11. Hukuk Dairesi 2019/3123 E. , 2019/5527 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ( TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Osmancık Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 21/03/2016 tarih ve 2013/210-2016/928 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafça müvekkilinin kredi hesabından kredi tahsis ve değerlendirme adı altında kesintiler yapıldığını, kesintilerin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek toplam 2.413,80 TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, kredi sözleşmelerinde komisyon alınabileceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin tacir olması nedeniyle yaptığı iş ve işlemlerden ücret isteme hakkının bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki 13/08/2012 kredi sözleşmesinin komisyon alınmasına cevaz veren madde hükümlerinin yalnızca kredi kuruluşu olan banka tarafından tek taraflı olarak hazırlandığı, ileride kurulacak birden fazla sözleşmenin içeriğini oluşturmak üzere genel ve soyut nitelikli düzenlemeler olmakla 6098 sayılı TBK uyarınca genel işlem koşulu olduğu, dosya kapsamına verilen 2 haftalık süreye rağmen davalı tarafça başkaca kredi sözleşmesi ibraz edilmediği, bu nedenle yapılan kesintilerin hukuki dayanağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, 2.413,80 TL’nin tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava kredi sözleşmesi uyarınca ödenen masraf, vergi ve sair kesintilerin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı tarafa kredi sözleşmelerinin bir örneğinin 2 hafta içinde sunulması, aksi durumda “taraflar arasındaki kredi sözleşmeleri hükümlerinin genel işlem koşulu sayılacağı” şerhini içeren ihtarın tebliğ edildiği, buna rağmen kredi sözleşmeleri ibraz edilmediğinden sözleşme hükümleri genel işlem koşulu sayılarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, mahkemece çıkartılan ihtara değer verilemez. Çünkü genel işlem koşullarının değerlendirilmesi bakımından sözleşme örneği sunulmadığı takdirde sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu sayılması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece davacı delilleri ile birlikte davalı banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak öncelikle dava konusu yapılan kesintilerin hangi kredilerden yapıldığı ve bu kredilerin hangi kredi sözleşmesine istinaden verildiğinin tespiti ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu öncesinde düzenlenen kredi sözleşmesinden kaynaklı bir kesintinin olması halinde 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 1. maddesinde düzenlenen ""Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir."" hükmü uyarınca; sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu bakımdan, mahkemece 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde akdedilen kredi sözleşmeleri yönünden, bu kredi sözleşmeleri ve kredi sözleşmelerinin eki olan geri ödeme planlarında komisyon alınmasına dair hüküm bulunup bulunmadığı, var ise miktar ya da oran belirtilip belirtilmediği, miktar ya da oran belirtilmiş ise belirtilmiş miktar ya da oran üzerinden alınıp alınmadığı, sözleşmede komisyon yada masraf alınabileceğine dair hüküm bulunmakla birlikte miktar ya da oran belirtilmemiş ise anılan hükmün sözleşmenin tarafı olan davacıyı kural olarak bağlayıcı nitelikte olduğu, bununla birlikte 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de Merkez Bankası tarafından yayınlanan Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları İle Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında 2006/1 sayılı Tebliğ’in 4. maddesi uyarınca Bankalar reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirleneceği ve aynı Tebliğ’in 6. maddesi uyarınca bankaca serbestçe belirlenen miktar ve oranların TCMB’ye bildirileceği ve kredi kullananların öğrenebileceği şekilde ilan edilmesi gerektiği, davalı bankaca dava konusu yapılan kredi türü bakımından anılan tebliğ uyarınca TCMB’ye bildirim ve kredi kullananların öğrenebileceği şekilde ilan yapılmış ise, bankanın bu oran ya da miktarlar üzerinden masraf, komisyon vb. alabileceğinin kabulü ile hüküm kurulması, şayet gerekli bildirim ve ilan yapılmamış ise emsal banka uygulamalarının araştırılması, alınan masrafların emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekmektir. 6098 sayılı TBK"nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden sonra akdedilmiş olan sözleşmeler yönünden ise 20. madde ve devamındaki genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda sözleşmenin ve sözleşmenin eki niteliğinde olan geri ödeme planı genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti ile bu hükmün yazılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde oluşan boşluğun, yukarıda belirtilen 2006/1 sayılı Tebliğ uyarınca gerekli ilan ve yayımlar yapılıp yapılmadığının değerlendirilerek, yapılmamış ise emsal bankacılık uygulamaları nazara alınarak kesinti yapılıp yapılmadığı değerlendirilmeli ve bu değerlendirme sonucuna göre varsa fazla tahsilatın davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelmeye dayalı karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki bente açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 18/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.