Hukuk Genel Kurulu 2014/1333 E. , 2016/1050 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki "nüfus kaydının düzeltilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.06.2011 gün ve 2011/84 E- 2011/183 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ... İlçe Nüfus Müdürlüğü temsilcisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi"nin 18.04.2013 gün ve 2013/1635 E.- 2013/6823 K. sayılı kararı ile;
(...Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin nüfusta "Hadice" olarak kaydedilmiş isminin "Hatice" olarak düzeltilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyada mevcut nüfus kayıt örneğinden, ismi düzeltilmek istenen ..."in 27.10.1995 tarihinde Türk vatandaşlığını kaybetmesi nedeniyle nüfus kaydının kapatıldığı anlaşılmaktadır.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 14. maddesinde; "Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlat edinme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem yapılamaz hale gelmesidir. Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin kaydına işlenir." hükmü yer almaktadır.
Mahkemece ismi düzeltilmek istenen ..."in Türk vatandaşlığından çıkarılması nedeniyle nüfus kaydının kapalı olduğu, bu nedenle nüfus kayıtları üzerinde herhangi bir işlem yapılamayacağı gözetilmeksizin isim düzeltilmesine ilişkin davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, nüfus kaydında “Hadice” olan ismin,“Hatice”olarak değiştirilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin Hatice olan isminin, nüfus kaydında yapılan yanlışlık sonucu Hadice olarak yazıldığını, hem ailesinin hem de arkadaş çevresinin davacıyı Hatice olarak bildiklerini, müvekkilinin Hadice olarak kayıtlara geçen ismi nedeniyle yaşamının zorlaştığını beyanla, davacının “Hadice“ olan isminin “Hatice” olarak düzeltilmesine ve nüfus kayıtlarına “Hatice” olarak geçirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı İlçe Nüfus Müdürlüğü temsilcisi yönetmelik esaslarına göre davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece adın, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu ve adın değiştirilmesinin MK’nın 27. maddesinde düzenlendiği, adın değiştirilmesinin ancak haklı sebebe dayanılarak istenebileceği, Bakanlar Kurulunca, davacının Hatice ismi ile Türk vatandaşlığından çıkmasına izin verildiği ve 27.10.1995 tarihinden bu yana Avusturya vatandaşı olarak yaşadığı, bu işlemler sırasında da isminin nüfusta Hadice olmasına karşın Hatice olarak değerlendirildiği ve işlemlerin bu şekilde yapıldığı, pasaportunun ve yeni ülkesinde vatandaşlık belgesinin Hatice ismi ile düzenlendiği, her ne kadar nüfus kaydında davacının ismi Hadice olarak yazılmış ise de açıkça bir yazım hatasının bulunduğu, ismin aslının Hatice olduğu, davacının resmi kayıtlara müdahale etmesinin mümkün olmadığı, resmi makamlar tarafından verilen belgelere itibar edildiği, davacının nüfus kaydındaki isminin Hadice olmasının mağduriyete yol açtığı, doğumla Türk vatandaşlığını kazanmış olan davacının izinle vatandaşlıktan çıktığı, ancak vatandaşlıktan çıkmasında davacının kusurlu bir hareketinin bulunmadığı, ayrıca Avusturya Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan Ad ve Soyadlarının Nüfus Kütüklerine Yazılış Şekline İlişkin Sözleşmenin her iki ülke tarafından onaylanarak yürürlüğe girdiği ve uygulandığı, sözkonusu sözleşmenin nüfus kütüklerindeki farklılıkların giderilmesi konusunda âkit devletlere gerekli tedbirleri alması konusunda görev verdiği, kaldı ki doğumla Türk vatandaşı olan, 5203 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 29. maddesi hükümlerine göre tanınan hakları kullanmaya hak kazanan ve bu belge düzenlenince, isminin nüfus kaydında Hatice değil, Hadice olduğunu öğrenen davacının, kayıtların düzgün tutulmaması, düzenlenen belgeler ile resmi kayıtların birbiriyle örtüşmemesi nedeniyle oluşan mağduriyetinin giderilmesinin, sosyal devlet anlayışının gereği olduğu, dolayısıyla, davacının adını değiştirmek istemesinin haklı bir sebebe dayandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece verilen kabul kararının 13.09.2011 tarihinde kesinleştiği hususunda tutanak tutulmuş ise de kararın 15.08.2012 havale tarihli dilekçe ile davalı ... İlçe Nüfus Müdürlüğü temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece daha önce verilen ve kesinleşen karara karşı ancak kanun yararına bozma yoluna gidilebileceği, dolayısıyla mahkeme kararının kesinleşmesi nedeniyle karar oluşturmasına yer olmadığı belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler de eklenerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı ... İlçe Nüfus Müdürlüğü temsilcisi temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce, mahkemece verilen 13.12.2013 gün, 2013/335 Esas; 2013/540 Karar numaralı ikinci hükmün, hukuken ve usulüne uygun bir direnme hükmü niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak ele alınmıştır.
Yerel mahkemece 16.06.2011 tarihinde verilen ilk kararın, taraflara gönderildiği ve temyiz süresinin geçmesi üzerine 20.09.2011 tarihli tutanakla; gerekçeli kararın davacı vekiline 12.07.2011 tarihinde, davalı ... temsilcisine ise 04.08.2011 tarihinde tebliğ edildiği, ancak taraflarca süresi içerisinde temyiz talebinde bulunulmadığından bahisle 13.09.2011 tarihi itibariyle kesinleştiğinin şerh düşüldüğü; Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin ise 30.07.2012 muhabere havale tarihli dilekçe ile mahkeme kararını temyiz ettiği ve temyiz talebi üzerine dosyanın Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği, yapılan inceleme neticesinde Özel Dairece, temyiz isteminin süresi içerisinde olduğu belirtilerek hükmün esastan bozulmasına karar verildiği, ancak;
Mahkemece bozma ilamından önce verilen ilk kararda “Davanın Kabulüne” denildikten sonra “…...’in, Hadice olan isminin Hatice olarak düzeltilmesine,…”şeklinde hüküm kurulduğu halde; bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda aynı mahkemece 13.12.2013 tarihli direnme kararında “…Mahkememizde verilen karar kesinleşmiş olup, ancak kanun yararına bozulabileceğinden Yargıtay 18. Hukuk 2013/1635-6623 sayılı 18/04/2013 günlü bozma ilamına karşı önceki kararımızda direnilmesine, bozma kararına uyulmasına yer olmadığına, Mahkememizce verilen 2011/84-2011/183 sayılı 16/06/2011 tarihli kararımız 13/09/2011 tarihinde kesinleşmiş olduğundan bu konuda karar oluşturmasına yer olmadığına,…” yazılmak suretiyle hüküm oluşturulmuştur.
Yerel Mahkeme tarafından verilen 13.12.2013 gün, 2013/335 E., 2013/540 K. sayılı ikinci hükmün bu haliyle, hukuken ve usulüne uygun bir direnme hükmü niteliğinde olmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı müdürlük temsilcisinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 09.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.