1. Hukuk Dairesi 2018/4019 E. , 2020/6383 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine,... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.12.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar ... ... vd. Vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR-
Davacılar, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 142 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 7/27 payını dava dışı oğlu ...’ın kayınvalidesi olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 142 ada 3 parsel sayılı taşınmazda 13/18 paydaş iken 7/27 payını davalı ...’a satış suretiyle devrettiği, 1942 doğumlu murisin 17.06.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı eşi ..., çocukları ..., ..., ... ve ... ile dava dışı çocukları ... ve ...’ın kaldıkları anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; 6100 sayılı HMK."nın 362 .maddesinde bölge adliye mahkemelerinin temyiz olunamayan kararları düzenlenmiş, 1/a bendinde de “miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar" hükmüne yer verilmiş, 2018 yılı itibarıyla HMK."nın 362/1-a bendinde belirtilen 40.000.00 TL’lik kesinlik sınırı 47.530.00 TL olarak uygulanmaya başlamıştır. Diğer yandan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değeri taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı veya mirasçıların payına isabet eden değerdir.Somut olayda, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı yoktur. Bu durumda her bir davacının dava ettiği miras payının dava tarihindeki değerinin, dava değeri olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır. Mirasbırakandan davalıya devredilen 142 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki çekişmeli 7/27 payın keşfen belirlenen değerinin 190.407,00 TL olduğu, davacılardan ..., ..., ... ve ...’ın her birinin 1/8’er miras payına isabet eden değerin 23.800,87 TL, davacı ...’nın 2/8 miras payına isabet eden değerin ise 47.601,75 TL olarak saptandığı, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmakla bu durumda, davacılar ..., ..., ... ve ... yönünden dava değerinin 2018 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 47.530.00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.Öte yandan, temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti olmayan kararlara karşı temyiz isteği yönünden mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir. Bu nedenlerle davacılar ..., ..., ... ve ... bakımından temyiz kesinlik sınırı içinde kaldığı anlaşılan eldeki dava yönünden davalının davacı ... dışındaki temyiz itirazlarının değerden REDDİNE, Davalı vekilinin, davacı Havva’ya yönelik temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; dinlenen tanık beyanlarıyla davalının taşınmaz üzerinde bulunan binanın yapımında katkısının bulunduğu, diğer yandan mirasbırakanın taşınmazın tamamını devretme imkanı varken payın bir kısmını (7/27) devrettiği, dava dışı 3. kişilere de temliklerde bulunduğu, dosyadaki diğer delillerinde muvazaa iddiasını kanıtlayacak nitelikte bulunmadığı, bu suretle muvazaa iddiasının 6100 sayılı ...nun 190 ve 4721 sayılı TMK.nun 6. maddesi gereğince usulünce kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davacı ...bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin davacı Havva yönünden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.050.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 01/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.