7. Hukuk Dairesi 2015/3102 E. , 2015/2260 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalıların tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı işyerinde tatlı ustası olarak çalışırken iş akdini, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi ve işveren vekili olan işçinin kendisine küfretmesi sebebiyle haklı nedenle feshettiğinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalılar, davacının iş akdini haklı neden olmadan feshettiğini bu nedenle kıdem tazminatı talep edemeyeceğini, diğer tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının iki dönem halinde çalışmasının bulunduğu, ancak ilk dönem çalışmasının tasfiye edildiği, ikinci dönem çalışması yönünden ise iş akdinin, davacı tarafından ücretlerinin ödenmemesi haklı nedeniyle feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacının kıdem tazminatına esas süresini tespiti konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşverene ait bir ya da birkaç işyerinde belli bir süre çalışmış bir işçinin, işini kaybetmesi halinde, işinde yıpranması, yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler ve işyerine sağladığı katkı göz önüne alınarak, geçmiş hizmetlerine karşılık işveren tarafından işçiye kanuni esaslar dahilinde verilen toplu paraya
“kıdem tazminatı” denilmektedir. Kıdem tazminatının koşulları, hesabı ve ödeme şekli doğrudan İş Kanunlarında düzenlenmiştir.
Kıdem tazminatı, feshe bağlı haklardan olsa da, iş sözleşmesinin sona erdiği her durumda talep hakkı doğmamaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 120 nci maddesi hükmüne göre, yürürlükte bırakılan 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinde, kıdem tazminatına hak kazanabilmek için işçinin işverene ait işyerinde en az bir yıl çalışmış olması gerekir.
İşçinin en az bir yıllık çalışması aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerinde geçmiş olmalıdır. Kural olarak aynı guruba ya da holdinge bağlı farklı tüzel kişiliği haiz şirketlerde geçen hizmetlerin birleştirilmesi mümkün değildir. Ancak çalışma hayatında işçinin sigorta kayıtlarında yer alan işverenin dışında başka işverenlere hizmet verdiği, yine işçinin bilgisi dışında birbiri ile bağlantısı olan işverenler tarafından sürekli giriş çıkışlarının yapıldığı sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu gibi durumlar için Dairemizin önceki içtihatlarında “şirketler arasında organik bağ” dan söz edilerek kıdem tazminatına hak kazanma, hesap tarzı yönlerinden aralarında bağlantı bulunan bu işverenlerin birlikte sorumluluğuna gitmektedir.
1475 sayılı Yasanın 14/2 maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Yine, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanmayacağından, istifa yoluyla sona eren önceki dönem çalışmaları kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Ancak aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı definin ileri sürülmesi halinde, önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli nedenlerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar yasal faiziyle birlikte mahsup edilmelidir. Dairemizin Kararlılık kazanmış olan uygulaması bu doğrultudadır.
Somut olayda, davacı 17.10.2006-31.10.2008 tarihleri arasında ..."de bulunan ..."de çalışmış, bu işyerinden ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücretlerini alarak evlenerek ..."a taşınması sebebiyle ayrılmış ve kısa bir süre da sonra 17.11.2008-27.7.2012 tarihleri arasında da ...’da aynı Holding bünyesinde bulunan ...de çalışmıştır.
Davacının iş akdini haklı nedenle feshettiği yönündeki mahkeme kabulü yerindedir. Ancak davacının ...’de geçen çalışma süresi yönünden, iş akdinin haklı neden olmadan erkek işçi tarafından evlilik nedeniyle feshedildiği ve bu dönemin tasfiye edildiğinin kabulü isabetsizdir.
İlk dönem yönünden davacı, evlilik nedeniyle ..."a taşınması sebebiyle ...’deki işyerinden ayrılmıştır. Ayrılırken düzenlenen ibranamede adres “....” olarak belirtilmiştir. Bu durum, davalının, işçinin işyeri değişikliğini ve davacının yeniden ...’taki işyerinde işe başlayacağını kabul ettiğinin açık göstergesidir. Yani iş akdinin feshi sözkonusu olmayıp davacı davalı işverenin ..."de ki işyerinden ..."ta ki işyerine nakil nedeniyle..."de ki işyerinden ayrılmıştır. Zaten davalı tarafından dosyaya sunulmuş bir fesih bildirimi de yoktur. Bu nedenle, ilk dönemin haklı neden olmadan işçi tarafından feshedildiği kabulü ile kıdemin tespitinde hesaba katılmaması isabetsiz olup davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Yapılacak iş davacının, ilk dönem yönünden yapılmış bir feshin olmaması nedeniyle, aynı işveren yanında geçen fasılalı çalışmalarını birleştirmek ve zamanaşımı savunması da dikkate alınarak, tüm alacaklarını yeniden hesaplatarak çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılara yükletilmesine, 23.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.