10. Hukuk Dairesi 2014/17719 E. , 2014/19418 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Afyonkarahisar İş Mahkemesi
Tarihi :16.07.2013
No :2013/181-2013/449
Dava, haczin kaldırılması ve kesilen tutarların iadesi ve kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde, kurumca borcun tahakkuk ettirildiği dönemde davacının prim borçlusu Çiftçi Malları Koruma başkanı olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, kesilen tutarların iadesine ve kuruma karşı borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada; davalı Kurumca işveren K.. Beldesi Çiftçi Koruma Başkanlığının süresinde ödenmeyen 2002 yılı 1, 2ve 3’üncü aylara ilişkin prim ve idari para cezası borçları nedeniyle 01.01.2002–06.04.2002 tarihleri arasında Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı görevini yapmış olan davacı hakkında 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesi kapsamında 2006/50 ve 2006/60 sayılı ödeme emrileri ile takibe geçildiği; bu ödeme emirlerinin, 21.12.2006 ve 27.12.2006 tarihlerinde davacının oğluna tebliğ edildiği, sonrasında ise takibin kesinleştirilerek, davacının tüm taşınmazlarına 23.10.2008, 03 UU 084 plakalı aracına 09.05.2012 ve son olarak 5434 sayılı Yasa kapsamında aldığı emekli maaşına, 10.05.2012 tarihinden itibaren, haciz konulduğu anlaşılmaktatdır.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, "Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz
diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. " hükmünü öngörmüştür.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin 1. fıkrasına göre, gelir, aylık ve ödenekler; 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.
5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 16. bendine göre, "Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51, 102 ve 106. maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. " 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi yetkisi çerçevesinde yaşlılık aylığına haciz konarak kesinti yapılması da düzenlemede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. 6183 sayılı Kanunun "Kısmen Haczedilebilen Gelirler" başlıklı 71. maddesi, "Aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hâsılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirler kısmen haczolunabilir. Ancak haczolunacak miktar bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamaz. Asgari ücreti aşmayan aylık gelirlerin onda birinden fazlası haczolunamaz." düzenlemesini içermektedir. Bu bağlamda borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının, “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Eldeki davada ise, davacı adına 506 sayılı Yasanın 80. maddesi kapsamında tanzim ve tebliğ edilen usulüne uygun şekilde düzenlenmiş ödeme emirlerinin varlığı çerçevesinde, davacı hakkında tahsili gereken kamu alacağının kesinleştiğinin kabulü zorunludur. Ancak davalı Kurumun, davacının öncelikle taşınmazına, sonra aracına ve en son da maaşına haciz koyması suretiyle alacağını tahsil etmesi, 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca konulacak haczin, davacının borcuna yetecek kadar malvarlığı ile sınırlanmasına ilişkin hüküm gereğince, borç tutarının çok üzerinde olabilecek şekilde haciz yapılmasının yasaya aykırı olacağı açıktır.
O halde, mahkemece; davacının, haciz konulan malvarlıklarının davalı Kurum alacağını karşılamaya yetip yetmediğinin ve aşkın haczin varlığı araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedendir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda değerlendirme yapmak gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,13.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.