Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/1421
Karar No: 2016/965
Karar Tarihi: 12.10.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1421 Esas 2016/965 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/1421 E.  ,  2016/965 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVACILAR : 1- ..., 2-..., 3-... vekilleri Av. ...

Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve kal” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.04.2012 gün ve 2007/30 E., 2012/286 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay .. Hukuk Dairesinin 16.04.2013 gün ve 2012/27245 E., 2013/7497 K. sayılı kararı ile;
(...Dava, taşınmaza yönelik kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgeler ile mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi kurulu raporuna göre; dava konusu taşınmazın davalı idare tarafından yapılan .... Mesire Yeri Genişletme Planı sınırları içerisinde sık ağaçlık ve orman gülü olarak gösterilen kısımda kaldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda; dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu plan kapsamında kalan yerin davalı idarece etrafının çevrilip çevrilmediği, taşınmaz maliklerinin taşınmaza giriş ve çıkışlarının engellenip engellenmediği, taşınmazdan yararlanma ve tasarruf haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığı araştırılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacılar vekili tarla vasfındaki dava konusu taşınmaza malik olan müvekkillerinin taşınmazı diğer maliklerle birlikte tasarruf ve zilyetliklerinde bulundurduklarını, ancak davalı ... Bakanlığına bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Mesire Yerleri Daire Başkanlığının hiç bir hakka dayanmaksızın ve kamulaştırma işlemi de yapmaksızın taşınmaz üzerine mesire yeri kurduğunu, neredeyse taşınmazın tamamına yakın bölümünü mesire alanına katarak üzerine kamp alanları, spor tesisleri, araç otoparkı, çeşme, büfe vs. gibi tesisler yapmaya başladığını, bu şekilde davacıların mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek taşınmaza yönelik müdahalenin önlenmesi ve davalı idarece yapılan her türlü yapının kal"ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili taşınmazın bulunduğu yerde arazi ve orman kadastrosunun yapılmadığını, amenajman planında taşınmazın orman olarak göründüğünü, mesire yerinin orman sayılan yer içerisinden yasaya göre ayrıldığını, bir müdahalenin bulunmadığını, tam tersine davacıların orman alanına müdahale ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece dava konusu taşınmazın tarım arazisi vasfının bulunmadığı, 6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olduğu, dayanak tapu kaydının sınırlarının gayri sabit ve taşınmazın orman sayılan yerlerden olması nedeniyle tapunun hukuki geçerliliğinin kalmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece ilk hükümdeki gerekçeler de tekrar edilerek ve dava konusu alanın orman sayılan yerlerden olduğunun net olarak anlaşıldığı, bu gibi yerlerde zilyetliğin korunmasının da mümkün bulunmadığı, bu nedenle bozma ilamında belirtilen hususların araştırılmasının gerekmediği belirtilerek önceki hükümde direnilmiş, direnme kararını davacılar vekili temyize getirmiştir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; bozma kararında değinilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasına gerek bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, kamulaştırma yetkisine sahip bir idarenin, Anayasa ve yasalara uygun bir kamulaştırma işlemi yapmaksızın, bir kimsenin taşınmaz malına el koyması ve onun üzerinde bir tesis veya bina yapması yahut o taşınmaz malı bir hizmete tahsis ederek mal sahibinin taşınmazı üzerinde dilediği gibi kullanma hakkına karşı herhangi bir girişimde bulunması halinde, idare taşınmaz mala kamulaştırmasız el atmış sayılır.
Bu noktada, mülkiyet hakkına ilişkin olarak genel bir açıklama yapmakta yarar vardır.
Mülkiyet kişi ile eşya arasında kurulan, hukuk düzeni ile korunup düzenlenen en geniş hakimiyet hakkıdır.(EREN, F.: Mülkiyet kavramı, Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara 1974, s. 766)
Mülkiyet hakkı, bir insan hakkı olması nedeniyle hukuk sistemimizde ve uluslararası metinlerde güvence altına alınmıştır. Bu hak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683 ila 778. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Anayasanın “Mülkiyet Hakkı” başlığını taşıyan 35.maddesi; “Herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” hükmünü içermekte olup, anılan madde hükmüyle “mülkiyet hakkı” Anayasal bir kurum olarak; diğer temel haklar gibi ve onlar derecesinde düzenlenmiş ve Anayasa güvencesine bağlanmıştır. Malik sıfatını taşıyan gerçek ve tüzel kişiler, bu Anayasal güvenceden yararlanırlar ve onu her zaman ileri sürebilirler. Bu teminat, hukuk devletinin gereğidir. Ancak bu teminat, mülkiyetin kamu yararı amacıyla sınırlandırılmasına engel değildir.
Öte yandan, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ne Ek 1 sayılı Protokolün (Paris, 20.03.1952) “mülkiyetin korunması” başlığını taşıyan 1. maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve Uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir" denilmek suretiyle mülkiyet hakkı, garanti altına alınmıştır.
Mülkiyetin unsurlarını belirten TMK."nun 683. maddesi aynen; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.”
hükmünü içermektedir.
Bu madde hükmü dikkate alındığında; mülkiyetin sağladığı aktif yetkiler (mülkiyetin müspet unsuru), “o şeyde hukuk düzeninin sınırları içinde dilediği gibi tasarruf etme hakkı”dır. Bu tasarruf malın fiilen kullanılması, semerelerin toplanması, malda değişiklik yapılması, malın tahrip ve tağyir edilmesi gibi fiili tasarrufları içine aldığı kadar malı başkasına devretme, üzerinde hak tesis etme gibi hukuki tasarrufları da içine alır. Mülkiyeti koruyucu yetkiler (mülkiyetin menfi unsurları) kapsamında malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini dava edebilir. Bu talepler mülkiyet hakkından kaynaklanır ve varlıklarını mülkiyet hakkına ayrılmaz bir biçimde bağlı olarak sürdürürler (OĞUZMAN, M.K./ SELİÇİ, Ö./ OKTAY-ÖZDEMİR, S.: Eşya Hukuku, İstanbul 2014, s. 272 vd.).
Nihayet tapu kaydına bağlanan ve böylece davacılar adına mülkiyet hakkı oluşturulan, ne var ki orman sayılan yerlerden olduğu ileri sürülen yere ait tapu kaydına hukuken değer verilip verilemeyeceği üzerinde de durulması gerekmektedir.
Belirtilmesinde yarar vardır ki devlet tarafından verilen, doğru esasa ve geçerli kayda dayalı tapu ile sağlanan mülkiyet hakkına değer verileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede genel arazi ve orman kadastrosu yapılmadığına gibi, davacıların mevcut tapu kayıtlarının iptal edildiği de ileri sürülmüş değildir. Bu durumda, söz konusu tapu kaydına dayalı hakların korunması gerekmektedir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulu"nun 11.05.1988 gün ve 1987/1-826 E., 1988/399 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-4 E.-2010/56 K. sayılı ve 19.09.2014 gün ve 2012/5-344 E., 2012/585 K. sayılı kararlarında da tapu kaydının iptal edilinceye kadar geçerliliğini koruyacağı benimsenerek mülkiyet hakkına değer verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; geldisi 15.11.1943 tarih, yevmiye no:372, cilt no:6, sahife no:24 olan dava konusu taşınmazın tamamının Alişan Akyazı adına kayıtlı iken, adı geçen malikin ölümü ile verasette iştirak halinde aralarında davacıların da bulunduğu mirasçıları adına 10.10.2006 tarih ve 372 yevmiye sayılı işlemle tescil edildiği, tapu kaydında vasfı "tarla" olarak görünen taşınmazın yüzölçümünün ise 19.522,00 m2 olduğu anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davacılar kayden malik olup, dayandıkları tapu kaydı iptal edilmediğine göre yerel mahkemece dayanak tapu kaydının hukuki geçerliliğinin kalmadığından bahisle sonuca gidilmesi doğru olmadığı gibi mevcut tapu kaydının yöntemine uygun şekilde zemine uygulanarak kapsamının belirlendiğini de söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Şöyle ki; tapu kaydında taşınmazın sınırları doğuda ....batıda eski yol, kuzeyde kaya, güneyde obuz şeklinde gösterilmiş olup gayrisabit sınırlıdır. Tapu kaydının değişken sınırlı olması halinde kaydın kapsamının yüzölçümü ile sınırlı olduğunu kabul etmek gerekmektedir.Bu nedenle gayrisabit sınırlı kayıt ve belgelere, sabit sınırlarından başlanmak suretiyle belirlenen yüzölçümleri ile sınırlı olarak kapsam tayin edilmelidir. Başka bir anlatımla, bu kayıtların kapsamları yüzölçümlerinden ibarettir.
Tapu kayıtları mülkiyet belgesi olduğundan, kayıt kapsamlarında kaldığı belirlenen taşınmazlar yönünden hak iddia edilebilmesi için zilyetlikle birleşmesine de gerek bulunmamaktadır.
O halde mahkemece öncelikle gayrisabit sınırlı tapu kaydına, sabit sınırlarından başlanmak suretiyle yüzölçümü ile sınırlı olarak kapsam tayin edilmeli, sonrasında ise Özel Daire bozma ilamında gösterilen şekilde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda belirtilen ilave nedenle bozulması gerekmiştir.
Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


...
6.H.D. Bşk.

...
11.H.D. Bşk.

...
4.H.D. Bşk.

...
12.H.D. Bşk.

...
5.H.D. Bşk.

...
2.H.D. Bşk.

...
7.H.D. Bşk.

...
1.H.D. Bşk.

...
9.H.D. Bşk.

...
8.H.D. Bşk.

...
10.H.D. Bşk.

...
13.H.D. Bşk.

...


...
3.H.D.Bşk.V.

...


...


...


...


...


...


...


...


...


...









Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi