![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2015/35475
Karar No: 2018/4106
Karar Tarihi: 03.04.2018
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/35475 Esas 2018/4106 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ile davalı ..... . Tur. Med. San. Tic. Ltd. Şti. avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... ihale sonucu davalılarla farklı dönemler için yaptığı sözleşme kapsamında davalıların çalıştırdığı dava dışı işçinin iş akdinin feshi nedeniyle doğan işçilik haklarından dolayı aleyhine açtığı davanın kabulü sonucu yapılan icra takipleri nedeniyle, toplamda 14.229,22 TL ödemede bulunduğunu, bu miktarın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve ..... Tur. Med. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, asıl işveren olan davacı idarenin, alt işveren olan davalı şirketler tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu alacak davası sonucu ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir. 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da, davacı ile davalı şirketler arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
Müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rucüen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki, somut olayda davacı Bakanlıktan tahsil edilen işçilik alacakları, dava dışı işçinin davalı şirketler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işveren dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenlerin sorumluluğu da sadece kendi dönemleri ile sınırlı olmalıdır. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden rücuen tahsilini talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu dava dışı ve davalı alt işverenler, davacı üst işverene karşı kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar.
O halde, mahkemece, son işveren olan alt işverenin tespiti ile bu şirketin ihbar tazminatının tamamından, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere diğer işçilik alacaklarından ise, kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olduğu, ancak bu sorumluluğun da, sözleşmenin eki niteliğindeki “Teknik Şartname” ve “Genel Şartname”nin ilgili maddelerinde kararlaştırılan şekle uygun bir sorumluluk olduğu kabul edilerek, tereddüte yer bırakmayacak şekilde, her bir davalı alt işveren için ayrı ayrı ve net bir şekilde, konusunda uzman bilirkişiden bu doğrultuda, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: yukarıda açıklanan (1) no’lu bent gereğince temyiz olunan kararın BOZULMASINA, (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde davalı Ogtim İnş. Tur. Med. San. Tic. Ltd. Şti."ne iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.