10. Hukuk Dairesi 2020/1418 E. , 2020/4394 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Çorum 1. İş Mahkemesi
Dava, vefat eden sigortalı babasından hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylık almakta olan davacının, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığından bahisle ölüm aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali ve aylığın tekrar bağlanması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Dava, vefat eden sigortalı babasından hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylık almakta olan davacının, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığından bahisle ölüm aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptali ve aylığın tekrar bağlanması istemine ilişkindir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili, davanın yerinde olmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
"Davanın reddine" karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
"Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, davaya konu kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davacının, 01.06.1994 tarihinde yapılan evliliğinin 19.12.2008 tarihinde boşanma ile sonuçlandığı, davacının boşandığı eşiyle ikinci kez 02.04.2014 tarihinde evlendiği ancak 29.03.2017 tarihinde tekrar boşandığı, ilk boşanma sonrası davacıya ölüm aylığı bağlanmadığı, 29.03.2017 tarihinde hakkında verilen boşanma kararı sonrasında hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı kurumca kesilerek, 01.04.2017-21.12.2018 tarihleri arasında ödenen aylıklar yönünden borç tahakkuku yapıldığı, davacı hakkında düzenlenen iki farklı kurum denetim raporu bulunduğu, uyuşmazlık konusu dönemin bir bölümünde adres kayıtlarının aynı olduğu, aynı hastanede tedavi gördüklerine dair medula kayıtları bulunduğu, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı görevlilerince hane incelemesi yapılarak tutanak tutulduğu, kolluk araştırmasında ise, davacı ve eski eşin birlikte yaşadıklarını gören kimsenin olmadığı, dosyada resen seçilen kamu tanığı dinlenmediği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanun"un 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun"un 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanunu"nun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; uyuşmazlık konusu dönem belirtilmek suretiyle, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, özellikle inceleme konusu davaya ilişkin olarak uyuşmazlık konusu dönem belirtilmek suretiyle boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, boşanma ilamında velayet ve nafaka ile ilgili hükümler bulunduğundan, bu hükümlerin icrasının ne şekilde gerçekleşmekte olduğunun yani şahsi ilişki ve nafakaların tahsili icra marifetiyle mi yoksa nizasız şekilde mi icra edildiği araştırılmalı, davacı ve boşandığı eşinin talep konusu döneme ilişkin olarak medula sistemindeki kayıtlarda görülen adresleri de ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, kurum işlemine dayanak tutanaklar da ismi bulunan kurum denetmenleri ile denetmenlerin beyanlarına başvurduğu ... ’nün bilgi ve görgülerine başvurulmalı, beyanlarda çelişki olursa giderilmeli, denetim sırasında boşanılan eşin aynı evde bulması hususuda gözönünde bulundurularak, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması” gerektiği belirtilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun"un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun"un 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu bakımdan özellikle davacı ve eski eşe ait adreslerde uyuşmazlık konusu dönemi kapsar şekilde aynı apartmanda bulunan kapıcı, yönetici ve komşuların kolluk marifetiyle resen tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, komşu, kapıcı ve yönetici tespit edilemezse, mahalle esnafından tanıklık yapacak kişiler aynı şekilde kolluk marifetiyle tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, beyanlar arası çelişki olursa giderilmeli, davacının ve boşandığı eşinin her ikisininde uyuşmazlık konusu dönemde kayıtlı adreslerinde kolluk marifatiyle ayrıntılı araştırma yaptırılmalı, davacı hakkında iki farklı kurum denetim raporu bulunmasının sebebi araştırılmalı, ilk boşanmadan sonra tahsis talebi bulunup bulunmadığı belirlenmeli, eski eşin şehir dışında inşaatlarda çalıştığı, sabit bir ikameti olmadığı, annesinin yanında kaldığı, bu adreste resmi tebligatlar aldığına dair davacı iddiası araştırılmalı, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında da araştırma yapılarak böylelikle boşanılan eşle fiilen birlikte yaşamanın gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 15.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.