
Esas No: 2016/12567
Karar No: 2018/2603
Karar Tarihi: 27.03.2018
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/12567 Esas 2018/2603 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelemesinden, zararlarlandırıcı olaya maruz kalan ve üretim işçisi olan davacı sigortalının, olay günü olan 11/09/2012 tarihinde pres makinasına parçayı yerleştirdikten ve ardından makinayı çalıştırdıktan sonra kalıptaki parçayı eliyle düzeltmek isterken sağ el serçe parmağını kalıp arasına sıkıştırmak suretiyle yaranlandığı ve % 4 oranında malul kaldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, kusur raporu alınması için dosyanın 3 kişilik iş güvenliği uzmanı-makine mühendisi heyetine tevdiine karar verildiği, bilirkişi giderini kapsayan söz konusu delil avansının ikmal edilmesi hususunda davacıya kesin süre verildiği, davacı vekilinin, müvekkilinin maddi imkanı bulunmadığından delil avansını yatıramayacağını beyan etmesi üzerine; delil avansının yatırılmaması nedeniyle tarafların kusur oranlarının tespit edilmediği bu nedenle davacının meydana gelen kaza olayında işverenin kusurlu olduğunu ispatlayamadığından açılan davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Somut olayda, mahkemece, bilirkişi masrafının yatırılmamasının yanı sıra kazalı işçinin ispat yükünü yerine getirmediği de gerekçe yapılmış ise de, ispata ilişkin bu gerekçe yeterli değildir. Gerekçenin yazılış şekli itibarı ile “ reddin “ gerekçesinin ispattan öte “davacı tarafa yüklenen ve sonuçları hatırlatılan delil avansının ödenmemesi“ olduğu anlaşılmaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266. maddesinde yer alan emredici hükme göre hâkim, sadece çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişiye başvurabilecektir. Hâkim açısından “özel bilgi” ise, hukuk bilimi dışındaki belli bir bilim dalının araştırıp ortaya koyduğu sonuçlara ilişkin bilgi olarak anlaşılmalıdır. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözümlenmesi gereken konularda bilirkişi dinlenemez, hukukî sorunların çözümü yalnız hâkimin görevi olması, yargı yetkisinin sadece bağımsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin anayasa madde 9 hükmünün de gereğidir. Hukukî nitelendirme ve saptamalar yapmak, yargılara varmak kısacası yargılamayı yerine getirmek ulus adına yargı yetkisini kullanan bağımsız hâkimlere aittir. Hâkimler, önce anayasa sonra kanun, daha sonra diğer hukuk kurallarına ve nihayet vicdani kanılara göre karar verecektir (AY. m. 138). HMK. m. 266 ve AY. 9. maddesinden de hukukî sorunların çözümünün hâkime ait olduğu sonucuna ulaşmak mümkündür.
Manevi tazminatın dayanağı TMK"nın 24 ve 25. maddeleri ile 6098 sayılı TBK"nın 56. maddesi (BK"nın 49. md.) olup, öte yandan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 1966/7 E. 1966/7 K. sayılı kararına göre; manevi tazminata hükmedilebilmesi için; 1-Eylem, 2-Zarar, 3-Zarar ile eylem arasında illiyet bağı, 4- Eylemin hukuka aykırı olması, 5-İşçinin cismani zarar uğraması koşuldur.
Söz konusu kararda “ İstihdam edenin manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için ne kendisinin, ne de müstahdeminin kusuru şart değildir. Hakim sebebiyet (illiyet) münasebeti bulunmak kaydıyla özel hal ve şartları takdir ederek manevi tazminata hükmedebilir, varsa, müstahdemin veya istihdam edenin yahut her ikisinin kusurunun ve ölenin veya cismani zarara uğrayanın birlikte sebebiyet verme nispetinin yahut müterafık kusurunun özel hal ve şartlar içinde takdir edilmesi gerekir.”şeklinde belirtilmiştir.
Somut olayda ise; davacının 11/09/2012 tarihinde meydana gelen zararlandırıcı sigorta olayında iş kazasına maruz kaldığı ve vücut bütünlüğünün zarara uğrayarak %4 oranında malul olduğu, bu olay nedeniyle manevi acı, elem ve ızdırap duyacağı kuşkusuzdur.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra mahkemece; olayın oluşu ve olay sonrası süreç, kazadan ötürü manevi zararın oluştuğunun kabulü, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, maluliyet oranı, manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak miktarda olması gerektiği yönündeki yerleşmiş hukuk uygulaması, Yargıtay içtihatları, 22.6.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler göz önüne alınarak hüküm vermek gerekirken kesin hüküm oluşturacak – davacının hak kaybına neden olacak- şekilde davanın esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.