![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2021/8337
Karar No: 2021/12940
Karar Tarihi: 23.11.2021
Danıştay 6. Daire 2021/8337 Esas 2021/12940 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/8337
Karar No : 2021/12940
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- … Köyü Tüzel Kişiliği
…
65- …
VEKİLLERİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : ...Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ...İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Bayburt İli, Aydıntepe İlçesi, ...Köyü ..., ...Köyü Köyünü ve ..., ...Köyü ..., ...Köyü ..., ...Köyü ..., ...Köyü ...ve ...ve ...mevkilerine Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 22. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan "Bayburt Aydıntepe İncili ve Gümüşdamla Göletleri ve Doğal Yapı Malzeme Ocakları (Hazır Beton Santralı, Kırma-Yıkama, Kırma-Eleme, Yıkama-Eleme Tesisleri Dahil) projesi" hakkında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından verilen ...tarihli, ...sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı ile bu kararın kaldırılması talebiyle yapılan 26/06/2019 tarihli başvurunun reddine ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü'nün ...tarihli, E....sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; dava konusu proje alanı veya proje etki alanı içerisindeki yerleşim yerlerinde ikamet etmedikleri ve bu alanlarda taşınmazlarının da bulunmadığı anlaşılan davacılar ..., ..., ..., ..., ...(...ve ...'den olma), ... ve ...yönünden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14 ve 15/1-b maddeleri uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine, diğer davacılar yönünden ise; dosyadaki tüm bilgi ve belgeler ile İnşaat Yüksek Mühendisi, Jeoloji Yüksek Mühendisi, Biyolog, Harita Yüksek Mühendisi, Maden Yüksek Mühendisi, Çevre Yüksek Mühendisi ve Ziraat Mühendisi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, projenin bulunduğu alanda ve yakın çevresinde aktif ve eski heyelan alanının bulunmaması, ocaklardan tedarik edilecek malzemelerin en yakın yerleşim yerleri olan Yapracık, Konursu ve Karlıca Köylerine olumsuz bir etkisinin olmaması, gürültü, titreşim gibi olumsuz etkilerin, Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğinde belirtilen sınır değerlerin altında olması, projenin tarım alanlarında kalan kısımları ile ilgili olarak toprak koruma projesi hazırlanmasının taahhüt edilmesi, mera alanları için yatırıma başlanmadan evvel tahsis değişikliği ve izin için başvuruda bulunulacağının taahhüt edilmesi, projenin gerçekleşmesinin halen tarımı yapılan bitkilerin verimliliğini arttıracak olması, sulama suyu olmadığı için bölgede ekimi yapılamayan bitkilerin proje ile birlikte ekilebilecek olması, böylece projenin tarımsal gelirlerin artmasını sağlayacağının öngörülmesi, gölet etrafında benzer nitelikte geniş alanlar bulunduğundan, yaban hayatın olumsuz etkilenmesinin beklenmemesi, proje ile oluşacak nemli özelliklere sahip mikro klimatik ortamın mevcut ekosistemin gelişmesine katkı sunacağının öngörülmesi, alanda nadir bitki kategorisindeki floranın bulunmaması sebepleriyle, planlanan projenin ölçütleri ve çevreye olası etkileri göz önünde alındığında Çevresel Etki Değerlendirme raporunun usule uygun hazırlandığı, proje kapsamının asgari gerekliliklerini taşıdığı, arazi çalışmalarının yeterli düzeyde yapıldığı ve raporda verilen taahhütlerin gerçekçi olduğu neticesine ulaşıldığı, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı ile bu kararın iptali talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı belirtilerek, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Haklarında davanın ehliyet yönünden reddine karar verilen davacılar her ne kadar köy dışında yaşasalar dahi, köyde yaşayan anne ve babalarından kendilerine intikal edecek olan miras payı ile mülk sahibi olacaklarının açık olduğu, bu nedenle, kararın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmadığı, kararın esasına ilişkin olarak ise; ÇED raporunun arazideki durumu yansıtmadığı, hidrolojik olarak göletin dolmayacağı, kaybedilen sulu arazi ile meraların araştırmada ve hesaplamada dikkate alınmadığı, tarımsal ve hayvansal varlıkların tespitinin doğru yapılmadığı, kaybedilen mera alanlarının kâr-zarar analizinde dikkate alınmadığı, bölgede yapılan arıcılık faaliyetleri hakkında değerlendirme yapılmadığı, yapılacak olan göletin gövde uzunluğu dikkate alındığında, köy arazisi ile meralara ulaşımın imkansız hale geleceği ve bu durumun da hayvancılık faaliyetlerini sona erdireceği, flora ve fauna araştırmalarının yetersiz olduğu, inşaat süresinin ÇED raporunda belirtilen süreden daha uzun olacağı, bu konuda ÇED raporunun gerçeği yansıtmadığı, bölgedeki endemik veya nesli tehlike altında bulunan canlılar hakkında yeterli araştırmanın yapılmadığı, proje ile birlikte bölgede yetiştirilen ürünlerin çeşidinin ve miktarının artacağı belirtilse de, sulanacak arazinin yüksek rakımda olması nedeniyle, ürün yetiştirilecek dönemin kısa olduğu, bundan dolayı ürün çeşidinin ve miktarının artacağı iddiasının yerinde olmadığı, can suyu miktarının azlığı nedeniyle mansapta kalan köylerin içme ve kullanma sularında sorunlar baş göstereceği ve sucul yaşamın tehlikeye gireceği, yapılacak proje ile çevredeki doğal ve sosyal yaşamın olumsuz etkileneceği yolunda, gerek keşif sırasında, gerekse bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ve duruşmada yapılan itirazlar hiç değerlendirmeye alınmadan hazırlanan bilirkişi raporuna dayanılarak verilen Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu iddia edilerek, bozulması gerektiği ileri sürülmüştür
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : 1- Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği savunulmuştur.
2- Davalı yanında müdahil tarafından ise, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kısmen kabulü, kısmen reddi ile Mahkeme kararının ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının onanması, davanın kısmen esastan reddine ilişkin kısmının ise Dairemiz kararında belirtilen gerekçe ile bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 29/10/2021 günlü, 31643 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 1. maddesi uyarınca, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin Altıncı Kısmının Dördüncü Bölümünün başlığı "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği" şeklinde değiştirildiğinden, husumetin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yöneltilmesine karar verilerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden; yukarıda anılan dava konusu işlemlerin iptali istemiyle açılan davada, davanın kısmen ehliyet yönünden reddine, kısmen esastan reddine ilişkin .... İdare Mahkemesince verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararın 15/02/2021 tarihli dilekçe ile temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Altıncı Dairesinin 27/05/2021 tarih, E:2021/3422, K:2021/7308 sayılı kararıyla, verilen süre içerisinde eksik harç bedelinin yatırılmaması nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 48. maddesi uyarınca, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiştir.
Bu kez davacılar vekili tarafından verilen 06/07/2021 tarihli dilekçe ve eklerinin incelenmesinden ise, eksik harç bedelinin verilen süre içerisinde ...Asliye Hukuk Mahkemesi veznesine 07/04/2021 tarihinde yatırıldığı anlaşıldığından, Danıştay Altıncı Dairesinin 27/05/2021 tarih, E:2021/3422, K:2021/7308 sayılı kararı kaldırılarak işin esasına geçildi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11. maddesinin ilk fıkrasında; ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, 20/A maddesinin 2. fıkrasında ise, ivedi yargılamaya tabi uyuşmazlıklarda dava açma süresinin otuz gün olduğu ve bu Kanunun 11. maddesi hükümleri uygulanmayacağı, belirtilmiştir. Her ne kadar davacılar tarafından anılan Kanunun 11. maddesi uyarınca dava konusu işlemin kaldırılması talebiyle 26/06/2019 tarihinde idareye başvuru yapılmış ve verilen ret cevabı ile birlikte "ÇED Olumlu" kararına karşı 09/08/2019 tarihinde görülmekte olan dava açılmış, davalı tarafından da süre aşımı itirazında bulunulmuş ise de, davacılar tarafından, başvurunun yapıldığı 26/06/2019 tarihinde dava konusu işlemi öğrendikleri kabul edildiğinde, 30 günlük dava açma süresinin adli tatil süresi içerisine denk geldiği ve 09/08/2019 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşıldığından, davanın süresinde açılmadığı yönündeki iddialar yerinde görülmemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Bayburt İli, Aydıntepe İlçesi, ...Köyü ..., ...Köyü Köyünü ve ..., ...Köyü Yıldızdağı, Dikmetaş Köyü Köyiçi, Konursu Köyü Çoraklar, Gümüşdamla Köyü Düzçayır ve Kavaklık ve Taper mevkilerine Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 22. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan "Bayburt Aydıntepe İncili ve Gümüşdamla Göletleri ve Doğal Yapı Malzeme Ocakları (Hazır Beton Santralı, Kırma-Yıkama, Kırma-Eleme, Yıkama-Eleme Tesisleri Dahil) projesi" hakkında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından verilen ...tarihli, ...sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı ile bu kararın kaldırılması talebiyle yapılan 26/06/2019 tarihli başvurunun reddine ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü'nün ...tarihli, E....sayılı işleminin tesis edilmesi üzerine, bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; ''Çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 6. maddesinde ise; "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) (Değişik:RG-26/5/2017-30077) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır." kuralına, 7. maddesinde; "(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-1 listesinde yer alan projelere, b) "ÇED Gereklidir" kararı verilen projelere, c) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanması zorunludur." kuralına yer verilmiştir. Aynı Yönetmeliğin Ek-III bölümünde; Çevresel Etki Değerlendirmesi Genel Formatının ihtiva etmesi gereken hususlar düzenlenmiş, Bölüm I: Projenin tanımı ve özellikleri; a) Proje konusu yatırımın tanımı, özellikleri, ömrü, hizmet maksatları, önem ve gerekliliği, b) Projenin yer ve teknoloji alternatifleri, proje için seçilen yerin koordinatları Bölüm II: Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri; Proje alanının ve önerilen proje nedeniyle etkilenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, atmosferik koşullar, iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, kültür varlığı ve sit özellikleri, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi (Ek-5’deki Duyarlı Yöreler Listesi de dikkate alınarak) benzeri özellikleri Bölüm III: Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler, Projenin; a) Çevreyi etkileyebilecek olası sorunların belirlenmesi, kirleticilerin miktarı, alıcı ortamla etkileşimi, kümülatif etkilerin belirlenmesi, b) Sera gazı emisyon miktarının belirlenmesi ve emisyonların azaltılması için alınacak önlemler, c) Projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin azaltılması için alınacak önlemler, ç) İzleme Planı (inşaat dönemi), Bölüm IV: Halkın Katılımı; a) Projeden etkilenmesi muhtemel ilgili halkın belirlenmesi ve halkın görüşlerinin çevresel etki değerlendirmesi çalışmasına yansıtılması için önerilen yöntemler, b) Görüşlerine başvurulması öngörülen diğer taraflar, Notlar ve Kaynaklar; Ekler: Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası hazırlanmasında kullanılan bilgi ve belgeler ile raporda kullanılan tekniklerden rapor metninde sunulamayan belgeler, Proje için seçilen yerin koordinatları, Proje için belirlenen yer ve alternatiflerinin varsa; çevre düzeni, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, Proje ile ilgili olarak daha önceden ilgili kurumlardan alınmış belgeler şeklinde düzenlemeler yer almıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır, hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişi Raporuna İtiraz" başlıklı 281. maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, Mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebileceği, Mahkemenin, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği, hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının incelenmesinden;
İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
Temyize konu kararın, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 2. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının davanın esastan reddine ilişkin kısmına gelince;
Çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi planlanan projenin, çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenerek değerlendirilmesi amacıyla yapıldığından, ÇED sürecinde verilen kararların iptali istemiyle açılacak davalarda, yukarıda belirtilen Yönetmeliğin Ek III. maddesindeki unsurlar yönünden, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, ÇED süreci sonunda verilecek kararların yargısal denetimi yapılırken, seçilecek bilirkişiler arasında bir çevre mühendisinin bulunması, diğer bilirkişilerin ise projenin ve bulunduğu çevrenin özelliklerine göre, proje tanıtım dosyasını veya nihai ÇED raporunu hazırlayan kişilerin uzmanlık alanları da dikkate alınmak suretiyle seçilmesi gerekmektedir. Nihai ÇED Raporunda veya proje tanıtım dosyasında onlarca uzmanın imzası bulunabildiğinden, birebir aynı sayıda ve aynı uzmanlık alanında olmasa dahi, yargılama usulü kurallarının elverdiği ölçüde, usul ekonomisi de gözetilerek bir denge kurulması, seçilecek bilirkişilerin projenin bulunduğu alana ve projeye yapılan itirazlara göre değerlendirilmesi zorunlu olan ana konu başlıkları bakımından yeterli uzmanlığa sahip olması, tarafları tatmin edici ve adil bir yargılama yapılması açısından gerekliliktir.
Uyuşmazlıkta; her ne kadar İdare Mahkemesi tarafından, projenin bulunduğu alanda ve yakın çevresinde aktif ve eski heyelan alanının bulunmaması, ocaklardan tedarik edilecek malzemelerin en yakın yerleşim yerleri olan Yapracık, Konursu ve Karlıca Köylerine olumsuz bir etkisinin olmaması, gürültü, titreşim gibi olumsuz etkilerin, Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğinde belirtilen sınır değerlerin altında olması, projenin tarım alanlarında kalan kısımları ile ilgili olarak toprak koruma projesi hazırlanmasının taahhüt edilmesi, mera alanları için yatırıma başlanmadan evvel tahsis değişikliği ve izin için başvuruda bulunulacağının taahhüt edilmesi, projenin gerçekleşmesinin halen tarımı yapılan bitkilerin verimliliğini arttıracak olması, sulama suyu olmadığı için bölgede ekimi yapılamayan bitkilerin proje ile birlikte ekilebilecek olması, böylece projenin tarımsal gelirlerin artmasını sağlayacağının öngörülmesi, gölet etrafında benzer nitelikte geniş alanlar bulunduğundan, yaban hayatın olumsuz etkilenmesinin beklenmemesi, proje ile oluşacak nemli özelliklere sahip mikro klimatik ortamın mevcut ekosistemin gelişmesine katkı sunacağının öngörülmesi, alanda nadir bitki kategorisindeki floranın bulunmaması sebepleriyle, planlanan projenin ölçütleri ve çevreye olası etkileri göz önünde alındığında ÇED raporunun usule uygun hazırlandığı, proje kapsamının asgari gereklilikleri taşıdığı, arazi çalışmalarının yeterli düzeyde yapıldığı ve raporda verilen taahhütlerin gerçekçi olduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş ise de, özellikle davacıların can suyunun yetersizliği, projenin bölgedeki hayvancılık ve arıcılık faaliyetleri ile köye ulaşım yollarına olumsuz etkileri, ürün çeşitliğinin ve miktarının artmayacağı yolundaki iddiaları başta olmak üzere, bölgedeki fauna ve flora çeşitliliği, su kaynakları, bölgedeki yaban hayatı ile vadi içerisindeki doğal hayatın devamlılığı yönünden, bilirkişi raporunun, dava konusu "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararının dayanağını oluşturan ÇED raporunun yeterli olup olmadığını ortaya koyacak nitelikte bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, uyuşmazlığın tereddüte mahal vermeyecek şekilde çözümlenebilmesi amacıyla, temyiz dilekçesindeki iddialar ile yukarıda yer verilen hususlar da dikkate alınarak, dava konusu projenin gerçekleştirilmesinin, kamu yararı ve çevre dengesi gözetilerek çevresel açıdan oluşturabileceği muhtemel zararlar ile bu zararların alınacak önlemlerle giderilebilmesinin mümkün olup olmadığının oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak alınacak rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, karara esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak verilen davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının bu kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen ehliyet yönünden reddine, kısmen esastan reddine ilişkin temyize konu .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının oyçokluğuyla ONANMASINA, davanın esastan reddine ilişkin kısmının ise oyçokluğuyla BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 23/11/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY (X) :
Temyize konu İdare Mahkemesi kararında; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 2. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, Mahkeme kararının davanın esastan reddine ilişkin kısmının da onanması gerektiği oyu ile aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
KARŞI OY (XX) :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İvedi Yargılama Usulü" başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde, 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararların ivedi yargılama usulüne tabi olacağı, (h) bendinde, bu Kanunun 48. maddesinin bu maddeye aykırı olmayan hükümlerinin kıyasen uygulanacağı, (i) bendinde ise, temyiz üzerine verilecek kararların kesin olduğu, hüküm altına alınmıştır.
Anılan Kanunun 48. maddesinin 6. fıkrasında; temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamının ödenmemiş olması halinde kararı veren; merci tarafından verilecek yedi günlük süre içerisinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçilmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, ilgili merci, kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması veya kesin bir karar hakkında olması halinde de kararı veren merci, temyiz isteminin reddine karar verir. İlgili merciin bu kararları ile bu maddenin 2. fıkrasında belirtilen temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına ilişkin kararlarına karşı, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren yedi gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir, 7. fıkrasında ise; temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin ödenmemiş olduğu, dilekçenin 3. madde esaslarına göre düzenlenmediği, temyizin kanuni süre içinde yapılmadığı veya kesin bir karar hakkında olduğunun anlaşıldığı hâllerde, 2 ve 6. fıkralarda sözü edilen kararlar, dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili dairesi ve kurulunca, kesin olarak verilir, denilmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; temyiz yoluna başvururken gerekli harç ve masrafların eksik yatırılması halinde, temyiz merci tarafından eksik harç ve masrafın tamamlattırılabileceği, verilen süre içerisinde eksik harç ve masrafın yatırılmaması durumunda ise, Danıştay'ın ilgili dairesi tarafından temyiz isteminde bulunulmamış sayılmasına kararı verilebileceği ve bu kararın da kesin olduğu, ayrıca 2577 sayılı Kanunun 48. madde hükümlerinin ivedi yargılamaya aykırı olmayan hükümlerinin kıyasen ivedi yargılama usulünde de uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davanın Bayburt İli, Aydıntepe İlçesi, ...Köyü'nün de etkilendiği alanda yapılması planlanan proje hakkında ivedi yargılama usulüne tabi "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararından kaynaklandığı ve yapılan yargılama sonucu verilen İdare Mahkemesi kararının temyiz edilmesi üzerine, verilen süre içerisinde eksik harcın yatırılmaması nedeniyle kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verildiği, bilahare davacılar vekili tarafından verilen dilekçe ile talep edilen harcın süresinde yatırıldığının bildirilerek, konuya ilişkin makbuz sunulması üzerine, dosyanın yeniden Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
İvedi yargılama usulünün idari yargılamada belirli konulardaki davalar için öngörülmüş, basit ve hızlı işleyen özel bir yargılama usulü olup, gecikerek karar verilmesinde hem idare hem de davacılar bakımından katlanılması zor ya da imkânsız sonuçlar doğuracak sınırlı sayıdaki dava türünün, diğerlerine göre daha ivedi bir şekilde sonuçlandırılması amaçlanmıştır.
Bu durumda, talep edilen eksik harcın süresinde yatırılmasına rağmen, sehven dosyaya intikal etmediği düşünülse bile, eksik harcın verilen süre içerisinde yatırılmadığından bahisle, kesin olarak verilen temyiz edilmemiş sayılması kararı üzerine, söz konusu kararın kaldırılıp, dosyanın yeniden ele alınarak esasının incelenmesinde, gerek yukarıda bahsedilen usul hükümlerine, gerekse ivedi yargılamanın amacına aykırı olduğu, bu nedenle temyiz talebinin incelenemeyeceği oyuyla, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.