Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/14814
Karar No: 2017/17086
Karar Tarihi: 19.12.2017

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/14814 Esas 2017/17086 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2015/14814 E.  ,  2017/17086 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacı vekili, dava konusu 67 parsel sayılı taşınmazın mirasçılar arasında yapılan anlaşma ile vekil edenine satıldığını, vekil edeni tarafından 20 yılı aşkın süredir malik sıfatı ile kullanılmasına karşın tapu müdürlüğünde yapılan paylaşım sırasında yanlışlıkla davalı adına tescil edildiğini açıklayarak davalı adına olan tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, dava konusu taşınmazın mirasçılar arasında yapılan paylaşım neticesinde kendisine isabet ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece; dava konusu taşınmazın davacının zilyetliğinde bulunduğu, sözlü ve fiili taksime göre taşınmazların kullanıldığı, sözlü ve fiili taksimin tapuya tescili sırasında dava konusu taşınmazın zuhulen davalı adına tescil edildiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosya kapsamından, dava konusu 67 parsel sayılı taşınmazın, 1/4 hisse itibari ile ..., ... adlarına kayıtlı iken 24/09/2009 tarih ve ... yevmiye numaralı resmi akit ile adı geçenlerin yaptıkları rızai taksime göre taşınmazın tamamını ... adına taksim etmeleri üzerine, davalı ... adına taksim yoluyla tescil edildiği anlaşılmıştır.
    Davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir.
    Hemen belirtmek gerekir ki, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK"nın 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.
    İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; davanın hata (yanılma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
    Bilindiği gibi, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
    Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Hatanın ileri sürülmesi TBK"nin 35. (BK"nin 25.) ve TMK"nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmamalıdır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK"nin 35. (BK"nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
    Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
    Türk Borçlar Kanununun (TBK) 39. maddesinde düzenlendiği üzere; “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır” hükmü amirdir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından ve hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece, davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
    Somut olaya gelince; her ne kadar Mahkemece, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları doğrultusunda, murisin ölümü ile aynı yıl intiakl eden taşınmazların taksim edildiği, dava konusu 67 parsel sayılı taşınmazın da murisin arzusuna uygun olarak hayır kuruma bağışlanmasının yerine getirilmesi amacıyla davacı tarafından satın alındığı ve bedelin köy camisinde kullanılmak üzere muhtar ve ihtiyar heyetine verildiği, ancak sözlü ve fiili taksimin tapuya tescili sırasında dava konusu taşınmazın zuhulen davalı adına tescil edildiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hak düşürücü süre üzerinde durulmaksızın işin esası incelenmiştir.
    Hal böyle olunca, az yukarıda açıklanan hukuki bilgiler ışığında davacıya hataya düşürüldüğü tarihi ne zaman öğrendiğinin açıklattırılması, bu açıklamaya karşılık davalının bir delili olup olmadığının sorulması ve öncelikle hak düşürücü süre üzerinde durularak, davanın TBK"nun 39.maddesinde düzenlenen süre içerisinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması, eğer süresinde açıldığı kabul edilirse, davanın belirlenen hukuki niteliği çerçevesinde işin esasına girilip taraf delilleri toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 19.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi