Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1160
Karar No: 2016/996
Karar Tarihi: 26.10.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1160 Esas 2016/996 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1160 E.  ,  2016/996 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy (Kapatılan) 1.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.11.2010 gün ve 2006/457 E., 2010/872 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ...Ş. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 04/04/2013 gün ve 2011/5137 E., 2013/6845 K. sayılı ilamı ile;
    "…Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde açtığı hesaplara değişik zamanlarda döviz, TL ve menkul kıymet yatırdığını, bir kısmını çekmek istediğinde hesaplarının kapatılmış olduğunun bildirildiğini, müvekkilinin fazlaya ilişkin istemlerini saklı tutarak davalı aleyhine açtığı Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın Yargıtay aşamasından da geçerek kesinleştiğini ve bu davada müvekkilinin hisse senetlerinin toplam adedinin tespit edildiğini ileri sürerek, şimdilik 13.641 TL ve 10.076 DM’nin temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, muhtelif hisse senetlerinin 24.02.1998 ilk dava tarihinden itibaren yapılan bedelli bedelsiz sermaye artırımları göz önünde bulundurularak iadesini, anılan hisse senetlerine 24.02.1998 ilk dava tarihine kadar verilen temettü bedellerinin, her birine ayrı ayrı yürütülecek en yüksek banka faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 03.04.2008 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini 957.937,54 TL"ye yükseltmiştir.
    Davalı vekili, uyuşmazlığın davacı ile arkadaşı ve aynı zamanda müvekkili bankanın eski müdürü olan ... arasındaki ilişkiden kaynaklandığını, davacının ilk davada fazlaya dair haklarını saklı tutmadığını ve davanın zamanaşımına uğradığını, davacının otoparkta bilet gişesinde çalıştığını, maddi durumunun iyi olmadığını ve bu hesaplardaki işlemlerin kaynaklarını açıklayacak durumda bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının hesaplarında bulunan her bir hisse senedinin ilk dava tarihindeki toplam adedinin kesinleşen dava sırasında yapılan inceleme ile tespit edildiği, bu nedenle belirlemenin 24.02.1998 ilk dava tarihi ile eldeki dava tarihi arasında kalan dönemi kapsayacak şekilde yapıldığı, buna göre davacının 24.02.1998 tarihi itibarı ile hesaplanmış alacaklarının, işbu dava tarihine kadar hesaplanan temettü alacaklarının ve bedelli sermaye artırımlarından borçları ile yine bu dava tarihine kadar işlemiş faizlerinin genel toplamının ise (62.771,47 TL asıl alacak + 64.522,49 TL işlemiş faiz) 127.293,96 TL olduğu gerekçesiyle, 62.771,47 TL. asıl alacak ve 64.522,49 TL işlemiş faiz alacağının, asıl alacak kısmına dava tarihinden itibaren yürütülecek temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yine karar yerinde belirtilen bir kısım hisse senetlerinin aynen, bu mümkün olmazsa dava tarihi itibari ile değerlerinin temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacının gerçek hesap sahibi olduğunun ve dava konusu hesapların da paravan veya fiktif hesaplar olmadığının, taraflar arasında görülüp kesinleşen önceki davada tespit edilmiş bulunmasına, yine 03.07.2006 tarihinde açılan işbu kısmi davaya karşı davalının zamanaşımı savunmasında bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Ancak dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekilinin sunduğu 01.04.2008 tarihli ıslah dilekçesine karşı davalı vekilince, 24.04.2008 tarihli dilekçe ile zamanaşımı savunmasında bulunulmuş, mahkemece davalının bu savunması hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir.
    Bu durum karşısında mahkemece, davacının ıslah talebine karşı davalının yaptığı zamanaşımı savunmasının incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda hiçbir karar verilmemesi doğru görülmemiş..."
    gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkilinin, davalı bankanın mudisi olduğunu ve birikimlerini açmış olduğu hesaplara döviz, Türk Lirası ve menkul kıymet olarak yatırdığını, bir süre sonra ise hesabında bulunan tutarın belirli bir kısmını çekmek istediğini, ancak belirtilen miktarın çekilmiş ve hesaplarının kapatılmış olduğunun söylendiğini, davacının durumu netleştirmek için yazılı olarak bankaya başvurmasına karşın banka tarafından bir cevap verilmediğini, müvekkilin, davalı banka aleyhine açtığı Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın sonuçlandığını ve Yargıtay aşamasından geçerek kesinleştiğini, bahsi geçen bu davada davacının, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu, ilk dava sırasında yapılan inceleme ile hisse senetlerinin toplam adedinin de tespit edildiğini, dolayısıyla yapılan tespit dikkate alınarak, hisse senetlerine ilk dava tarihi olan 24.02.1998 tarihinden, eldeki davanın dava tarihi olan 03.07.2006 tarihine kadar yapılan bedelli bedelsiz sermaye artırımı ve yine her bir hisse senedi için verilen temettü bedellerinin bilirkişi incelemesi yolu ile saptanarak, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 13.641-TL alacağın işleyecek en yüksek banka faiziyle birlikte tahsiline; 10.076 DEM alacağının döviz hesaplarına uygulanan en yüksek faiziyle tahsili ile aynen iade edilmek koşulu ile muhtelif hisse senetlerinin 24.02.1998 tarihinden itibaren yapılan bedelli bedelsiz sermaye artırımları gözönünde bulundurularak iadesine, 24.02.1998 tarihine kadar muhtelif şirketlere ait hisse senetlerine verilen temettü bedellerinin her birine ayrı ayrı yürütülecek en yüksek banka faiziyle ödenmesine ve hisse senetlerine ilk dava tarihinden itibaren her yıl için dağıtılan temettü bedellerinin davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı banka vekili; ihtilafın, davacı ile davalı bankanın eski müdürü olan ... arasındaki ilişkiden kaynaklandığını, davanın bu kişiye ihbarının gerektiğini; davacının, Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davada fazlaya yönelik haklarını saklı tutmadığını ve eldeki davanın zamanaşımı geçtikten sonra açıldığını, davacının dava tarihine kadar hesaplarla ilgili herhangi bir başvuruda bulunmadığını belirterek, öncelikle sıfat yönünden itirazlarının bulunduğunu; esas yönünden ise davanın ..."e ihbar edilmesinin doğru olacağını ve bu kapsamda davalı banka yönünden açılan davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, davacı tarafından Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın konusunun, davacının, davalı bankanın, Kızıltoprak Şubesi nezdinde açmış olduğu mevduat hesabını ve menkul kıymet hesabını çekmek üzere yaptığı müracaat sonucu hesapların kapatıldığını öğrenmesi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000-TL"nin en yüksek faizi ile tahsili istemine ilişkin olduğu, mahkemece yapılan araştırma neticesinde 1.000-TL"nin dava tarihinden itibaren vadesiz mevduata uygulanan en yüksek faizi ile davalı bankadan tahsiline hükmedildiği ve verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından "yargılama sırasında toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu karşısında davacının alacağının bu davada talep edilen miktarın üzerinde olduğu anlaşılmış olup, davacının alacağının tamamına yönelik saptamanın açılacak ek davada yapılacak inceleme ile belirlenecek bulunmasına göre davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması…”gerektiğinden bahisle onanmak suretiyle kesinleştiği, buna göre davacının, davalı banka nezdindeki hesaplarında bulunan her bir hisse senedinin ilk dava tarihindeki toplam adedinin kesinleşen dava sırasında yapılan inceleme ile tespit edildiği ve bu belirlemenin mahkeme ilamında yer aldığı, dolayısıyla hesaplamanın 24.02.1998 tarihinden itibaren tespiti koşulu ile saptanacak miktara dayandırıldığı ve yapılan hesaplamanın, 24.02.1998 tarihi ile dava tarihi arasında kalan dönemi kapsadığı, dolayısıyla Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava sonucu belirlenen hisse senetleri ile ilgili miktarın, açılacak ek dava ile saptanması gerektiği yönünde bir yargı kararı olduğu, bu dava tarihine kadar geçen süreçte kesinleşmemiş hisse senedi hesapları ile ilgili olarak davacının, bedelli artırımlara katılma iradesini gösterme olanağı olmadığı, bu nedenle Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kesin hüküm teşkil etmeyeceği, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda 24.02.1998 tarihi itibarı ile davacı lehine belirlendiği anlaşılan hisse senedi miktarı dikkate alınmak sureti ile dava tarihi itibarı ile hesaplanan hisse senetlerinin ve dava tarihindeki İMKB kapanış fiyatları üzerinden hesaplanan değerlerin toplamının 802.759,03-TL olduğu, ayrıca davacının 24.02.1998 tarihi itibarı ile tespit edilen alacaklarının, eldeki dava tarihine kadar hesaplanan temettü alacakları ve bedelli sermaye artırımlarından borçları ile yine bu dava tarihine kadar işlemiş faizlerinin genel toplamının 127.293,96-TL olduğu, bilirkişi incelemesinin yapılacağı dönemde ticari defter kayıtları ve belgelerin sunulmadığı, bu nedenle Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasına daha önce sunulan belgelerin değerlendirildiği ve tespit işleminin bu şekilde yapıldığı belirtilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı ...Ş. vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu belirtilerek; davacı vekilinin, İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla gönderdiği 01.04.2008 tarihli dilekçenin konu kısmına, “eksik harcın tamamlanması ve ıslaha ilişkin beyanlarımız” ifadesinin yazıldığı, sonuç kısmında ise harca esas değerin “957.937.54-TL” olduğunun belirtildiği, ayrıca aynı dilekçede, dava tarihinde 35.000,00-TL harcın yatırıldığının, geri kalan 922.937,54-TL’lik kısım için de harcın tamamlandığının bildirdiği, davalı bankanın bu dilekçeye karşı 24.04.2008 havale tarihli dilekçe ile zamanaşımı itirazında bulunduğu, dava dilekçesi incelendiğinde; bu dilekçe ile önceki kararda hükmedilen tüm alacakların talep edildiği, önemli bir bölümünün hisse senedi istirdatına ilişkin olduğu, bu istirdat taleplerinin de dava dilekçesi ile yapıldığı, bilirkişi tarafından yapılan hesaplama neticesinde mahkemece harcın tamamlanması için kesin mehil verilmesi gerektiği, davacının, belirlenen rapora karşı harcı ikmal ettiği, yani dilekçenin müddeabihin artırılması istemine ilişkin olmayıp, dava dilekçesinde var olan miktara bilirkişi tarafından biçilen değere göre harcın ikmal edilmesi olduğu, dolayısıyla yasal anlamda ıslahın bulunmadığı, bu durumda zamanaşımı itirazının reddine karar verilmesinin gerektiği, ilk davanın, zamanaşımı süresi geçmeden açılmış olduğu, böylece zamanaşımı itirazının bozmadan sonra 10.10.2013 tarihli son celsede reddedildiği, daha önce harcın tamamlanması için davacıya mehil verilmediği, harcı tamamlatma görevinin mahkemeye ait olduğu, harcın sonradan tamamlanmış olmasının davalı lehine herhangi bir hak kazandırmayacağı, bozmadan önce yapılan bilirkişi incelemesi sonucu hesaplanan fiyatların toplamının 802.759,03-TL olduğu, ayrıca hesaplanan temüddü alacakları ve bedelli sermaye artırımlarından borçları ile eldeki dava tarihine kadar işlenmiş faizlerin genel toplamının 127.293,96-TL olduğu, bu durumda kabul edilen dava değerinin 930.052,99-TL bulunduğu, davacının da bu miktar üzerinden harç yatırdığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Uyuşmazlık; Özel Dairenin, davacı vekilinin sunduğu 01.04.2008 tarihli ıslah dilekçesine karşı davalı vekilinin, 24.04.2008 tarihli dilekçe ile yaptığı zamanaşımı savunması hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle verdiği bozma ilamından sonra Yerel Mahkemece 01.10.2013 tarihli celsede verilen“…bozma ilamına uyulması,…”yönündeki uyma kararının davalı banka yönünden usulü kazanılmış hak doğurup doğurmayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında işin esasının incelenmesinden önce, Mahkemenin ilk kararında davacı vekili tarafından ibraz edilen dilekçenin ıslah dilekçesi olarak nitelendirildiği ve davanın ıslah edilmiş hali ile kabulüne karar verildiği; davalı banka vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından, davacı vekilinin sunduğu 01.04.2008 tarihli ıslah dilekçesine karşı davalı vekilinin, 24.04.2008 tarihli dilekçe ile yaptığı zamanaşımı savunması hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle kararın bozulduğu; bozma sonrası Yerel Mahkemece 01.10.2013 tarihli celsede “…bozma ilamına uyulmasına,…” karar verildikten sonra; 10.12.2013 tarihli celsede “…01/04/2008 tarihinde gönderdiği dilekçe mahiyeti itibariyle ıslah dilekçesi niteliğinde bulunmadığından ve bu tarihten önce davacıdan eksik harcı tamamlanması istenmemiş olduğundan davalı tarafın zamanaşımı itirazının reddine,…”şeklinde ara karar kurulduğu ve mahkeme gerekçesinde de dilekçenin mahiyeti dikkate alındığında ıslah dilekçesi olarak kabul edilmediğinin belirtildiği dikkate alındığında, mahkemece kurulan yeni kararın, ilk hükmün gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu önsorun olarak görüşülmüştür.
    Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).
    Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda yerel mahkemece yapılan ilk yargılamada, davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu kabul edilerek davanın ıslah edilmiş hali ile kısmen kabulüne karar verilmiş iken; ikinci kararda bozma ilamına uyulmasına rağmen bu kez, dilekçenin mahiyeti dikkate alındığında ıslah dilekçesi olarak kabul edilmediği ifade edilerek verilen, davanın kısmen kabulüne dair karar, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp, yeni bir hüküm niteliğindedir.
    Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı ...Ş vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi