10. Hukuk Dairesi 2013/22028 E. , 2014/18845 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Madenci Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 07.03.2013
No : 2011/39-2013/61
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 24.07.2006 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu, vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirden oluşan kurum zararının rücuan tazmini istemine ilişkin olup; Mahkemece, dava tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa hükümlerinin yürürlükte olmadığı, anılan Yasanın hükmünü yürürlükten kaldıran 5510 sayılı Yasada da hüküm karşılığı bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle, davaya konu uyuşmazlığın çözümü yönünde, kanunların zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kuralların incelenmesi gerekmektedir. Kanunlar, metinlerinde belirtilen tarihte yürürlüğe girer ve buna bağlı olarak hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkileyip etkilemeyecekleri, yani, geçmişe etkili olup olmadıkları ile ilgili mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.(Prof. Dr. Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sh: 193-194; Prof. Dr. A. Şeref Gözübüyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 18.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2003, sh: 73).
Hukuk devletinin hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzenleyebilmesi anlamına gelir. Kişilerin davranışlarını düzenleyen kurallar onlara güvenlik sağlamalıdır. Bu güvenliğin sağlanabilmesi, her şeyden önce, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasına bağlıdır. “Kanunları uygulama durumunda bulunanların da, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak yolda yorumlamamakla yükümlüdür. (Yargıtay HGK; 09.03.1988 tarih ve 1987/2-860 E. 1988/232 K; 13.10.2004 tarih ve 2004/10-528 E. 2004/533 K; 06.04.2005 tarih ve 2005/10-183 E. 2005/241 K; 14.03.2007 tarih ve 2007/3-121 E. 2007/128 K. sayılı kararları)”
Kanunların geriye yürümemesi kuralının istisnaları arasında; kazanılmış hakları ihlal etmemek kaydıyla kanunun yargılama hukukunu düzenlemesi, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin olması ve beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar bulunmaktadır. Tamamlanmış hukuki durumları yeni kanun veya düzenleyici kuralın etkilememesi ve onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise, kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir.
Yasanın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce meydana gelen olay ve ilişkilere uygulanmasını gerektirir yukarıda sıralanan istisnai durumlar kapsamında olmayan 5510 sayılı Yasa ile getirilen tazmin hükümlerinin, yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme de bulunmadığı gözetildiğinde; eldeki dosya kapsamında, 24.07.2006 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasanın 63. maddesidir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan hukuki ilkeler gözetilerek, 1479 sayılı Yasanın 63. maddesinde öngörüldüğü şekilde, inceleme ve araştırma yapılarak, hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gereği gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesi uyarınca tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin karar başlığında gösterilmesi zorunludur. Davanın Ö.. A.. ve T.. E.. haklarında açılmış olmalarına, M. G.. S.. A.Ş. ve Y.. S.. A.Ş.’nin ise ihbar olunan konumunda bulunmalarına karşın, karar başlığında davalı olarak gösterilmeleri, bununla birlikte davanın “İş Mahkemesi” sıfatıyla açılmış bulunmasına göre, duruşma tutanakları ve karar başlığında “İş Mahkemesi” sıfatıyla görüldüğünün yazılmaması, isabetsizdir.
O hâlde, davacı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 29.09.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.