10. Hukuk Dairesi 2012/444 E. , 2012/2038 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı; sigortalılık başlangıcının 01.11.1981 tarihi olduğunun ve 01.11.1981"den 01.11.1982 tarihine kadar sigortalı çalıştığının tespitine ilişkin talebini, 14.11.2011 hakim havale tarihli dilekçe ile ıslah ederek,sigortalılık başlangıcının 02.01.1984 tarihi olduğunun ve 02.01.1984-02.01.1985 tarihleri arasında sigortalı çalıştığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanun’un 79 ve 108’inci maddeleri olup; tespiti istenen dönemde 05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu yürürlükte olduğundan uyuşmazlığın bu kanun hükümleri ile 506 sayılı Kanunun 2 ve 3’üncü maddelerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları...” uygulanmamaktadır. Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve 05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Yasasının 4’üncü maddesi çırağı; “Bu kanuna tabi bir sanatı, o sanat için düzenlenen teorik ve pratik öğrenim programına göre o iş yerinde öğrenmek amacı ile bir çıraklık sözleşmesi ile bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimse...” olarak tanımlamıştır. Kanunun 5’inci maddesine göre çırak olabilmek için 12 yaşından küçük, 18 yaşından büyük olmamak gerekir. Kanun"un 16. maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmağa başlamadan önce velisi veya kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmağa mecbur olduğu; 20 maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesine, derneğe kayıtlı ise ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu öngörülmüştür. Diğer taraftan bir kişiye çırak denilebilmesi için, o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir.Yani, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen tarihte çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Kişi işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Dosya içeriğinden; davacının velisi ile davalı işveren tarafından yapılan çıraklık sözleşmesinin yer aldığı, davacının Kuruma verilen işe giriş bildirgesinde "Çırak" ibaresinin yazılı bulunduğu, davacıya ait hizmet cetvelinde uyuşmazlık konusu döneme ilişkin davalı işveren tarafından bildirilen ve primi ödenen hiçbir hizmet süresinin yer almadığı anlaşılmakla, davacının çalıştığı sürelerin bildirimlerinin yapıldığı işverence davaya cevap olarak beyan edilmiş ise de, yöntemince araştırma ve incelenme yapılmadan eylem ve çalışmanın niteliği saptanmadan yargılama sonunda mahkemece istemin kısmen kabulü yönünde hüküm kurulduğu görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; öncelikle davacının uyuşmazlık konusu dönem yönünden çalışmasının eğitim nitelikli mi, üretime katılarak mı gerçekleştiği belirlenmeli, şayet 15 yaşından 18 yaşını doldurduğu süre zarfı içerisinde çırak olarak çalıştığı kabul edildiği takdirde, 18 yaşını doldurduktan sonraki dönem yönünden davacının işveren yanındaki çalışmalarının çırak olarak kabul edilip edilemeyeceği hususunun ayrıca araştırılması gerekmektedir.
Açıklanan, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.