3. Hukuk Dairesi 2017/17048 E. , 2019/2507 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ilgili adresteki 33 ada, 104 parsel, zemin kat, 1 no"lu bağımsız bölümün murisleri ..."dan taraflarına miras yolu ile intikal edip tescil edildiğini,bu taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi amacıyla ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2008/688 E. 2009/337 K. sayılı dosyası ile dava açıldığını ve taşınmazın satışına karar verildiğini,davalılardan ...’nin bu bağımsız bölümdeki hissesini haricen yapılan yazılı sözleşme ile kendisine devrettiğini,davalının miras yolu ile kazandığı hissesini 2006 yılında 4.000,00 TL bedelle satın aldığını, babaları 2010 yılında vefat edene kadar bu yerde oturduğundan kendisinin bu yeri kullanma imkanının olmadığını, davalı ..."nin bu yerin satışından alacağı 19.480,00 TL"yi tarafına teslim etmesi gerektiğini,yine aynı adresteki 33 Ada, 104 Parsel, 2. kat ,3 no"lu bağımsız bölümün davalı ..."ye ait olduğunu,bunu yakın zamanda 3. kişiye sattığını,kendisinin kat mülkiyetine çevirme masraflarını karşıladığını, kapı doğramalarını vs. giderlerini karşıladığını,bu nedenle faydalı masraf talebinin bulunduğunu, zemin kat için de faydalı masraf taleplerinin bulunduğunu ileri sürerek,davalı ...’nin sattığı ve devretmediği hisse bedelinin günümüze uyarlanarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tarafına verilmesine, aksi halde aldığı 4.000,00 TL’nin alındığı 14/11/2006 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tarafına iadesine karar verilmesine, davalı ...’nin bağımsız bölüme düşen kat mülkiyetine çevirme masrafları vs. yapılan tüm faydalı masraflar için davalılardan ayrı ayrı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 6.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte fazlaya dair haklar saklı tutularak tarafına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davacının sunduğu 14/11/2006 tarihli belgenin hukuken geçerli olmadığını, belge üzerindeki yazılardan da anlaşılacağı üzere tek taraflı olarak sıkıştırılarak ilavelerin yapıldığını,davacının alacağı olduğu kabul edilse dahi, söz konusu 4.000,00 TL"nin daha önce talep edilmemiş olması nedeniyle 14/11/2006 tarihinden itibaren faiz talep edilmesinin yasaya uygun olmadığını, ilgili adresteki 33 Ada, 104 Parsel sayılı taşınmaza yaptıklarını ileri sürdüğü masraflar konusunda ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2008/688 E. sayılı davasının duruşmasına bizzat çıkan davacının "bu aşamada bir diyeceğim yoktur, gereken yapılsın" şeklinde beyanda bulunduğunu, davacının sonraki taleplerinin gerçek ve samimi olmadığını, muhdesat ile ilgili davaların ortaklığın giderilmesi davası sonuçlanıncaya kadar ileri sürülebileceğini, davacının bu konudaki dava açma hakkını kaybettiğini,taleplerinin fahiş olduğunu, yapılan birtakım ufak tefek ilave ve masraflar varsa bunların murisin sağlığında ve onun parası ile yapıldığını savunarak,davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece,davacı tarafça sebepsiz zenginleşme nedeniyle denkleştirici adalet kuralları uyarınca açılan tazminat davasının, taleple bağlılık ilkesi uyarınca kabulü ile, 4.000,00 TL tutarındaki tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine;davacı tarafça açılan faydalı masraf nedeniyle tazminat davasının reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taşınmazların satışına ilişkin resmi şekilde sözleşme yapılmadıkça TMK. 706.ve TBK"nun 237., Tapu Kanununun 26.ve Noterlik Kanunu"nun 60.maddeleri gereğince harici satış sözleşmesi hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür.
İade edilirken, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerekmektedir. Bu şekilde, denkleştirici adalet ilkesi gereğince, tam bir eski hale getirme yükümlülüğü yerine getirilmiş olmaktadır. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ödenen paranın denkleştirici adalet ilkesi gereğince iade edilmesi suretiyle haksız değer kaymalarının önlenmesi amaç edilmiştir.
Hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için, öncelikle haksız iktisabın kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında yarar görülmüştür.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın, bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin, elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bilindiği gibi, ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.
Bugüne kadar uygulanan kurallara göre; geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilince bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur.
Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, derkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki Zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.
Ancak, burada denkleştirme yapılırken, bir hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihte iade kapsamını tespitte önemli olduğu unutulmamalıdır. Zira, geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan talep edememelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;davacı tarafça davalı ...’ye 14.11.2006 tarihinde ödenen 4.000 TL’nin denkleştirici adalet kuralı gereği iadesi yönünden alınan bilirkişi raporundaki hesaplama ve sepete esas alınan verilerde bir isabetsizlik yok ise de,ifanın imkansız hale geldiği tarih ortaklığın satış suretiyle giderilmesi davası olan ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2008/688 E 2009/337 K sayılı dava dosyası 25.02.2010 tarihinde kesinleşmekle, mahkemece ortaklığın satış suretiyle giderilmesi davasında davacıya yapılan tebliğ tarihi olan 04.11.2008 tarihinin hesaplamaya esas alınması doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla mahkemece,davalı ...’ye 14.11.2006 tarihinde ödenen 4.000 TL’nin ifanın imkansız hale geldiği tarih olan ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2008/688 E 2009/337 K sayılı dava dosyasının kesinleştiği 25.02.2010 tarihi itibariyle ulaştığı alım gücünün belirlenmesi noktasında bilirkişiden ek rapor alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.