11. Hukuk Dairesi 2018/3866 E. , 2019/5579 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Safranbolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 22/05/2017 tarih ve 2016/539 E- 2017/325 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 24/05/2018 tarih ve 2017/1104 E- 2018/556 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili ile davalılardan ..."in diğer davalı ... Tek. Müh. Ltd. Şti."nin kurucu ortakları olduğunu, davacının şirket defter ve kayıtlarını inceleyebilmek için sürekli talepte bulunduğunu ancak bu talebinin davalı tarafından yerine getirilmediğini, davalının şirket adına yaptığı işlerden dolayı müşterilerine gerçek bedelin altında fatura kestiğini böylece hem şirketi hem de devleti zarara uğrattığını, müvekkilinin şirketin kurulduğu günden bu güne kadar kar payı almadığını ileri sürerek şirketin kurulmuş olduğu 30 Ocak 2012 tarihinden itibaren davacının davalı şirketteki gerçek kar payı alacağının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL kar payı alacağının 16 Haziran 2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; kar payı hakkında karar verilmesi yetkisinin genel kurulda olduğunu, kar payı dağıtımına ilişkin genel kurulca karar alınmadan davacı ortağın kar payının tahsiline ilişkin dava açamayacağını, davacının genel kurul talebi olmadan dava açmasının kötüniyetli olduğunu, davanın şirkete yöneltilmesi gerektiğini, davalı ..."in şirket ortağı ve müdür olarak üzerine düşün yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının şirket defter, banka kayıtları ve muhasebe kayıtlarını her zaman inceleyebileceğini, şirketin kar etmediğini, davacının sermaye payını koymaya ilişkin yükümlülüğünü yerine getirmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; limited şirketlerde kar payı dağıtımı konusunda münhasır yetkili organın genel kurul olduğu ve bu yetkisinin devredilemeyeceği, genel kurulda kâr payı dağıtımına ilişkin karar alınmadığı müddetçe kâr payı dağıtımının yapılamayacağı, mahkemenin genel kurul yerine kendini koyarak kâr payı dağıtımı konusunda karar vermesinin hukuken mümkün olmayacağı, şirketin genel kurul defterinde de kâr payı dağıtımına ilişkin karar alınmadığı, davacı hissedarın genel kurulu toplantıya çağırma ve kâr dağıtımını gündeme aldırma olanaklarını kullanması ve bir sonuç almazsa veya yasada esas sözleşmeye aykırı bir karar alınır ise bu karara karşı dava yolu ile iptal edilmesi gerektiği, şirket ortağı ve müdür olan davalı gerçek kişi hakkında gerektiğinde TTK"nın 630/2 maddesi uyarınca haklı sebeplere dayanarak yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılabilme imkanının bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi"nce; ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
HMK"nın 6763 sayılı Kanunun 42. maddesi ile değişik 362/1-a maddesi hükmüne göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri 40.000,00 TL"yi geçmeyen davalara ilişkin verdiği kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Bu miktar, HMK"nın Ek 1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm tarihi itibarile 47.530 TL"dir. Dava değeri 5.000,00 TL olup yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. HMK"nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davacı vekilinin kesin olan karara yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükme yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE, işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/09/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.