10. Hukuk Dairesi 2014/18160 E. , 2014/18982 K.
"İçtihat Metni" Mahkemesi : Kadirli 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 05.11.2013
No : 2013/493-2013/552
Dava, kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması, aylıkların tahsili ve yersiz aylıklar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşamaya devam ettiği iddiasıyla 5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesi uyarınca kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması, ödenmesi gereken aylıkların yasal faiziyle birlikte tahsili ile yersiz aylıklar nedeniyle davalı Kuruma borçlu olmadığının tespitini talep etmiş olup; Mahkemece, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5"inci maddesine istinaden yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğu, tüzel kişilere ise 6100 sayılı Kanunun ilgili maddeleri uyarınca yerleşim yeri ya da şube işlemlerine karşı şubenin bulunduğu yerde dava açılabileceği, davalı Kurum merkezinin de Ankara"da bulunduğu gerekçesiyle yetkisizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 101"inci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği, Kanunun 88""inci maddesinin 19"uncu fıkrasında Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Bu düzenleme dışında, 5510 sayılı Kanunda mahkemelerin yetkisi ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5"inci maddesinde, İş mahkemelerinde açılacak her davaya açıldığı tarihte dava olunanın, Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabileceği, bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmayacağı, aynı Kanunun 15"inci maddesinde de, bu Kanunda açıklık bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanacağı düzenlemesi bulunmaktadır.
İş mahkemelerinde yetki kuralı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun yetki kurallarına uygun olup buna ek olarak işçinin işinin yapıldığı yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5"inci maddesindeki düzenleme ile kanun koyucu, anılan Kanunu’nun 1"inci maddesi gereğince görevli bulunan iş mahkemelerinin, yer itibariyle yetkisini saptamaktadır. Bu maddenin kapsamı, sadece İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1"inci maddesine göre açılacak davalarla sınırlı bulunmaktadır. Diğer Kanunlar bakımından, örneğin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’na göre açılacak davalar, bu maddenin kapsamına dahil değildir.
Bu aşamada, genel ve özel yetki kurallarının açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (HMK md.6). Bundan ayrı, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına “özel yetki” kuralları denilmektedir. İlke olarak, özel yetki kuralları genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 19/2"nci maddesihükmünde şöyle denilmiştir: “... Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir” hükmü de göz önünde bulundurulmalıdır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 19/2"nci maddesine göre, yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.
Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; kamu düzenine ilişkin yetki kuralını düzenleyen 5521 sayılı Kanunun 5"inci maddesinin, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan alacak ve hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarına uygulanacağı kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.05.2013 gün 2012/10-1615 E., 2013/777 K.).
Eldeki davada, 5510 sayılı Kanunun 101 ve 5521 sayılı Kanunun 15"inci maddesi gereğince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun yetkiyi düzenleyen hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekir. Somut olayda, davacı tarafından 04.11.2013 tarihinde Kadirli Asliye Hukuk Mahkemesine İş Mahkemesi sıfatıyla dava açılmış olup dava dilekçesi tebliğ edilmediğinden ortada usulüne uygun bir yetki itirazının bulunmadığı açıktır. Mahkemece, usulüne uygun bir yetki itirazı bulunmaksızın re’sen dosya üzerinden dava dilekçesinin kamu düzenine ilişkin yetkisizlik gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, somut olayda kesin yetki kuralları bulunmadığı, davalı tarafça süresinde ve usulüne uygun bir yetkisizlik itirazı ileri sürülmediği dikkate alınmadan, davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.