılan saha içinde bulunup bulunmadığı, bulunmakta ise imar ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı kişi ve davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/06/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.