10. Hukuk Dairesi 2014/19435 E. , 2014/18919 K.
"İçtihat Metni"... adına Av. ... ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. ... arasındaki dava hakkında ... İş Mahkemesinden verilen 26.09.2013 gün ve 2012/240-2013/409 sayılı hükmün, Dairemizin 27.01.2014 gün 24469/1306sayılı ilamı ile BOZULMASINA karar verilmiştir. Bozma sonrası, Mahkemenin verdiği 21.03.2014 gün ve 2014/114-2014/151 sayılı karar ile önceki kararında 6100 sayılı HMK’nın 373/(5). maddesi uyarınca direndiği anlaşılmış olmakla ve Direnme üzerine yapılacak işlemlerin neler olduğu 6100 sayılı HMK’nın 373’ncü maddesinin (5). fıkrasında; “İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır. (6) fıkrasında da; “(6) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.” şeklinde ifade edilmiş olmakla birlikte 5 Temmuz 2012 gün ve 28344 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 40. Maddesi ile 5521 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2’nci maddedeki;“ Bölge adliye mahkemelerinin, 5235 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, Yargıtayın bozma kararlarına karşı verilen direnme kararının temyizi halinde dava dosyası, önce kararı veren daireye gönderilir. Direnme kararları daireler tarafından öncelikle incelenir. Kararı veren daire, direnmeyi yerinde görürse kararı düzeltir; yerinde görmezse talebi on gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletir.” şeklindeki düzenleme karşısında, direnme kararının süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmesi üzerine Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Dava, 1479 sayılı Kanunun Geçici 12.maddesi kapsamında yapılan tedavi yardımlarının yersiz olduğu gerekçesi davacı aleyhine Kurumca borç çıkarılması işleminin iptaline ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, hükmün Dairemizce “Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasanın Ek 12. maddesidir.
Anılan maddede, “Bu Kanuna göre ilk defa sigortalı olanların sağlık yardımından yararlanmaları, en az sekiz ay, yeniden sigortalı olanların ise en az dört ay eksiksiz sağlık sigortası primi ödemiş olmaları, sağlık ve sigorta prim borcu bulunmaması şartına bağlıdır.” hükmüne yer verilmiştir. 14.09.1992 tarihinden itibaren anılan Yasa kapsamında sigortalı bulunan davacının, 31.01.2000-10.05.2002 tarihleri arasını kapsayan 24 adet prim ödemesinin, yapılan denetim sonucu gerçeğe aykırı olarak, bilgisayar programı sayesinde ödenmiş gibi Kurum kayıtlarına işlendiğinin belirlenmesi nedeni ile, 20.11.2002-17.01.2005 tarihleri arasındaki tedavi bedellerinin borç kaydedildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, öncelikle davacıdan, Kurumun gerçek olmadığını iddia ettiği primlere yönelik ödeme makbuzlarının bulunup bulunmadığı sorulmalı, ibraz edilememesi halinde, yukarıda zikredilen yasal düzenleme karşısında, sağlık yardımlarından yararlanabilmek için prim borcunun bulunmaması gerekmekte olup, davacının sağlık yardımlarından yararlandığı 20.11.2002-17.01.2005 arasındaki dönemde pirim borcunun varlığı araştırılarak, varılacak sonuca göre karar verilmelidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinin 1. fıkrasının “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü çerçevesinde, davacının yaşlılık aylığı tahsisi yönünde talebinin bulunmaması karşısında, mahkemece, anılan yasal düzenlemelerin amir hükümlerine aykırı olarak, talep aşılarak karar verilmesi,”nin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile bozulduğu, Mahkemece, “Yüksek Mahkeme"nin görüşü aksine; davacı/vekili dava dilekçesi talep sonucu kısmında "müvekkilimin özlük haklarının kendisine geri verilmesine" talebinde de bulunmuştur. Davanın devamı sırasında SGK"nun 04/01/2013 ve 05/09/2013 tarihli cevabi yazılarında davacıya yaşlılık aylığının tahsis edildiğinin belirtilmesi karşısında, davacının belirtilen talebi bu kapsamda nitelendirilip tespit hükmü kurulmuştur.
Öte yandan, davacı/vekili 21/03/2014 tarihli oturumda önceki kararda direnilmesini talep etmiş olup; bu nedenle davacıya/vekiline 20/11/2002 ila 17/01/2005 tarihleri arası döneme ilişkin ödeme makbuzu olup olmadığı sorulmamıştır. Çünkü Yüksek Mahkeme tarafından bozulup davacı vekili tarafından direnilmesi istenen hükümde zaten belirtilen döneme ilişkin primlerin hayali olduğu kabul edilmiştir.
Bu nedenle bozulan hükümde direnilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile direnme kararı verildiği anlaşılmakla, bozma ilamı gerekçesindeki açıklamalar ve dava tarihi itibariyle davacıya yaşlılık sigortasından bağlanmış bir yaşlılık aylığı bulunmayıp 04.01.2010 tarihli tahsis talebi sonrası davacıya Kurumca 01.02.2010 tarihinden itibaren yaşlılık aylığının bağlandığının anlaşılması karşısında, Mahkemenin direnme kararı yerinde görülmediğinden talebin on gün içinde Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna iletilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı sebepten ötürü Yargıtay incelemesine konu olan karar, eski hükümde direnmeye ilişkin olup direnme Dairemizce yerinde görülmediğinden ve bu durumda kararın inceleme yeri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu olduğundan dava dosyasının Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna sunulmak üzere Yargıtay Birinci Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 29.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.