3. Hukuk Dairesi 2018/1806 E. , 2019/2526 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet ve çeyiz eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, mehir senedinde yazan kanepe ve halıya ilişkin davadan feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer ziynet ve çeyiz eşyası alacağına yönelik davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile 2006 yılında evlendiklerini, davalı tarafından mehir senedinde yazılı ziynet ve çeyiz eşyalarının kendisine hediye olarak verildiğini, daha sonra davalı ile boşandıklarını, bahse konu eşyaların davalının uhdesinde kaldığını ileri sürerek; ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde değeri olan 24.950,00 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş ; yargılama aşamasında mehir senedinde yazılı çeyiz eşyalarından olan halı ve kanepeden feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalı ; davaya cevap vermemiş, yargılama aşamasında; düğünde davacıya 95 gram altın taktığını, davacının ziynet ve çeyiz eşyalarını yanına alarak müşterek konutu terk ettiğini, kendisinde sadece buzdolabı ve çamaşır makinesinin bulunduğunu, televizyonun hiçbir şekilde satın alınmadığını ileri sürerek; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalının her celse birbiriyle çelişkili beyanlarda bulunduğu, bu sebeple beyanlarına ve yeminine itibar edilemeyeceği, taraflar arasında gerçekleşen olaylar nedeniyle ... Ağır Ceza Mahkemesi"nde açılan davada dinlenen tanık beyanlarına davacı tarafından delil olarak dayanıldığı, davalının çelişkili beyanları karşısında bahse konu dosyada dinlenen tanık ve taraf beyanlarının üstün tutulması gerektiği, davalının mehir senedinde yazan altın ve çeyiz eşyalarını iade ile yükümlü olduğu, yargılama aşamasında davacının halı ve kanepe takımından feragat ettiği gerekçesiyle; halı ve kanepe yönünden konusuz kalan talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacının diğer ziynet ve çeyiz eşyası alacağına yönelik davanın kabulü ile, 1 adet Bosh marka buzdolabının aynen mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 1.100,00 TL nin, 1 adet Bosh marka çamaşır makinesinin aynen, mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 900,00 TL nin , 1 adet televizyonun aynen, mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 700,00 TL nin , 200 gram 24 ayar altının aynen, mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 18.300,00 TL nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karara verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava, mehir senedine dayalı ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür.Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları ispatlaması gerekir.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu durumda, davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alınıp, bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.
Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.
Somut olayda; davacı kadın mehir senedinde yazılı bulunan ziynet ve çeyiz eşyalarının düğünde davalı tarafından kendisine hediye olarak verildiğini, davalı ile boşandıklarını ve bahse konu eşyaların davalının uhdesinde kaldığını iddia etmiş; davalı koca ise savunmasında, buzdolabı ve çamaşır makinesinin kendisinde bulunduğunu, davacının, diğer ziynet ve çeyiz eşyalarını müşterek konutu terk ederken yanında götürdüğünü belirtmiş, daha sonra ise ziynet eşyalarının davacının annesine borç verildiğini beyan etmiştir.
Bu bağlamda, dava konusu uyuşmazlıkta ispat külfeti davacı kadında olup, davacı iddiasının ispatı için ... Ağır Ceza Mahkemesi"nde dinlenen tanık beyanlarına itibar edilmesi gerektiğini belirtmiştir. İlgili dosya incelendiğinde; davacının mağdur sıfatıyla yer
aldığı, davalının annesi ... ile davalının erkek kardeşi ..."nun " nitelikli yağma - mala zarar verme" suçundan sanık sıfatıyla yargılandığı anlaşılmıştır. Ceza dosyasında dinlenen tanıklardan...; davacının eşiyle aralarında geçimsizlik bulunduğu, bu nedenle annesinin evine geldiği, olay günü kendisinin de orada olduğu, sanıkların olay yerine geldiği, davacıyı evlerine götürmek istedikleri, davacının gitmek istemediği, kapıyı üzerinden kilitlediği, davalının erkek kardeşinin kapıyı kırarak odaya girdiği, davalının annesi kayınvalidenin davacının saçından tutup sürüklediği, ölümle tehdit ettikleri, bıçakla saldırdıkları, sanıkların davacının bileziklerini alarak evden ayrıldıkları hususunda beyanda bulunmuştur.
Bu durumda; davacının iddiası ile örtüşür tanık beyanı, davalının çeyiz eşyalarına yönelik ikrarı, davalının şahitler huzurunda imzaladığı mehir senedi dikkate alındığında ,davacı tarafça, ziynet ve çeyiz eşyalarının varlığı ve davalının uhdesinde kaldığı ispat edilmiş olup, buna rağmen mahkemece, davacıya yemin teklifinde bulunulmuştur.
Yemin delili, HMK"nın 225. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olup, yemin kesin delil niteliğindedir. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, ispat yükü üzerine düşen tarafın, iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, ispat yükü üzerine düşen tarafa, yemin teklif etme hakkı bulunduğunu hatırlatmakla yükümlü olup, mahkemece tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden karar verilemez. Bununla birlikte, iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için, yemin deliline açıkça dayanılmış olması da zorunludur.
Mahkemece; mevcut delil durumuna göre davacının davasını ispat ettiği gözetilmeden, davalıya yemin teklifinde bulunulması doğru görülmemiştir. Ancak, bu husus sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
3-) Somut uyuşmazlıkta; davacı, dava dilekçesinde mehir senedinde yazılı ziynet ve çeyiz eşyalarının davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur. Mehir senedinde ise , çeyiz eşyası olarak televizyonun yazılmadığı görülmüştür. Bu nedenle, mahkemece; talep aşılarak, televizyon istemi yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün birinci fıkrasında yer alan, " Bir adet televizyon aynen mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 700 TL" ifadesinin hükümden çıkarılmasına; yine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün dördüncü fıkrasında yer alan, " Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 2.520 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine," ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine," Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olup, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT"nin 13. maddesi uyarınca hesaplanan 2.436,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, " ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.