17. Hukuk Dairesi 2016/14564 E. , 2019/6020 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 28.06.2013 tarihinde ... plakalı aracın müvekkili adına kayıtlı ... plakalı araca çarpması sonucunda maddi hasarlı ve ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, müvekkiline ait aracın davalı ... şirketi tarafından sigortalı olduğunu ve aracın kazada pert olduğunu, davalı ... tarafından sigortalanan aracın tam kusurlu olduğunu, sigorta şirketine müracaat edildiği halde bugüne kadar müvekkili aracında oluşan hasar sebebiyle herhangi bir ödeme yapılmadığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araçta meydana gelen 2.000,00 TL maddi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 20.750,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 4/1-a maddesi gereği, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın
Türk Ticaret Kanunu"nda düzenlenen hususlar mutlak ticari davalardır. TTK"nun 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 1.maddesi gereği göreve ilişkin kurallar, kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Somut olayda; uyuşmazlığın temelinde 3. kişinin haksız fiili bulunmakta ise de, davalının sorumluluğu sigorta hukukundan (sigortacılık yasasından) kaynaklanmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda, Türk Ticaret Kanunu"nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle, dava mutlak ticari dava olup, asliye ticaret mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan, dava ve karar tarihinde Şanlıurfa"da ayrı bir ticaret mahkemesi bulunmadığından davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmayıp hükmün bozulması gerekmiştir.
3-6100 sayılı HMK"nun 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasınıda içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Savunma hakkını güvence altına alan T.C Anayasa"sının 36. maddesinde de buna paralel düzenleme bulunmaktadır.
Eldeki dosyada; davacı vekili tarafından 21/12/2015 tarihinde dosyaya sunulan ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğe çıkartılmadığı, 26/04/2016 tarihli celsede davalı vekiline elden tebliğ edildiği, davalı vekilince ıslah dilekçesine beyanda bulunmak üzere süre istenilmesine rağmen Mahkemece davalı vekilinin bu talebi dikkate alınmaksızın duruşma sonlandırılarak karar verildiği görülmüştür. Bu durum hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olup davalı tarafa ıslah dilekçesinin tebliği üzerine beyanda bulunması için iki haftalık süre verilmesi ve sunulan beyanlar değerlendirildikten sonra oluşacak sonuca göre karar
verilmesi gerekirken, davalı vekiline ıslah dilekçesine karşı beyanda bulunma hakkı tanınmadan ve bu suretle davalının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması da ve usul ve yasaya aykırı olup, Dairemizce bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,(2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 14/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.