10. Hukuk Dairesi 2020/766 E. , 2020/4214 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı tüm taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince; istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, tüm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, 10.12.2010 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat eden sigortalı ...’ün hak sahibine yapılan sosyal sigorta yardımlarından dolayı oluşan 385.988,61 TL Sosyal Güvenlik Kurumu zararından 261.268,97 TL miktarın, yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili, dava konusu olayın meydana geliş şekli itibarı ile sigortalının kusurlu olduğunu ve rücu hakkını aşan miktarda talepte bulunulduğunu belirtmek sureti ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi,
“1-davanın kabulüne,
2-261.022,57 TL kurum zararının onay tarihi olan 24/08/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-246,40 TL cenaze masrafının ödeme tarihi olan 17/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar vermiştir.
B-BAM KARARI
Bölge adliye mahkemesince, “Davacı vekili ile davalı vekilinin, Dörtyol 1. İş Mahkemesinin 30.09.2016 tarih ve 2013/255-2016/645 sayılı kararına yönelik istinaf başvurularının, HMK"nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine,” karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, hesap bilirkişi raporunda kusur oranında yapılan indirime göre verilen kararın usul ve esasa aykırı olduğunu ve işverenin %100 kusurlu bulunduğunu belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili, dava konusu olay nedeni ile davalıya %80 oranında kusur izafe edilmek sureti ile bu yönde hesaplama yapılmasının yerinde olmadığını belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 10.12.2010 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden kazalının hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle oluşan kurum zararının rücuan tazmini istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesi olup kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Kanunun 21., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Dava ve incelemeye konu zararlandırıcı sigorta olayında, kazanın olduğu kantarın etrafında demir korkulukların olduğu, demir korkulukların önündeki levhada “vinç hareket halindeyken sahaya girmek tehlikeli ve yasaktır” uyarısının yazmakta olduğu, vinç hareket ettiğinde buna ilişkin uyarı anlamında siren seslerin çalmaya başladığı, tongun(vinç kollarının) üzerindeki uyarı ışıklarının yanıp söndüğünü tespit edilmesi karşısında; özellikle vinç hareket halindeyken tehlikeli bölgede bulunmaması gerektiğini bilecek tecrübede saha destek çemberleme işçisi olarak çalışan sigortalı ...’ün, muhtelif düzeylerde eğitim almış ve tecrübeli olmasına ve yüklerin vinçle taşındığına dair sesli ve görsel çeşitli uyarı sistemlerin ve iş yerindeki uyarı ve ikaz levhalarının varlığına rağmen, iş güvenliği kurallarına uymadan, gerekli dikkati göstermeden ağır malzemelerin indirilip kaldırıldığı sınırlanırılmış tehlikeli bölgede bulunuması ve bu alanı terk etmemiş olması nedenleriyle kazaya uğraması dikkate alındığında belirlenen ve mahkemece kabul edilen kusur oranları maddi olguya uygun görülmemiş, özellikle kazalıya atfedilen %20 oranındaki kusur oranı yeterli bulunmamıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında dosya içeriğindeki tüm deliller birlikte takdir olunarak, tarafların kusur oran ve aidiyetleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak oluşa uygun bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 01.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.