Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1159
Karar No: 2016/967
Karar Tarihi: 12.10.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1159 Esas 2016/967 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1159 E.  ,  2016/967 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 03.11.2011 gün ve 2009/469 E., 2011/343 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.01.2013 gün ve 2012/1013 E., 2013/1399 K. sayılı ilamı ile;
    "...Davacı vekili, davalı hakkında taşıma sonucu düzenlenen faturaların takibe rağmen ödenmediğini, takibe haksız itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptalini, icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, alacağın varlığının ispat edilmesi gerektiğini, faturaları kabul etmediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına davacının kayıtlarına göre alacağın 6.753,03 TL olarak belirlendiği davalının defterlerini ibrazdan kaçındığı, HUMK"nun 332. madde uyarınca davacının iddialarına itibar edildiği, alacağın likit olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, itirazın iptaline, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, navlun alacağından kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda anılan gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa, fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır, tek başına hizmetin verildiğini ispatlamaya yeterli değildir. Akdi ilişkiyi ve hizmet verdiğini ispat yükü davacı taraftadır.
    Somut olayda, davacı taraf, davalıya taşıma hizmeti verdiğini ileri sürerek takip dosyasında faturalara dayanmış, davalı taraf ise aralarındaki taşıma ilişkisini kabul etmemiştir. Mahkemece, davacının usulüne uygun olmayan ticari defterleri ve faturalarına dayanılarak hüküm tesis edilmiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere fatura tek başına taşıma hizmeti verildiğini ispata yeterli değildir.
    Bu itibarla, mahkemece davacı taraf delil listesinde her türlü kanıt diyerek yemin deliline de dayandığına göre, davacı tarafa yemin teklif edilip neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece, davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının kapanış tasdiki yapılmadığından, TTK kapsamında usulüne uygun tutulmadığı, lehine delil teşkil etmeyeceği anlaşılmışsa da ticari defter ve kayıtlara göre, davalıdan 6.753,03-TL alacaklı olduğunun saptandığı, davalı tarafın defter ibrazından kaçındığı, bu durumda HMK 220 (HUMK 332) maddesi uyarınca davacı tarafın iddialarına itibar edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında belirtilen yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında akdi ilişkinin varlığının ispatlanıp ispatlanmadığı, buradan varılacak sonuca göre de davacı tarafa yemin hakkının hatırlatılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.
    Dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda fatura tanımlanmamıştır. Ancak anılan Yasanın 23. maddesinde “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedelini ödemiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.
    Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
    Bu yasal düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gereklidir. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil, taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Başka bir deyişle fatura, akdin şartlarını belirleyen değil, belirlenmiş olan şartların bir kısmını gösteren belgedir. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir. Bu nedenle faturanın, onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeni ile düzenlenmiş olması gerekir ve öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının gözönünde tutulması zorunludur.
    Somut olayda davacı, icra takibine konu faturalarda yazılı işlerin yapıldığını ve davalıya teslim edildiğini ileri sürmüş, davalı ise akdi ilişkiyi ve borcu inkâr etmiştir.
    Bu durumda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığını ispat yükü davacı tarafta olup, dosya içeriğinde davacı tarafından davalıya taşıma hizmeti verildiğine ilişkin bir delil bulunmamaktadır.
    Öte yandan ticari defterlerle ispat ise 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun özellikle 79 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bir tarafın ticari defterlerinin ibrazının istenebilmesi ve talep edilmesine rağmen ticari defterlerin ibraz edilmemesinin defter sahibinin aleyhine sonuç doğurması, anılan yasanın 83. maddesi uyarınca, ancak karşı tarafın münhasır delil olarak bunlara dayanmasına bağlıdır. Davacı, davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmış değildir; defterler dışında da deliller bildirmiş ve bunları mahkeme huzuruna getirmiştir. Davacı dava açarken davalının defterlerine münhasıran dayanmadığından, davalının ticari defterlerini hazır etmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, mahkeme tarafından iki tarafın ticari defterlerinin ibrazının resen istenebileceği, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 220. maddesi uyarınca, ticari defter ve belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkemenin, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebileceği ileri sürülmüş ise de, yukarıda açıklanan nedenlerle çoğunluk tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
    O halde, davacı tarafından akdi ilişkinin varlığının ispatı için yazılı delil sunulmayan davada “yemin” deliline dayanılmış olduğundan mahkemece, akdî ilişkinin varlığının kanıtlanması amacıyla davalıya yemin önerme hakkının bulunduğu davacıya hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gereklidir.
    Açıklanan nedenlerle ispat yükü üzerinde olan davacı tarafa yemin hakkının hatırlatılmasının gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi