22. Hukuk Dairesi 2014/5760 E. , 2014/6483 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili tarafından verilen 30.01.2014 havale tarihli dilekçede Dairemizin 16.09.2013 tarih, 2011/21566 esas ve 2013/22537 karar sayılı onama kararının maddi hataya dayalı olarak verildiği ileri sürülerek kararın ortadan kaldırılması ve hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Dava işe iade davası olup, davacının uyuşmazlık konusu dönemde asıl işveren olan ... A.Ş."ye ait işyerinde davalı ... İnş. San. Taah. ve Tic. Ltd. Şti. ile dava dışı ... İş Ortaklığına bağlı olarak çalıştığını ve asıl işveren ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu ileri sürdüğü görülmektedir. Dairemizce yapılan ilk temyiz incelemesi sırasında, davacının çalışmasının ... İnş. San. Taah. ve Tic. Ltd. Şti. ile dava dışı ... İş Ortaklığına bağlı olarak gerçekleştiği ve alt işverenlerden ... İş Ortaklığının davaya dahil edilmediği hususları gözden kaçırılarak davacının asıl işveren olan ... A.Ş. nezdinde işe iadesine dair verilen ilk derece mahkemesi kararı onanmış olup, maddi hataya dayanan ONAMA KARARININ ORTADAN KALDIRILMASINA ve hükmün aşağıdaki şekilde bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili müvekkilinin alt işveren olan davalı ... İnş. San. Taah. ve Tic. Ltd. şirketi ve dava dışı ... şirketlerine bağlı olarak, asıl işveren olan ... A.Ş. ait telefon ve internet kablo hatlarının ve şebekesinin bakım ve onarım işi emrinde 15.02.2012-23.11.2012 tarihleri arasında çalıştığını, şirketler arasındaki asıl- alt ilişkinin muvazaaya dayalı olduğunu, iş sözleşmesinin işverence feshedildiğini feshin geçerli nedene dayanmadığını, ileri sürerek feshin geçersizliğine ve müvekkilinin işine iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı ...Ş."nin asli işleri kapsamındaki telefon ve internet şebekesi tesis, bakım, onarım hizmetlerini ihale ile ya da çeşitli sözleşmeler yapmak suretiyle dava dışı şirketlere verdiği, asli işlerin alt işverene verilmesini gerektirecek 4857 İş Kanunu"nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan koşulların gerçekleşmediği, davacının başlangıçtan itibaren davalı ...Ş."nin işçisi olduğu, davalının marka değeri yüksek bir şirket olup cirosu ve karı sürekli artış gösterdiği, davalının ekonomik zorluk içinde olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığı, bu nedenlerle davacının iş sözleşmesinin bütçe değerlendirme çalışmaları gerekçe gösterilerek feshinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlık davalı ile ihbar olunan şirketler arasında muvazaalı bir alt işverenlik ilişkisi olup olmadığı, davacının iş sözleşmesinin işveren tarafından geçerli sebeple feshedilip feshedilmediği noktasında toplanmakta olup öncelikle çözümlenmesi gereken problem taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığıdır.
Alt işveren işçisi tarafından, feshin geçersizliğine karar verilmesi istemiyle yalnızca alt işveren hakkında veya geçersizlik yahut muvazaa iddiasıyla sadece asıl işveren aleyhine açılan davalarda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesine bağlı olarak, davalı olarak gösterilen kişinin işçinin gerçek işvereni olmadığının belirlenmesi halinde taraf sıfatı sorunu ortaya çıkmaktadır. Davanın taraf sıfatı yokluğu sebebi ile reddedilmesi halinde, gerçek işverene karşı açılacak davada işçi, çoğunlukla, işe iade davaları için öngörülen bir aylık dava açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşılaşmaktadır. Böyle bir sonuç işçiyi mağdur edeceği gibi, bir aylık süre geçmemişse yeni bir dava açılmasını gerektirmesi sebebi ile usul ekonomisine de uygun düşmez. Gerek daha önce işe iade davalarına bakan Yargıtay 9. Hukuk Dairesince ve gerek Dairemiz tarafından davacının temsilcide yanıldığı veya taraf sıfatında maddi hataya düştüğü kabul edilmek suretiyle taraf değişikliği konusunda mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun katı kuralları aşılarak sorun çözülmeye çalışılmıştır.
Ne var ki, işe iade davası asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açıldığında asıl işveren hakkında taraf sıfatı yokluğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmezken, sadece asıl işveren hakkında dava açılmışsa taraf sıfatının bulunmadığı ve taraf sıfatında yanılgı olduğunun kabulüne karar verilmesi sözü edilen çözümün çelişkisi olarak dikkat çekmiştir.
Öte yandan, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 124. maddesinde kabul edilebilir yanılgıya dayanan iradi taraf değişikliği taleplerinin mahkemece kabul edilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Ancak sözü edilen düzenlemede taraf değişikliğinin talep şartına bağlanması karşısında, hâkim tarafından bu hususta taraflara hatırlatmada bulunulması mümkün değildir. Bu sebeple talep olmadığı halde, taraf sıfatında maddi hataya düşüldüğünden söz edilmek suretiyle mahkeme kararının bozulmasına yönelik uygulamaya devam edilmesinin, kanunun belirtilen açık düzenlemesi karşısında, mümkün olmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca. Dairemizde yukarıda belirtilen içtihadın yeniden gözden geçirilerek değerlendirilmesi ihtiyacı doğmuştur.
Mahkemece verilecek hükmün etkisi bakımından mecburi dava arkadaşlığı, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ve şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı, maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşıbirlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi zorunlu hallerde sözkonusu olur (6100 sayılı HMK.m.59). Şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ise. kanunun özel hükümleri ve davanın niteliğinden kaynaklanan, birden fazla kişiye karşı dava açılmasının ve yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde oluşan dava arkadaşlığına denir ..., Medeni Usul Hukuku. 12. Bası, Ankara 2011. s.223). Şekli dava arkadaşlığı, gerçeğin tam Olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ilişkinin doğru karara bağlanmasını sağlamak için kabul edilmiştir. Bu durumda, dava konusu hukuki ilişki hakkında bütün dava arkadaşlarına yönelik tek ve aynı doğrultuda bir karar verme zorunluluğu yoktur. Ayrıca dava arkadaşlarının yaptıkları usulî işlemler birbirinden bağımsızdır.
4857 sayılı Kanun"un 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarına göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik re"sen yapılması gereken yargısal denetim, ilişkinin taraflarının, yani asıl işveren ve alt işverenin davada yer almalarını ve kendi hukuklarını koruyacak açıklama ve ispat haklarını zorunlu kılmaktadır. Aksince bir düşünce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına ve 6100 sayılı Kanun"un 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Buna göre, işe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir.
Görüldüğü üzere, bu çözüm tarzı hem işçi hem de işveren yönünde hukuka uygun maddî ve usûlî bakımdan her iki tarafın haklarını korumasını sağlayan bir çözümdür.
Böyle olunca, işe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, dava hemen reddedilmemeli. davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmeli, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmeli, aksi halde dava usulden reddedilmelidir.
Taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına yönelik olarak yapılacak inceleme sonucunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin İş Kanununa aykırı olarak kurulmuş olması veya muvazaaya dayanması sebebi ile feshin geçersizliğine yönelik karar gerçek işveren hakkında kurulmalı, geçersiz veya muvazaaya dayalı ilişkinin diğer tarafı hakkında sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir. Ancak, 6100 sayılı Kanun"un 327. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca taraf sıfatı olmadığı halde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltarak kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verdiği için, davanın sıfat yokluğu sebebi ile hakkındaki davanın reddine karar verilen taraf lehine vekâlet ücreti takdir edilmemelidir.
Yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde alt işveren olarak gözüken ... İş Ortaklığının davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanmasına yönelik olarak kararın bozulması gerekmiş olup bozma sebebine göre sair temyiz sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.