
Esas No: 2016/1988
Karar No: 2016/1051
Karar Tarihi: 09.11.2016
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1988 Esas 2016/1051 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yenişehir Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.04.2013 gün ve 2012/413 E., 2013/180 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 18.03.2014 gün ve 2014/2229 E.-2014/5044 K. sayılı ilamı ile;
(…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Taşınmazın tarım arazisi niteliğinde kabulü doğru olup, yasa gereği bu taşınmaza kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas tutularak değerlendirilir. Kamulaştırma Yasası"nın 11. maddesinin (i) bendine göre de, bedelin tespitinde etkisi olacak diğer objektif ölçüler de dikkate alınır. Doğaldır ki bu objektif ölçülerin neler oldukları taşınmazın niteliği dikkate alınarak ve değerlendirme esasları gözönünde bulundurulmak suretiyle belirlenir.
Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamalarına göre tarım arazisinde değer, taşınmazın yıllık tarımsal gelirinin kapitalizasyon faizine oranlanması suretiyle bulunmaktadır. Kapitalizasyon faizi ise %3-%15 arasında değişmekte olup, bu aynı zamanda arazinin rantı ile satış değeri arasındaki oranı belirlediğinden, uygulanacak kapitalizasyon faiz oranı saptanırken arazinin verimine etkili olan (sulu, taban arazisi, toprağın terkibi, ekilebilecek ürünler) faktörler yanında, satış değerine etkili olabilecek faktörler de (önemli yerleşim birimlerine yakınlığı, tarımsal amaçlı alt yapı olanakları, pazarlama ve ulaşım probleminin olmaması, yerleşim merkezine yakınlığı vs.) dikkate alınır. Maddenin, sözü edilen (i) bendi bu hususlar dışında olup, arazinin değerine etkili olabilecek objektif ölçülere ilişkindir. Bunlar da, Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamalarına göre, tarımsal faaliyet ve gerekleri ile ilgili niteliklerdir.
Bu nedenle, dava konusu taşınmazın Bursa-Yenişehir-Bilecik yolu ile bağlantılı olup, Yenişehir ilçe merkezinin yakınında bulunması, mevzii imarlı olarak sanayi yapıları ve özellikle de eğitim, sağlık, eğlence, su ve yem depoları, arıcılık, hububat depoları gibi tesislerin yapılmasının mümkün olması, Yenişehir ilçesinin ihracaat merkezi özelliği taşıması vs. hususların objektif artış nedeni olamayacağı gözetilmeden % 10 oranında objektif nedene dayalı olarak bedelde artış yapılması,
2-11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 7 ve 13. fıkralarında getirilen “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” ve “…. bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” düzenlemeleri karşısında davacı lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-Davacı vekili dava dilekçesinde 32.252,00TL"nin tahsilini istemiş, mahkemece davanın 30.711,59 TL yönünden kabulüne karar verilmiş olduğuna göre davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemiş olması,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacılar vekili müvekkillerine ait Bursa ili, Yenişehir ilçesi, Yenigün mahallesi İncir Öbekleri mevki 118 ada 58 parsel sayılı yol vasfındaki taşınmaza davalı kurum tarafından karayolu yapılmak suretiyle kamulaştırılmaksızın el atıldığını beyanla, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 276.573,81 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili 29.03.2013 harç tarihli ıslah dilekçesi ile de bilirkişi raporunda belirtilen 286.560,95 TL bedelin tahsilini istemiştir.
Davalı idare vekili yol ve emniyet sahası kamulaştırması için kamu yararı kararının alındığını ve malikin görüşmeye çağrıldığını, anlaşma sağlanamaması nedeniyle anlaşmazlık tutanağının imzalandığını, bu nedenle idare tarafından taşınmaza el atıldığı iddiasının doğru olmadığını, davacı tarafın tazminat talebinin kabul edilemeyeceğini savunmuştur.
Mahkemece davalı kurum tarafından 2012/136 Esas sayılı dosyası ile kamulaştırma davası açıldığı, ancak 2942 sayılı Yasanın 10/8. maddesi uyarınca davanın reddine karar verildiği, dolayısıyla dava konusu yere kamulaştırmasız el atıldığı, el atılan taşınmazda yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi kurulu raporunun incelenmesinde, taşınmazın el atıldığı tarihteki vasfı dikkate alınarak ve dava tarihindeki ilçe tarım müdürlüğü verileri gözetilmek sureti ile taşınmazın olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirin hesaplandığı, raporda yapılan hesaplamanın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 11.maddesine uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı idare vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece Hukuk Genel Kurulunun objektif değer artışının belirlenmesinde kullandığı kriterlerin kapitalizasyon faizinin belirlenmesinde esas alınan unsurlardan olmaması ve objektif değer artışının somut verilere dayanmış olmasına ilişkin iki temel kriteri ile Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin objektif değer artışının belirlenmesinde kullandığı kriterlerde kapitalizasyon faiz oranın belirlenmesi esasları içerisinde geri almama şartıyla işlek yollara, ithalat, ihracat merkezlerine, soğuk hava depolarına, ana yollara yakınlık gibi unsurların objektif değer artışına konu edildiği, ayrıca Yargıtay 18. HD üyesi sayın Hüseyin Güngör Babacan"ın Avrupa Birliği projesi çerçevesinde Yargıtay ana sayfasında yayınlanmış olan makalesi gerekçe gösterilerek ve yine bozma ilamının ikinci ve üçüncü bentleri yönünden ise kısmi direnme olamayacağı, bu hususların maddi hataya ilişkin ve kanun değişikliği nedeni ile olduğu dikkate alınarak düzelterek onama imkanının bulunduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davalı idare vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
1) Dava konusu taşınmazın Bursa-Yenişehir-Bilecik yolu ile bağlantılı olması, Yenişehir ilçe merkezine yakınlığı, mevzii imarlı olarak sanayi yapıları ve özellikle de eğitim, sağlık, eğlence, su ve yem depoları, arıcılık, hububat depoları gibi tesislerin yapılmasının mümkün olması, Yenişehir ilçesinin ihracaat merkezi özelliği taşıması vs. niteliklerin objektif değer artışına neden olup olamayacağı,
2) “2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 6487 sayılı Kanunla değiştirilen Geçici 6.maddesinin 12. ve 13. fıkralarının” 13.03.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarih, 2013/95 Esas ve 2014/176 Karar sayılı kararıyla iptal edildiği ve bu nedenle 04.11.1983 tarihinden sonra el atılan taşınmazlar yönünden, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan davalarda, mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretinin nispi olarak hesaplanması gerektiğinin anlaşılması karşısında, sözkonusu iptal kararının Kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili istemiyle açılan eldeki davada uygulanıp uygulanamayacağı,
3) Somut olayda fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 276.573,81 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsilinin talep edildiği, ıslah dilekçesi ile bedelin 286.560.95 TL’ye yükseltildiği ve mahkemece ıslah edilen bu bedel üzerinden “davanın kabulüne” karar verildiği; Özel Dairece“…Davacı vekili dava dilekçesinde 32.252,00 TL"nin tahsilini istemiş, mahkemece davanın 30.711,59 TL yönünden kabulüne karar verilmiş olduğuna göre davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiği…” gerekçesiyle de bozma yapıldığı, davacı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin ise reddedildiği, mahkemece kısmi direnme olmayacağı belirtilerek bu bent yönünden de direnme kararı verildiği ve direnme kararının davalı idare vekili tarafından temyiz edildiği dikkate alındığında davalı idare vekili lehine vekalet ücreti verilip verilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, usulü dairesinde verilmiş bir kamulaştırma kararı olmadan ve bedeli ödenmeden taşınmazına el konulan kimse, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi değer karşılığının verilmesini de isteyebilir.
Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle ister el atmanın önlenmesi davası isterse yer bedeli veya tazminat ya da ecrimisil davası açılmış olsun, davacının iddiasının araştırılması bilirkişi incelemesine bağlıdır (Ali Arcak- Edip Doğrusöz, Kamulaştırmasız Elkoyma, Ankara 1992, s. 55).
Bu noktada, bilirkişilerin taşınmazın değerinin tespitine ilişkin değer biçme esaslarını düzenleyen herhangi bir yasal düzenleme mevcut değildir.
Ancak öteden beri Yargıtay içtihatlarında kamulaştırma hukukunda olduğu gibi kamulaştırmasız el atma davalarına da kamulaştırma davalarındaki değer biçme esasları uygulanır. Bu kriterlere de Kamulaştırma Kanunu’nun 11.maddesinde yer verilmiştir.
Kamulaştırma bedelinin tespiti esaslarını düzenleyen 4650 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesinde taşınmazın cins ve nevinin, yüzölçümünün, kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurların, her unsurun ayrı ayrı değerinin, kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerinin ve özellikle yapılarda resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarının ve yıpranma payının, ayrıca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin esas alınarak bedel takdiri gerektiği öngörülmüştür. Sözkonusu 11. maddede, kamulaştırılan taşınmazın bedeli belirlenirken taşınmazın değerini etkileyen tüm unsurların dikkate alınması ilkesi getirilmiştir.
Kanunun lafzı ve ruhu gözönüne alındığında ana ilke, taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir.
16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki özelliklerine göre, dava tarihindeki değeri olacaktır. Dolayısıyla kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında da amaç taşınmazın gerçek değerinin tespiti olup, kamulaştırma ile denklik sağlanabilmesi için Kamulaştırma Kanunu’nun değer tespitine ilişkin hükümleri kısmen uygulanmaktadır.
Esasen, Anayasa’nın 46/1. maddesinde, “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu Tasarısı gerekçesinde de 11. maddede sayılan ölçütlerin Anayasa’nın 46. maddesindeki unsurlar gözönünde tutularak düzenlendiği belirtilmiştir.
Somut olayda dosya içeriği ve toplanan delillerden; taşınmazların zemin metrekare değerinin belirlenmesi amacıyla yapılan keşif neticesinde üç ziraat mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 29.02.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; dava konusu taşınmazların Bursa-Yenişehir-Bilecik yolu ile bağlantılı olduğu, Yenişehir ilçe merkezine yakın bulunduğu, mevzii imarlı olarak sanayi yapıları ve özellikle de eğitim, sağlık, eğlence, su ve yem depoları, arıcılık, hububat depoları gibi tesislerin yapılmasının mümkün olduğu, Yenişehir ilçesinin ihracaat merkezi özelliği taşıdığının belirtildiği, ancak bu özelliklerinin dışında taşınmazların niteliğini gösterir ve taşınmazları diğer taşınmazlardan ayırt eder mahiyette başka özelliklerinin bulunduğuna yönelik bir değerlendirmenin yer almadığı anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar karşısında bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin tek başına objektif değer artışına neden olamayacağı düşünülmeden, taşınmazlar için ayrı ayrı belirlenen 43,42 TL/m2 zemin değerine, aynı zamanda % 10 objektif değer artış oranı eklemek suretiyle (47,76 TL/m2) taşınmazların toplam bedelinin belirlenmesi isabetsizdir.
Ne var ki, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 6487 sayılı Kanunla değiştirilen Geçici 6. maddesinin onikinci ve onüçüncü fıkraları ""09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihini kapsayan dönemde oluşan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla getirilen ve malikler aleyhine bir takım hükümler içeren bu istisnai düzenlemenin 04.11.1983 tarihinden sonraki dönem içinde uygulanmasının hukuk güvenliğini zedeleyeceği"" gerekçesiyle ve Anayasanın 2 ve 35. maddelerine aykırı bulunarak 13.03.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarih, 2013/95 Esas ve 2014/176 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş, böylece 04.11.1983 tarihinden sonra el atılan taşınmazlar yönünden, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle açılan davalarda, mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretinin nispi olarak uygulanması gerektiği şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu düzenleme görülmekte olan, yani karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalarda da uygulanacaktır.
Buna göre dava konusu 118 ada 58 parsel sayılı taşınmaza el atma tarihi 04.11.1983’ten sonra olup, el atma tarihi dikkate alındığında, nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan; davacılar vekili tarafından ibraz edilen 29.03.2013 harç tarihli ıslah dilekçesinde kamulaştırmasız el atma bedelinin, bilirkişi kurulu raporuna uygun olarak 286.560,95 TL’ye yükseltildiği ve yerel mahkemece de ıslah edilen bu miktar üzerinden kamulaştırmasız el atma tazminatına hükmedildiği, ancak Özel Daire bozma kararının üç numaralı bendinde maddi hata neticesinde, dava dilekçesinde 32.252,00 TL"nin tahsilinin talep edildiği, yapılan yargılama neticesinde ise 30.711,59 TL yönünden kabul kararı verildiği belirtilerek, davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle de bozma yapıldığı görülmektedir.
Hal böyle olunca; Özel Daire bozma ilamında belirtilen, “Davacı vekili dava dilekçesinde 32.252,00TL"nin tahsilini istemiş, mahkemece davanın 30.711,59 TL yönünden kabulüne karar verilmiş olduğuna göre davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemiş olması” şeklindeki yazılı ifadelerin ilamdan çıkartılması gerekmiştir.
Buna göre yerel mahkeme direnme kararı, yukarıda açıklanan bu değişik gerekçeler ile bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının ;
1) Dava konusu taşınmaza el atma tarihinin 04.11.1983’ten sonra olduğu gözönüne alınarak, nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği hususu dikkate alınarak vekalet ücreti yönünden,
2) Özel Daire bozma ilamından "Davacı vekili dava dilekçesinde 32.252,00TL"nin tahsilini istemiş, mahkemece davanın 30.711,59 TL yönünden kabulüne karar verilmiş olduğuna göre davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemiş olması"" şeklindeki ifadelerin çıkarılmak suretiyle ve yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.