1. Hukuk Dairesi 2020/1247 E. , 2021/3548 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2020/102 Esas, 2019/1745 Karar sayılı 06.02.2020 tarihli kararıyla, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, ortak mirasbırakan babaları ...’ın 7791 ada 1 parsel sayılı taşınmazını davalılara yarı yarıya satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davalı ...’nün eşinin altınları ve kendi birikimleri ile taşınmazı tarla vasfıyla satın alıp, almış olduğu eğitim ve gelenek görenekler nedeniyle babasının isteğine karşı gelmeyerek mirasbırakan adına tescil ettirdiğini, daha sonra iki kardeş taşınmaz üzerine bina inşa edip orada yaşamaya başladıklarını, taşınmazın edinilmesinde ve binanın yapımında başka kimsenin bir katkısının olmadığını, mirasbırakanın tüm bakımını üstlendiklerini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesince, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2020/102 Esas, 2019/1745 Karar sayılı 06.02.2020 tarihli kararıyla, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1956 doğumlu davalı ..."nün çekişme konusu taşınmazın geldisi 122 parsel sayılı taşınmazı 22.07.1987 tarihinde dava dışı Kamil"den 400.000,00 TL bedelle edinip 05.04.1989 tarihinde 500.000,00 TL bedelle mirasbırakan ..."a devrettiği, taşınmazın 07.09.2004 tarihli imar uygulması neticesinde 7791 ada 1 parsel (149,08m2, arsa) olduğu, mirasırakanın taşınmazın intifa hakkını kendi üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini 13.03.2007 tarihinde davalılara yarı yarıya 7.500,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, üzerinde zemin+2 katlı betonarme bina bulunan taşınmazın değerinin 13.03.2007 tarihinde 35.162,76 TL, dava tarihinde ise 461.545,60 TL olduğunun keşfen saptandığı, 1937 doğumlu mirasbırakanın 13.08.2013 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak çocukları; davanın tarafları ile dava dışı...,...,..."nin kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamı ile taşınmazı gerçekte mirasbırakanın satın alıp davalı ... adına tescil ettirdiği, sonradan ..."nün kardeşlerine payını vermeyeceğini düşünerek taşınmazı kendi adına devralıp bir müddet sonra da oğulları olan davalılara temlik ettiği, mirasbırakanın asıl amacının erkek çocuklarını kızlarına yeğlemek olup muris muvazaasının bu şekilde gerçekleştirildiği anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK"nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul Anadolu 28. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.