10. Hukuk Dairesi 2012/2202 E. , 2012/2062 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, 29.01.1982-31.12.1994 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma gereği yapılmamıştır. Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddeleridir. 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu ..... sigortalısı sayılmışken, davacının, 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olarak kaydının yapıldığı 14.03.1991 tarihinde yürürlükte bulunan ve 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte ise, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,..... kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da ..... veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
Davaya konu somut olayda; davacı 14.03.1991 tarihli giriş bildirgesi ile 27.04.1982-31.12.1983 tarihleri ile 22.02.1991-30.05.1991 tarihleri arasındaki vergi kaydına dayanılarak Bağ-Kur sigortalısı olarak Kurumca re’sen tescil edilmiş olup; davacının Kurumca kabul edilen dönem haricinde davaya konu dönemde vergi mükellefiyeti yoksa da, 29.06.1982-31.12.1994 tarihleri arasında meslek kuruluşu kaydının (kuyumcular odası) bulunduğu anlaşılmaktadır.
Anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine, meslek kuruluşuna ve .... kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki ..... kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, mahkemece, davacının, yurt dışında bulunduğu süreler ile 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süreleri gözetilerek, bu süreler haricinde ihtilaf konusu dönemde, kendi nam ve hesabına çalıştığına ilişkin işyeri kayıtları araştırılarak, işyerinin vergi muafiyeti kapsamında kalıp kalmadığı tespit edilerek, 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, davacı tanıklarının, davacının 1982 yılından sonra bir süre kendi imalathanesini işlettiğini, sonrasında ise başka imalathanelerde usta olarak çalıştığını bildirmeleri karşısında, davacının bu çalışmalarının kendi nam ve hesabına yada hizmet akdine dayalı olarak gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenerek, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığının zorunlu ve asli unsur olduğu gözetilerek, varılacak sonuç uyarınca, davacının anılan Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.