10. Hukuk Dairesi 2014/13439 E. , 2014/19065 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 19.04.2012
No : 2008/509-2012/323
Rucüan tazminat istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle P. Elektronik Ses ve Işık Görüntü Sistemleri San. Tic. A.Ş. hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı ve davalılardan N. C. ile A. O.Sigorta A.Ş. Avukatlarınca istenilmesi ve davalı N. C. Avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.09.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı adına Av. B.. S.. ile karşı taraf adına Av. G. B.geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dava;16.07.2007 tarihli trafik-iş kazasında ölen sigortalı H.A.’ın hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerden oluşan Kurum zararının, ilk davada hükmolunmayan bakiyesinin tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Anılan maddede düzenlenmiş bulunan rücu davaları, kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığı sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyaları varsa, bu dosyalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
Maddi olguyu tespit ederken, , Borçlar Kanununun 53 üncü maddesi uyarınca (TBK madde 74.) hukuk hakimi,ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı olmayıp, kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlı olduğu dikkate alınmalı, 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporunun, rücu davasında bağlayıcı nitelikte değilse de güçlü delil niteliğinde bulunduğu hususu gözetilmelidir.
Somut olayda, M.. T..’ın sevk ve idaresindeki ...plakalı kamyonun aynı yönde seyreden N.. Ç..’un sevk ve idaresindeki ... plakalı kamyona çarpması şeklinde gerçekleşen trafik iş kazasında, M.. T..’ın kullandığı kamyon içinde bulunan sigortalılar H.A. ile G. Ş.’in vefat ettikleri, olay nedeniyle açılan ve kesinleşen Düzce Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/263 E., 2009/351 K. Sayılı ceza davasında; M.. T..’ın asli ve tam kusurlu bulunarak mahkumiyetine N.. Ç..’un kusursuz olması nedeniyle beraatine karar verildiği, aynı kazada ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımlarından oluşan Kurum zararının tazmini için Kurum tarafından açılan ve kesinleşmediği anlaşılan İstanbul 2. İş Mahkemesi’nin 2008/521 E., 2011/361 K. Sayılı rücu davasında; N.. Ç..’un %15, M.. T..’ın %85 kusurlu bulunduğu, sigortalı H. A.’a yapılan tedavi giderlerinin tazmini için işveren tarafından açılan ve kesinleşen Ankara Asliye 6. Ticaret Mahkemesi’nin 2008/85 E., 2009/691 K. Sayılı davasında; N.. Ç..’un %25, M.. T..’ın %75 kusurlu bulunduğu, anlaşılmaktadır.
Mahkemece; somut olaya konu ceza dosyası ile diğer dosyalar getirtilip, saptanan maddi olgular da gözetilerek, olayın oluşu tereddütsüz belirlenip, tüm delillerle birlikte değerlendirilerek, alanında uzman bilirkişilerden oluşa ve mevzuata uygun, yukarıda anılan dosyalarda hükme esas alınmış olan raporlar arasındaki çelişkileri giderecek şekilde yeniden rapor alınıp, irdelenerek, varılacak sonucuna göre karar vermek gerekirken, kusur raporu alınmaksızın hüküm kurulması,
2- Yasa Koyucu tarafından, 25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 6111 sayılı Yasanın 59. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı esası getirilmiştir.
6111 sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren geçici 1. maddesi ile de, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin de yine, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85/1 maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” 91. maddesine göre de “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”
Tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketlerinin ve Güvence Hesabının, sürücünün ve işletenin, zorunlu olarak sigorta teminatına bağlanması nedeniyle yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile sona erdirilmiş bulunmaktadır.
Bu haktan, sigorta sözleşmesinin tarafı olan işleteni ve sürücülerin yararlanması gerekmekte olup, poliçe limiti kapsamında kalan tedavi giderleri nedeniyle sorumlulukları sona erecektir. Sigorta sözleşmesinin sağladığı teminattan yararlanmayanlar bu haktan yararlanamazlar. Ancak, zorunlu sigorta teminat tutarlarını aşan tedavi giderlerinin, zarara sebep olan veya hukuken sorumlu olanlar tarafından karşılanacağı, bu kişiler yönünden poliçe limitini aşan kısım için sorumluğun devam edeceği de kabul edilmelidir.
Dosya kapsamına göre; kaza tarihi itibariyle kaza yapan ... plakalı aracın A.. A.. tarafından KZMM sigorta poliçesi ile sigortalandığı ve poliçe limiti gözetildiğinde tedavi giderine ilişkin Kurum isteminin, konusuz kaldığı belirgin olup, tedavi giderleri hakkında karar verilmiş olması,
3-818 sayılı Borçlar Kanununun 50. maddesi (tam teselsül) ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanununun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanunun birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanunun 163. maddesinde; davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı ayrı ayrı davalar ile de talep edebileceği öngörülmüştür.
Davanın Kurum tarafından teselsül hükümlerine dayalı olarak açılmış olduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde teselsül hükümleri uygulanmaksızın davalıların kusur oranları oranında sorumluluğuna karar verilmiş olması,
4-Avukatlık ücretinin takdirinde, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde yer alan “hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” şeklindeki açık yasal düzenleme uyarınca, karar tarihi itibariyle 21.12.2011 tarih 28149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. Maddesinde yer alan “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir….” düzenleme gereğince davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde fazla vekalet ücretine hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ile davalılar N.. Ç.. ile A. O. Sig. A.Ş.’nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen davalılar yönünden, davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı Avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalı N. C."a, davalı N. Coşkun Avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılardan N.. Ç.. ve A. O. Sigorta A.Ş"ye iadesine, 30.09.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.