Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/4795
Karar No: 2020/6384
Karar Tarihi: 01.12.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/4795 Esas 2020/6384 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2018/4795 E.  ,  2020/6384 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.12.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat ... ve davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, dava konusu 102 ada 110 parsel sayılı taşınmazın 1965 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu ... oğlu ...” adına tespit edildiğini ancak taşınmazın malikinin aslında mirasbırakanı “... oğlu ...” olduğunu ileri sürerek, baba adının ve soyadının nüfus kayıtlarına uygun şekilde “... oğlu ...” olarak düzeltilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “...eldeki uyuşmazlık tapu kaydında isim düzeltilmesi olmayıp, mülkiyet nakline sebep olabilecek gerçek malikin kim olduğunun tespitine yönelik bir davadır. Bunun için de aynı ismi taşıyan kişi yahut mirasçılarının dinlenilmeleri zorunludur. Öte yandan; bilindiği üzere, çekişmesiz yargıda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmezler. Mahkemece yapılacak iş, işin esasına girilerek kayıt maliki ..."in, davacının murisi ... mi davalıların murisi ... mi olduğunu saptamaktır. Hâl böyle olunca; işin esasının incelenmesi tapu kaydının dayanağı tüm belgelerin getirtilmesi, tarafların bildirecekleri deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 102 ada 110 parsel sayılı taşınmazın ... oğlu ... adına tapuya kayıtlı olduğu, davacının ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2011/256 Esas sayılı davada; dava konusu taşınmazın malikinin mirasbırakanı “... oğlu ...” olduğu, ancak tapu kaydında baba adının ... olarak yazıldığını, ayrıca “...” olan soyadının ise yazılı olmadığını ileri sürerek malikin isminin nüfus kaydına uygun şekilde düzeltilmesini istediği, mahkemece; tapu kayıt maliki ile nüfusta kimlik bilgileri uyuşan bir kişinin bulunduğu, uyuşmazlığın bu kişi hasım gösterilmek suretiyle açılacak olan tapu iptali ve tescil davası sonucunda giderilebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 14. Hukuk Dairesi"nin onamasıyla kesinleştiği, davacı tarafından ikinci kez ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2012/700 Esas sayılı davada aynı istekte bulunduğu nüfus kaydı ile tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin uyuşmaması sebebine dayalı olarak açılan davanın tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesine yönelik olmadığı kayıt malikin değiştirilmesi niteliğinde olduğu gerekçesiyle vermiş olduğu görevsizlik kararının yargıtay 14. Hukuk Dairesi"nin onamasıyla kesinleştiği süresi içerisinde yapılan başvuru üzerine dosyanın ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"ne gönderildiği, Asliye Hukuk Mahkemesi"nce de kesin hüküm nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen kararın Dairece bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; davacı, dava dilekçesinde davanın dayanağını oluşturan tüm olayları (vakıaları) bildirmekle yükümlüdür (6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 119/1-e). Aynı Kanunun 25. 26. ve 31. maddelerinin buyurucu nitelikteki hükümlerinde belirtildiği üzere Hâkim kanunda gösterilen istisnalar dışında, davanın sınırlarını çizen bu olaylarla bağlı olup, bunlar dışına çıkamaz ve inceleme yapıp karar veremez. Ancak, davada ileri sürülen olaylar belirsiz (müphem) veya çelişkili ise, belirsiz veya çelişkili gördüğü iddia veya sebepler (vakıalar) hakkında açıklama isteyebilir. Öte yandan, hâkim yukarıda değinildiği gibi davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, HMK"nin 33.maddesi uyarınca ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının iddiasının kadastro öncesi nedene dayandığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunun 12/3. (mülga 766 sayılı Tapulama Kanunun 31.) maddesinde, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz” hükmünü amirdir. Kadastro öncesi sebebe dayalı davada anılan madde hükmü gereği hak düşürücü sürenin gözetileceğinde kuşku yoktur. Somut olayda; kadastro tespitinin 27.09.1065 tarihinde yapıldığı ve tespitin 20.12.1965 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 22.10.2012 tarihinde açıldı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca; 3402 sayılı Kadastro Kanunun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gözetilerek davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde verilmesi doğru değildir. Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için 2.540.00."ar TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01/12/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    MUHALEFET ŞERHİ
    Dava, tapu kaydındaki gerçek malikin tespitine ilişkindir.Davacı, 110 parsel sayılı taşınmazın ... oğlu ... adına kayıtlı olduğunu ancak gerçek malikinin mirasbırakanı olan ... oğlu ... olduğunu ileri sürerek tapu kaydının bu şekilde düzeltilmesini istemiş, davalılar davanın reddini savunmuşlar, mahkemece davanın kesin hüküm nedeniyle reddine ilişkin karar Dairece, çekişmesiz yargı kararının kesin hüküm oluşturmayacağı belirtilerek işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yapılan yargılama sonunda iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüyle iptal ve tescile karar verilmiş, hükmün davalılar tarafından temyizi üzerine sayın çoğunluk tarafından, kaydın dayanağı olan kadastro tespitinin 1965 yılında kesinleştiği gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur.Sayın çoğunluk ile aramazdaki uyuşmazlık, tapu kaydında isim düzeltme talebinin, kayıttaki ile aynı isimde kişinin bulunması halinde bu kişi yada mirasçılarının hasım olarak gösterileceği davada çözülecek mülkiyet anlaşmazlığında, tapulama tutanağına dayalı olarak ileri sürülecek hakka ilişkin 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı hususundadır.Somut olayda, tapulama tutanağının ... oğlu ... adına düzenlendiği ve tutanağın 20.12.1965 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Ancak, davacı çekişmesiz yargıda açtığı davanın, aynı isimde kişi bulunduğu gerekçesiyle reddedilmesi üzerine, kayıt maliki ile aynı ismi taşıdığı belirlenen kişinin mirasçılarına çekişmeli yargıda düzeltim istemli dava açmış, iddiasında mülkiyetin nakli yönünden ayni ya da şahsi bir hak ileri sürmemiştir. Dava konusu istek, tapulama tespitinden sonra açığa çıkan bir hukuki durumla ilgilidir. Sayın çoğunluğun benimsediği şekilde, tapulama (ya da kadastro) öncesi neden olarak kabul edilmesi halinde, düzenlemeden beklenen amacı aşan karmaşa ve hukuki sorunlara yol açılacaktır. Bir örnek vermek gerekirse; davacının kendi mirasbırakanının isminin de kayıttaki gibi ... oğlu ... olması yada aynı isimden üç-dört kişi daha bulunması durumlarında, kayıt malikinin kim olduğu hükmen belirlenemez hale gelecektir. Hukuki kararlar çözümsüzlüğe yol açmamalıdır.Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum. Ancak, dava gerçek malikin tespiti ile kayıtta isim düzeltmeye ilişkin olduğuna göre, iddia ispatlandığı için mahkemece yalnızca kayıttaki isimde düzeltme kararı ile yetinilmesi gerekirken, HMK"nın 26. maddesindeki taleple bağlılık kuralını aşan bir şekilde iptal-tescil hükmü kurulması, kabul şekline göre de; iptal-tescil isteminin mirasçı olmayan kişiye yöneltilmesi halinde TMK"nın 640. maddesi gözardı edilerek mirasçılardan birinin açtığı dava ile terekeye dönüş kararı verilemeyeceğinin gözetilmemesi ve Tapu Müdürlüğü yönünden davanın husumetten reddi gerekirken kabul edilerek yargılama giderinden sorumlu tutulması da hatalıdır. Kararın bu gerekçelerle bozulması gerektiği kanaatindeyim.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi