10. Hukuk Dairesi 2011/16061 E. , 2012/2070 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı, 1986 yılı 2. ayından itibaren 2926 sayılı Yasa kapsamında... sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dairemizin bozma ilamına uyularak, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 6, 9 ve 10. maddeleri olup, Mahkemece, bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir.
2926 sayılı Kanunun 2.maddesinde, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin b bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların, ...sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir. Mezkur Yasanın 3. maddesinin b bendinde “Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasanın 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tâbi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmış, 5. maddenin 1. fıkrasında, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, 2. fıkrasında, sigortalı olmaktan kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca aynı Yasanın 9. maddesi Kuruma re’sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.
Anılan Yasanın 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, Tarım Satış Kooperatifler Kanunu’na göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması ile, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2002 gün ve 2002/21–69 E.-44 K., 03.07.2002 gün ve 2002/21–576 E.-584 K., 14.02.2007 gün ve 2007/21–73 E.-71 K., 14.02.2007 gün ve 2007/21–172 E. , 2007/177 K.sayılı kararları). (Hukuk Genel Kurulunun 24.03.2010 gün 2010/10-133 E.-174 K. sayılı kararı)
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, davacının, 01.12.1985 tarihinden itibaren resen ... sigortalısı olarak tescilinin yapıldığı, 01.05.1986 tarihinden itibaren başlayan 506 sayılı Yasa kapsamındaki kısa süreli çalışması nedeniyle, 30.04.1986 tarihi itibariyle sigortalılığının durdurulduğu anlaşılmaktadır. İhtilaf konusu dönemde, ürün satışından prim tevkifatı bulunmayan, 12.03.1990 tarihinde başlayan ziraat odası kaydı hariç herhangi bir resmi kuruluş kaydı olmayan, 25.06.1997 tarihinden itibaren prim ödemeleri bulunan davacının, Kurumca, sigortalılığın durdurulduğu 30.04.1986 tarihinden, tarımsal faaliyetin varlığına karine oluşturan ziraat odası kaydının başladığı 12.03.1990 tarihine kadar, makul kabul edilebilecek süreyi aşan tarımsal faaliyete ara verilmesi nazara alınarak, 01.05.1986-01.07.1997 tarihleri arası dönemde, yeniden tescil başvurusu, prim ödemesi ya da ürün teslimatı nedeniyle tevkifatı bulunmaması nedeniyle, bu döneme yönelik talebin reddine; ihtilaf konusu olup, Kurumca kabul edilen sigortalılık süresi bulunmayan, ilk prim ödemesini takip eden 01.07.1997 tarihi ile 05.05.2009 (dava) tarihleri arasındaki döneme yönelik talep yönünden, bu dönemlerdeki prim ödemeleri ve zirai kuruluş kayıtları nazara alınarak talebin kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2-Kabule göre de; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74. maddesi uyarınca; “Kanunu Medeni ile muayyen hükümler mahfuz olmak üzere hakim her iki tarafın iddia ve müdafaalarıyla mukayyet olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez”. Somut olayda; davacı dava dilekçesinde, açıkça, yaşlılık aylığı bağlanması yönünde talepte bulunmadığı halde, mahkemece, talep aşılarak, davacıya 01.05.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı tahsisine karar verilmesi ve 1479 sayılı Yasanın 35 ve Geçici 10. maddeleri çerçevesinde, davacı yönünden yaşlılık aylığı şartlarının ne şekilde gerçekleştiği araştırılıp irdelenmeksizin, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.