Esas No: 2016/14822
Karar No: 2021/5976
Karar Tarihi: 30.11.2021
Danıştay 10. Daire 2016/14822 Esas 2021/5976 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/14822
Karar No : 2021/5976
DAVACILAR : 1- … Derneği
2- … Derneği
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALILAR : 1- … / …
(Mülga …)
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
2- … Bakanlığı ANKARA
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri …
3- … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN_KONUSU : 06/12/2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Yumurtalık Lagünü'nün tabiatı koruma alanı statüsünün kaldırılmasına ve yeni statüsünün milli park olarak belirlenmesine ilişkin 06/08/2008 tarih ve 2008/14355 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmektedir.
DAVACILARIN İDDİALARI : Davacılar tarafından, Yumurtalık Lagünü'nün biyolojik çeşitlilik açısından ülkemizin en önemli sulak alanları arasında olduğu, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile sahanın daha alt düzey bir koruma statüsüne dönüştürüldüğü, tesis edilen işlemin, ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere de aykırılık taşıdığı ileri sürülmektedir.
DAVALILARIN SAVUNMALARI : Davalı idareler tarafından, usule yönelik olarak davanın süresinde açılmadığı; esas yönünden ise, iptali istenilen Bakanlar Kurulu kararına konu sahanın uzun süredir bölgede yaşayan insanlar tarafından hayvancılık, balıkçılık ve tarım arazisi olarak kullanıldığı, hem bölgede yaşayan halkın mağduriyetini önlemek hem de sahanın etkin bir şekilde korunmasını sağlamak amacıyla alınan Bakanlar Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava, 6.12.2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Yumurtalık Lagününün "tabiatı koruma alanı" statüsünün kaldırılmasına ve "milli park" olarak belirlenmesine ilişkin 6.8.2008 tarih ve 2008/14355 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Davacılar vekili tarafından verilen ve 17.2.2010 tarihinde kayda giren dilekçe ile bu davadan feragat edilmesi nedeniyle, bu iradenin idari yargı yerinde belde veya semt sakini sıfatıyla açılan davalar yönünden hukuken geçerli kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 91. maddesinde, feragat iki taraftan birinin talep sonucundan vazgeçmesi olarak tanımlanmış, 93. maddesinde feragat beyanının dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılacağı, 95. maddesinde de, feragatin kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını hasıl edeceği kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31.maddesi, idari davalarda feragat istemleri üzerine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağını hükme bağlamış ise de, bu hükmün, idari davaların nitelikleri dikkate alınarak ve idari dava türleriyle bağdaştığı ölçüde uygulanabileceğinin kabulü gerekir.
İdari Yargıda iptal davalarının niteliği itibariyle, özellikle gerçek veya tüzel kişilerin menfaat ilgilerini kurarak açtıkları davalarda işlemin, davanın yalnızca kişisel çıkarları bakımından değil belde veya semt sakini sıfatıyla davanın açılması halinde, objektif ölçütlerle kamusal menfaat yönünden de incelenmesi nedeniyle idarenin hukuka ve kamu yararına aykırı işlem tesis ettiğinin yargı kararıyla saptanmasından sonra, bu işlemin davacının subjektif iradesiyle davadan feragat beyanıyla tekrar geçerlik kazandığı söylenemez. Aksine bir düşünce,davacı iradesinin yargı kararı üzerine çıkması sonucunu doğurur ki,bu durum kamu yararı ve idarenin yargısal denetimi yoluyla hukukun üstünlüğünü sağlama amacıyla bağdaşmaz.
Dava konusu olayda, belde veya semt sakini sıfatıyla Yumurtalık Lagününün "tabiatı koruma alanı" statüsünün kaldırılmasına ve "milli park" olarak belirlenmesine ilişkin 6.8.2008 tarih ve 2001/14355 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılan bu davada da, nihai nitelikte olmasa da, Danıştay 10. ve 6. Daireleri Müşterek Kurulunun 6.10.2009 tarih ve E:2009/1713 sayılı kararıyla, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının yürütülmesinin durdurulmasına karar verilerek söz konusu işlemin hukuka ve kamu yararına aykırılığının saptanması nedeniyle davacıların bu davadan feragat etme olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle feragat istemi yerinde görülmeyerek davanın esasının incelenmesine gerek görüldü.
Yurdumuzdaki milli ve milletlerarası düzeyde değerlere sahip milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanlarının seçilip belirlenmesine, özellik ve karakterleri bozulmadan korunmasına, geliştirilmesine ve yönetilmesine ilişkin esasları düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulan 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 2/a maddesinde, Milli Park; bilimsel ve estetik bakımdan, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak ve değerleriyle koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçaları olarak tanımlanırken, "Tabiatı Koruma alanı"; bilim ve eğitim bakımından önem taşıyan nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuş ekosistemler, türler ve tabii olayların meydana getirdiği seçkin örnekleri ihtiva eden ve mutlak korunması gerekli olup sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış tabiat parçaları olarak tanımlanmıştır.
Aynı Yasanın 5177 sayılı Yasa ile değişik 3. maddesinin 1. fıkrasında, Milli park karakterine sahip olduğu tespit edilen alanların, Milli Savunma Bakanlığının olumlu görüşü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile milli park olarak belirleneceği hükmüne yer verilmiş, ikinci fıkrasında ise, orman ve orman rejimi dışında kalan yerlerde tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanı belirlenmesine ilgili Bakanlıkların da görüşü alınarak Tarım ve Orman Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca karar verileceği öngörülmüştür.
2873 sayılı Yasanın 5. maddesinde, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanı sınırları içinde kalan yerlerdeki gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmaz mallar ile her türlü tesislerin, hazırlanacak planın gerçekleşmesi için gerekli görüldüğünde kamulaştırılacağı belirtilmiş, 16. maddesinin birinci fıkrasında, Bu Kanun kapsamına giren alanlarda, koruma hizmetleri ve suçların takibinin 6831 sayılı Orman Kanununun beşinci fasıl dördüncü bölümünde yer alan suçların takibi ile ilgili hükümlere istinaden Orman muhafaza memurlarınca sağlanacağı, ikinci fıkrasında ise, bu Kanun kapsamına giren alanların kaynak değerlerinin korunarak kullanılmasına imkan sağlamak amacıyla uzun süreli gelişim planlarına uygun olarak yapılan ziyaretçi yönetim planlarının etkin bir şekilde uygulanması ve korunan alanlara gelen ziyaretçilerin doğru bilgilendirilmesi bakımından ve korunan alan yönetiminden olumsuz etkilenen yöre insanının kayıplarının en aza indirilmesine imkan sağlanmak üzere, korunan alan sınırları dahilinde ve yakın çevresinde yaşayan yöre insanının alan kılavuzu olarak yetiştirilmesi konusunda Çevre ve Orman Bakanlığının ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde gerekli çalışmaları yapacağı hükme bağlanmıştır. Anılan Yasanın 8. madesinde, turizm bölge, alan ve merkezleri dışında kalan milli parklar ve tabiat parklarında kamu yararı olmak şartıyla ve plan dahilinde, turistik amaçlı bina ve tesisler yapmak üzere gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri lehine Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Turizm ve Orman Bakanlığınca izin verilebileceği hükmüne yer verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanunun 9. maddesinin (e) fıkrasında, sulak alanların doğal yapılarının ve ekolojik dengelerinin korunmasının esas olduğu belirtilmiş; Türkiye'nin de taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi'nin 2. maddesinde, her akit tarafın, ülkesi toprakları içindeki elverişli sulak alanları "liste" adıyla tanımlayarak ve 8 inci madde uyarınca kurulacak Büro tarafından tutulacak olan "Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Listesi"ne dahil edilmek üzere tayin edeceği; 4. maddesinde, her akit tarafın, listeye dahil olsun veya olmasın, sulak alanlarında tabiatı koruma alanları ayırarak sulak alanlarının ve su kuşlarının korunmasını geliştirecek ve yeterli inzibati tedbirleri alacağı öngörülmüştür. Öte yandan Ramsar Sözleşmesinin uygulanmasına yönelik olarak uluslararası öneme sahip olsun veya olmasın tüm sulak alanların korunması, geliştirilmesi esaslarını belirlemek amacıyla 17.5.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin 5. maddesinde, koruma ilkeleri belirlenerek, bu ilkelere uyulması zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca, Milli Parklar Yönetmeliğinin 7/B maddesinde ise "Tabiatı Koruma Alanı" kriterleri saptanmıştır.
Görüldüğü üzere yukarıda aktarılan mevzuattan, 2873 sayılı Yasa hükümlerine göre, "tabiatı koruma alanı"nın mutlak olarak korunması gereken yerlerden olduğu anlaşılmakta, aynı Yasa hükümlerine göre korumanın ne şekilde yapılacağı, (ki buna kamulaştırma da dahil olmak üzere inzibatı korumanın) anılan Yasanın 5 ve 16. maddesi hükümlerinde açıklığa kavuşturulmuştur. Koruma ilgili olarak benzer hükümler 2872 sayılı Çevre Kanunu ile Türkiye'nin taraf olduğu Ramsar Sözleşmesinde de yer almaktadır. Dolayısıyla "tabiatı koruma alanı" olarak belirlenen bir bölgenin mutlak anlamda korunması idareye ulusal ve uluslararası bir yükümlülük olarak verilmiştir.
Dava konusu olayda ise "tabiatı koruma alanı" olarak belirlenen bir bölgenin bu statüsünün değiştirilerek, başka bir koruma türü olan "milli park" statüsüne dönüştürülmesi nedeniyle, uyuşmazlığın çözümü, etkin ve mutlak korumanın hangi statüde sağlanacağının tespiti noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığa konu Yumurtalık Lagünü ve yakın çevresi; Seyhan-Ceyhan deltası göl lagünleri, sulak alan kıyı kumulları,barındırdığı bitki ve hayvan türleri ile oluşturduğu kompleks yapısı, çevredeki Akyatan ve Ağyatan gölleri ile birlikte su kuşları açısından öneme haiz "A sınıfı" üçlü bir kompleks niteliğe sahip olması nedeniyle 8.1.1994 tarih ve 21984 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile "Yumurtalık Lagünü Tabiatı Koruma Alanı" olarak ilan edilmiş ve 9.2.2005 tarihinde, yukarıda ilgili hükümleri belirtilen Ramsar Sözleşmesi listesine dahil edilmiştir.Söz konusu alanın Milli Parklar Yönetmeliğinin 7/Bmaddesinde belirlenen kriterleri yitirdiğine dair herhangi bir somut saptama yapılmaksızın -aksine idarenin kendi elemanlarına yaptırdığı tespit raporları ile Yumurtalık Lagünleri Yönetim Planı 4.Yönlendirme Komitesi tespit raporlarında, bölgenin kaynak değerlerini koruduğuna ilişkin tespitlere rağmen- özel mülkiyete konu arazilerde izinsiz zirai faaliyet yapılarak alan içerisinde büyük ve küçükbaş hayvancılık faaliyetlerinde bulunulduğu, lagünlerde geleneksel dalyan balıkçılığı yapıldığı, kontrolsüz ve düzensiz plaj faaliyetlerinde bulunulduğu, bu faaliyetleri yürüten yöre halkı ile yönetim arasında hukuki ve sosyal problemler yaşanması nedeniyle bu problemlerin giderilmesi için bu alanın "Tabiatı Koruma Alanı" statüsünün "Milli Park" statüsüne dönüştürülmesine karar verilmiştir.
Yukarıda ilgili hükümleri aktarılan gerek ulusal mevzuatta ve gerek uluslararası nitelikteki Ramsar Sözleşmesi hükümleriyle, davalı idareye "Tabiatı Koruma Alanları" yönünden mutlak koruma zorunluluğu getirilmesine ve korumanın inzibati yöntemler ve kamulaştırma da dahil olmak üzere ne şekilde yapılacağı hususu açık olmasına karşın, idarece, üzerine düşen bu "koruma yükümlülüğü" gereği gibi yerine getirilmeksizin, daha etkin koruma sağlayacağı gerekçesiyle uyuşmazlığa konu alanın statüsünün değiştirilerek "Milli Park" statüsüne dönüştürülmesi yerinde değildir. Çünkü, 2873 sayılı Yasanın 8.maddesinde yer verilen hükümle "Milli Park" niteliğindeki alanlarda, kamu yararı bahanesiyle de olsa yapılaşmaya açılma söz konusu olabilecek dolayısıyla mevzuatta amaçlanan koruma gerçekleşmeyecektir.
Bu nedenle "Tabiatı Koruma Alanı" statüsündeki bir yerin "Milli Park" statüsüne dönüştürülmesi daha etkin ve verimli bir koruma sağlamayacağından, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının bu niteliği itibarıyla kamu yararı ve hizmet gereklerine uygunluğundan söz edilemez.
Buna göre, idarece, ulusal ve uluslararası mevzuat hükümlerinde "tabiatı koruma alanı" ile ilgili olarak öngörülen koruma yükümlülüğü ile ilgili gerekler yerine getirilmeksizin, hukuken geçerli nitelikte sayılamayacak, koruma ile ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmesi halinde önlenebilecek nitelikteki sorunlar sebep olarak gösterilip Yumurtalık Lagünlerinin "Tabiatı Koruma Alanı" statüsünün "Milli Park" statüsüne dönüştürülmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Danıştay Onuncu ve Ondördüncü Dairelerinden oluşan müşterek kurul tarafından verilen 17/02/2014 tarih ve E:2009/1713, K:2014/895 sayılı kararın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 11/04/2016 tarih ve E:2014/2264, K:2016/1505 sayılı kararı ile bozulması üzerine, 13/06/2019 tarihli hasım düzeltme kararı ile Cumhurbaşkanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yanında Tarım ve Orman Bakanlığı da hasım mevkiine alınarak, dosyanın Tarım ve Orman Bakanlığı yönünden tekemmülü sağlandıktan sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Adana ili, Yumurtalık ilçesi sınırları içinde bulunan "Yumurtalık Lagünü", Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 19/11/1993 tarih ve 1609 sayılı kararıyla “1. Derece Doğal Sit Alanı”, 31/03/1994 tarih ve 94/5451 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla (08/07/1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir.) “Tabiatı Koruma Alanı” olarak belirlenmiş; Türkiye tarafından imzalanan, 17/05/1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (Ramsar Sözleşmesi) kapsamında belirlenen “Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Listesi”ne 09/02/2005 tarihinde dahil edilmiş, 06/12/2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan dava konusu 06/08/2008 tarih ve 2008/14355 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla da koruma statüsü, tabiatı koruma alanından milli parka çevrilmiştir. Bunun üzerine söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı'nın iptali istemiyle 04/02/2009 tarihinde bakılan dava açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE :
ESAS YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, yurdumuzdaki milli ve milletlerarası düzeyde değerlere sahip milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ve tabiatı koruma alanlarının seçilip belirlenmesine, özellik ve karakterleri bozulmadan korunmasına, geliştirilmesine ve yönetilmesine ilişkin esasları düzenlemek amacıyla yürürlüğe konulmuş olup; Kanun'un 2. maddesinde, Kanun kapsamındaki koruma statülerinin hangi özellikteki tabiat parçaları için uygulanacağı belirlenmiştir. Bu kapsamda, Kanun'un 2. maddesinin (a) bendinde, "milli park", bilimsel ve estetik bakımdan, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak ve değerleriyle koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçaları olarak; "tabiatı koruma alanı" ise, bilim ve eğitim bakımından önem taşıyan nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuş ekosistemler, türler ve tabii olayların meydana getirdiği seçkin örnekleri içeren ve mutlak korunması gerekli olup sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış tabiat parçaları olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun'un 3. maddesinin dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı tarihinde yürürlükte bulunan halinde, milli park karakterine sahip olduğu tespit edilen alanların, Millî Savunma Bakanlığının olumlu görüşü, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Çevre ve Orman Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile milli park olarak belirleneceği hükme bağlanmış; 5. maddesinde, Kanun kapsamında kalan yerlerdeki gerçek ve tüzel kişilere ait taşınmaz mallar ile her türlü tesislerin gerektiği takdirde kamulaştırılabileceği öngörülmüş; 8. maddesinde, milli park alanlarında, turistik amaçlı bina ve tesisler yapmak üzere gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri lehine Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebileceği belirtilirken; 10. maddesinde, tabiatı koruma alanlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla, kullanma izni verilemeyeceği veya irtifak hakkı tesis edilemeyeceği kuralına yer verilmiş; anılan Kanuna dayanılarak çıkarılan Milli Parklar Yönetmeliğinin 19. maddesinde ise, tabiatı koruma alanlarının Devlet mülkiyetinde ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün intifa ve denetiminde olmasının esas olduğu, ancak milli parklarda Devlet mülkiyetinin aranmayabileceği düzenlenmiştir.
Dava Konusu Bakanlar Kurulu Kararının İncelenmesi:
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, "tabiatı koruma alanı", anılan Kanun kapsamında en üst düzeyde koruma sağlayan statü olup; mutlak korunması gereken ve sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılan tabiat parçalarını kapsamaktadır. "Milli park" ise, turistik amaçlı bina ve tesislerin dahi yapımına izin verilebilecek alanlar için uygulanan bir statüdür. Dolayısıyla, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararının, Yumurtalık Lagünü'nün koruma düzeyinin düşürülmesine yönelik olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Bununla birlikte; 2873 sayılı Kanun'un 2. maddesi incelendiğinde; her bir koruma statüsünün sadece tanımında yer alan özellikleri taşıyan tabiat parçaları için uygulanabileceği; buna paralel olarak, korunduğu statüye has niteliklerini yitirmeyen tabiat parçalarının aynı statüde korunmaya devam edilmesinin zorunlu olduğu; başka bir ifadeyle, anılan Yasa kapsamında herhangi bir statüde korunan tabiat parçasının, bu statüde korunmasını gerektiren niteliğini yitirmedikçe koruma statüsünün değiştirilemeyeceği (başka bir statüde korunamayacağı) sonucuna varılmaktadır. Nitekim Kanun'un 3. maddesinin 1. fıkrasında "milli park karakterine sahip olduğu tespit edilen alanların" milli park olarak belirleneceği hükme bağlanmış; böylelikle milli park özelliği göstermeyen bir tabiat parçasının milli park olarak korunamayacağı kabul edilmiştir.
Bu bağlamda, uyuşmazlığın çözümü için, Bakanlar Kurulu Kararına konu Yumurtalık Lagünü'nün niteliğinde herhangi bir değişiklik meydana gelip gelmediğinin incelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere; Adana ili, Yumurtalık ilçesi sınırları içinde bulunan "Yumurtalık Lagünü", Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 19/11/1993 tarih ve 1609 sayılı kararıyla “1. Derece Doğal Sit Alanı”, 31/03/1994 tarih ve 94/5451 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla da “Tabiatı Koruma Alanı” olarak belirlenmiştir. Ülkemiz tarafından imzalanan, 17/05/1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme (Ramsar Sözleşmesi) kapsamında belirlenen “Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Listesi”ne 09/02/2005 tarihinde dahil edilmiş, dava konusu 06/08/2008 tarih ve 2008/14355 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla da koruma statüsü, tabiatı koruma alanından milli parka çevrilmiştir.
Dosyaya sunulan ve davalı idarelerden Tarım ve Orman Bakanlığınca görevlendirilen uzmanlar tarafından mahallinde ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucu düzenlenen raporlar ile Yumurtalık Lagünleri Yönetim Planı 4. Yönlendirme Komitesi toplantı kararlarını içeren tutanağın incelenmesinden; Yumurtalık Lagünlerinin halen Ramsar Sözleşmesi kapsamında uluslararası öneme sahip (A sınıfı) sulak alan niteliğinde olduğu, kuşların göç yolları üzerinde bulunmakla uluslararası öneme sahip kuş alanı olduğu, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin taşıdığı alüvyonların birikmesi sonucu oluşan delta ortamına ve tatlı-tuzlu su karışımına sahip olması nedeniyle mutlak korunması gereken bitki ve hayvan (yaban hayatı) çeşitliliğini barındırdığı, aynı zamanda jeolojik ve jeomorfolojik açıdan ender bulunan nitelik arz ettiği; bununla birlikte, tabiatı koruma alanının, bilim ve eğitim amacı dışında kullanılmasının yasak olmasına rağmen, söz konusu alanda yer alan ve 12 yıldır kamulaştırılamayan özel mülkiyete konu arazilerde tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde bulunulduğu, lagünün dalyan balıkçılığı, piknik ve plaj amaçlarıyla kullanıldığı, alanın bu statüdeyken mevzuata uygun olarak korunması için söz konusu faaliyetlerin yasaklanması gerektiği, bunun ise yöre halkının geçim kaynaklarının engellenmesi anlamına geleceğinden sosyal ve ekonomik sorunlara yol açacağı; bu nedenle, Yumurtalık Lagünü’nün tabiatı koruma alanı niteliği devam etse dahi alanda yürütülen faaliyetlere izin verilebilmesi için alanın koruma statüsünün milli park olarak değiştirilmesi gerektiği hususlarına yer verildiği; aynı gerekçelerin davalı idarelerin savunmalarında da aynen yer aldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre; davaya konu Yumurtalık Lagünü'nün tabiatı koruma alanı niteliğini yitirdiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmaması, aksine Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından mahallinde uzmanlara yaptırılan incelemelerde, alanın söz konusu niteliğini koruduğunun belirtilmesi karşısında, lagünün aynı statüde korunması ve korumaya yönelik önlemlerin alınması, kamulaştırma işlemlerinin yapılması yasal bir zorunluluk iken; bu husus gözetilmeksizin, salt yöre halkının uyuşmazlık konusu alandaki ekonomik faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için tesis olunan dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında sebep ve amaç yönleriyle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan; Ramsar Sözleşmesi uyarınca, sözleşmeyi imzalayan her Devlet tarafından, ülke toprakları içindeki sulak alanların “Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Listesi”ne eklenmesi, listeye dahil edilen bu alanların giderek artan şekilde kaybına sebep olacak hareketlerin şimdi ve gelecekte durdurulması, bu alanların korunmasının geliştirilmesi, ayrıca listeye dahil edilmemiş olsa dahi sulak alanlarda, koruma alanları oluşturularak gerekli tedbirlerin alınması taahhüt edilmekte olup; anılan listeye ekli sulak alanlardan birisi olan davaya konu Yumurtalık Lagünü’nün tahribata uğramasına yol açabilecek davaya konu kararda söz konusu uluslararası sözleşmeye de uyarlık bulunmadığı görülmektedir.
Bu durumda; Yumurtalık Lagünü'nün koruma statüsünün değiştirilmesini gerektiren şartlar oluşmadığından, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 06/12/2008 tarih ve 27076 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Yumurtalık Lagünü'nün tabiatı koruma alanı statüsünün kaldırılmasına ve yeni statüsünün milli park olarak belirlenmesine ilişkin 06/08/2008 tarih ve 2008/14355 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine,
3. Aşağıda ayrıntısı gösterilen toplam … TL yargılama giderinin aidiyetine göre davalı idareler üzerinde bırakılmasına,
4. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yatırılan … TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığına verilmesine, yargılama giderlerinin tahsili için kararın bir örneğinin Hazine ve Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğüne gönderilmesine,
5. Kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Danıştayda ilk derece olarak görülen duruşmasız davalar için belirlenen … TL vekâlet ücretinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine,
6. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra aidiyetine göre davacılara ve davalı idarelere iadesine,
7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 30/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.