Esas No: 2022/1756
Karar No: 2022/1565
Karar Tarihi: 19.10.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1756 Esas 2022/1565 Karar Sayılı İlamı
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1756 - 2022/1565
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2022/1756
KARAR NO : 2022/1565
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 22.12.2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2021/357 E., 2021/855 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı kurumun düzenlediği rüzgâr enerji santrali bağlantı hakkı ihalesine katılarak, ...RES projesi için 3,78 kr/kWh teklifi ile ihaleyi kazandığını, taraflar arasında 29.11.2011 tarihinde "Res Katkı Payı Anlaşması" başlıklı sözleşme imzalandığını, davaya konu Res Katkı Payı tutarının her yıl TEİAŞ tarafından hesap ve fatura edilerek müvekkiline gönderildiğini, davalının tek taraflı olarak sözleşmedeki hesaplama yöntemine ve ilgili yönetmeliğe aykırı şekilde düzenlediği faturanın akabinde müvekkilinin faturanın müvekkilinin borçlu olmadığı 5.854.029,28-TL'lik kısmına itiraz ettiğini, faturada belirtilen diğer miktarı ise ödediklerini, bu nedenle davalıya iade faturası düzenlediğini beyan ederek fatura konusu ödemedikleri ve müvekkilinin borçlu olmadığını ileri sürdüğü KDV dahil 7.729.044,47-TL alacak yönünden müvekkilinin davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine, dava konusu miktar yönünden müvekkili aleyhine icra takibi başlatılmasının tedbiren önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, Uyuşmazlık Mahkemesinin yerleşik içtihatları dikkate alındığında dava konusu uyuşmazlığın çözümünde idari yargı merciinin görevli olduğunu, mülga "Güneş ve Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği" kapsamında yapılan yarışma sonucunda müvekkkili kurum ile davacı şirket arasında RES Katkı Payı Anlaşması imzalandığını, müvekkili tarafından "Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği" çerçevesinde yarışmaya katılan ve kazanan şirketlerle imzalanan RES Katkı Payı Anlaşması gereğince yönetmelik ve ekleri olan taahhütname, teklif mektubu formu ile anlaşma hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda RES katkı payı faturalarının hesaplandığını, teklif mektubundaki taahhüdünün davacı şirket açısından bağlayıcı olduğunu beyan ederek davanın yargı yolu ve hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine aksi takdirde esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi'nce "...Davanın taraflarının tüzel kişi tacir olup uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine tâbi sözleşmeden kaynaklandığı, bu nedenle de davaya bakmaya adli yargı yerinin görevli olduğu ileri sürülebilir ise de; sözkonusu görüş hukuki dayanaktan yoksun olup mahkememizce benimsenmemiştir. Zira, emsal nitelikteki mahkememizin 2020/427 E. sayılı dosyasında mahkememizin davalı kurumun ileri sürdüğü yargı yolu görevsizlik itirazının reddine ilişkin Mahkememiz ara kararı 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yargılama Usulü Hakkında Kanunun 10.m. gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması üzerine dava dosyası Uyuşmazlık Mahkemesine görev uyuşmazlığının giderilmesi için gönderilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı tarafından verilen 03.05.2021 tarih, 2021/172 E.-277 K. sayılı kararı ile dava konusu RES katkı payı bedelinin mülga Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak üzere yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliğinden kaynaklandığı, yürürlükteki mevzuat hükümleri uyarınca yetkilendirilen TEİAŞ Genel Müdürlüğü tarafından kamu hukuku alanında kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olarak tesis edilen dava konusu işleme karşı açılan davada RES katkı payının tazminine yönelik kısmı bakımından uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek mahkememizin 20.01.2021 tarihli ve 2020/427 E. sayılı görevlilik ara kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 1982 Anayasası'nın 158. maddesi gereğince; “ Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.” Yine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 1. maddesinde de; “Uyuşmazlık Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilen , adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir Mahkemedir.”
Bu bağlamda, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; somut uyuşmazlığın RES Katkı payının fazla hesaplandığı iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup Uyuşmazlık Mahkemesi'nin yukarıda değinilen mevzuat hükümleri çerçevesinde kesin ve bağlayıcı nitelikteki olumlu görev uyuşmazlığının giderilmesine ilişkin kararı ile farklı tarihlerde verdiği kararları (05.04.2021 tarih, 2021/132 E., 2021/194 K. ve 05.04.2021 tarih, 2021/166 E., 2021/226 K. sayılı kararları) birlikte dikkate alındığında; somut uyuşmazlığın mahiyeti itibariyle davaya bakmaya yargı yolu yönünden adli yargı kolu içerisindeki mahkememizin değil idari yargı mercilerinin görevli olduğu kanaatine varılmakla, açıklanan gerekçelerle davanın 6100 sayılı HMK'nun 114/1-b.m. delaleti ile 115/2.m. gereğince yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle davanın usulden reddine..." karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Uzun yıllardır Yargıtay HGK ve Yargıtay Daireleri'nin kararlarında işbu davalara bakmakla görevli mahkemelerin adli yargı yerleri olduğuna karar verildiğini ve yerleşik içtihat haline geldiğini; hiç bir tereddüde yer bırakmayacak kadar açık olan 233 sayılı KHK hükümlerine ve TEİAŞ ana statüsü hükümlerine rağmen adli yargının görevinin kaldırıldığını;
Yargıtay HGK. 22.03.2006 tarih ve 2006/4-12 E. 2006/9 K. sayılı kararında, bu kuruluşların sermayesi devlet tarafından konulsa bile özel hukuk tüzel kişisi oldukları ve doğan uyuşmazlık hakeme gitmeden özel hukuk hükümlerine göre genel adli yargı içinde çözümlenebileceğinin açıklandığını; bu davalarda görev yerinin adli yargı yeri olduğuna dair Prof. Dr. ...'dan alınan uzman görüşü de olduğunu; TEİAŞ'ın Cumhurbaşkanlığı'nın 4222 sayılı kararı ile özelleştirilmesine karar verilmiş olup özelleştirme işlemlerinin devam ettiğini, bu hususun da dikkate alınmasını talep ettiklerini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, RES katkı payı alacağına ilişkin fatura nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.11.2001 tarih ve 4-661 E., 1074 K; 22.03.2006 tarih ve 4-12 E., 95 K.; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarih ve 2014/9157 E., 2015/6877 K., 10.06.2015 tarih ve 2014/7403 E., 2015/4452 K., 03.02.2015 tarih ve 2014/5176 E., 2015/545 K.; 14.01.2014 tarih ve 2013/7390 E., 2014/82 K., Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2013 tarih ve 11345 E., 15660 K., Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.06.2013 tarih ve 7895 E., 10514 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere;
Resmi Gazete'nin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı KHK'nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüssüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK'nın verdiği yetki ile Resmi Gazete'nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (TEİAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nın 16/1. (6762 sayılı TTK'nın 18/1.) maddesinde, "Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar" hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların "kamu iktisadi kuruluşu" ve "kamu iktisadi teşebbüsü" olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK'nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay'ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK'nın 16/1. (6762 sayılı TTK'nın 18/1.) maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK'nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK'de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK'nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra "veya" eki getirilerek "ticari şekilde işletilmek üzere kurulan" kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz.Ali Bozer "Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı" Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT'lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK'nın 11/1. maddesinde, "Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir." şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK'nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK'nın 35/3. maddesinde "Bakanlar Kurulu'nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % .... kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir" hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.
Somut olayda, davalı ... A.Ş.'nin 29.06.2001 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan anastatüsünün "Hukuki Bünye" başlıklı 3. maddesinde;
"1-Bu Anastatü ile teşkil olunan ... A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü'dür.
2- Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir." hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlık, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün "Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları" başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan "RES Katkı Payı Anlaşması"nden kaynaklanmakta olup, davalı da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisidir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa'nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin, idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile, uyuşmazlığın esası incelenip taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK m. 353/(1)-a.4. uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2021/357 E., 2021/855 K. sayılı dava dosyasında verdiği 22.12.2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde iadesine.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
19.10.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 24.10.2022
Başkan Üye Üye Katip