10. Hukuk Dairesi 2011/18206 E. , 2012/1799 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, 01.02.1997 tarihinden itibaren ödenmesi gereken yaşlılık aylıklarına ilişkin olarak şimdilik 15.000 TL ile; aynı aylıkların hakediş tarihlerinden itibaren dava tarihine kadarki işlemiş faiz alacağına ilişkin olarak da şimdilik 5.000 TL’nin tahsilini istemiştir.
Mahkeme, ilk istem yönünden konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verirken; işlemiş faiz alacağına yönelik istemin ise reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı ile, davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, tarafların, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Yurtdışında geçen çalışma sürelerini 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlandıktan sonra, 01.08.1993 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanan sigortalının, 31.12.1996 tarihine kadarki dönemde, yurtdışındaki çalışmasını sürdürüp, bir süre de işsizlik yardımı aldığının tespiti üzerine, aylığının iptali yoluna gidildiği; davacı tarafından .... açılan dava sonucu verilen 2006/434 E., 2008/298 K. sayılı kararla, borçlanma işleminin geçerliliğine ve kesin dönüş koşulunun gerçekleşmesine göre, 01.02.1997 tarihinden itibaren aylığın bağlanmasına karar verilmiştir.
Aylığın bağlanma gereğini öngören mahkeme kararının Yargıtay 10. Hukuk Dairesince 07.06.2010 tarihinde onanması üzerine, sigortalıya aylık bağlanıp, 01.02.1997-23.09.2010 tarihleri arası döneme ait birikmiş aylıkları, yargılama sırasında 24.09.2010 tarihinde davacıya ödenmiş olup; hak edilen aylıkların tahsiline yönelik davacı istemi konusuz kaldığı için,karar verilmesine yer olmadığına karar verilirken; birikmiş aylıkların işlemiş faiz alacağına yönelik davacı istemi ise, kesinleşen ilamda faize dair bir hükmün bulunmaması ve aylıkların geç ödenmesinde kuruma atfedilecek bir kusurun olmaması gerekçeleriyle red edilmiştir.
3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanılan süre gözetilerek yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediğinin anlaşılması halinde, yurda kesin dönüşün gerçekleştiği tarihe kadar bu hakkın askıda olduğu
kabul edilerek işlem yapılması gereği Yargıtay’ın konuya ilişkin yerleşik içtihatlarında dile getirilmiş olup, kesinleşen mahkeme kararı ve buna dayalı aylık bağlama işlemi bu ilke çerçevesinde gerçekleştirilmişse de, davacının, birikmiş yaşlılık aylığı miktarı nedeniyle, yasal faiz tahakkuku yoluna gidilmemiştir.
Alacaklının nakdinden bir süre için yoksun kalması nedeni ile, nakdin kullanılması olanağını borçluya bırakması karşılığında elde ettiği, miktarı kanun, ya da, hukuki işlem ile belirlenmiş, para borçları açısından özel olarak düzenlenen, tahsil için zararın ve kusurun varlığı şart olmayan bir tür tazminat, bir medeni semere olarak tanımlan faiz kavramı kapsamındaki temerrüt faizi de; muhtemel zararların giderilmesi amacıyla doğrudan doğruya yasa koyucu tarafından öngörülmüş bir karşılık olup, talep edilebilmesi için gerçekten bir zarar görülmüş olması gerekli değildir. Bu konuda borçluya bir ispat hakkı tanınmadığı gibi; borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması da şart değildir. Borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olarak, alacaklının aksi iddia olunmayan farazi zararının asgari oranda giderilmesine yönelik, para borcunun fer’isi niteliğindeki (BK. Md.113/2 ve 131) faizin, asıl alacakla birlikte sona ermemesi için saklı tutulması, yada, halin icabından saklı tutulduğunun anlaşılması da, yasal bir gerekliliktir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında değerlendirme yapıldığında; aylık iptalinin davacının kesin dönüş koşulu konusundaki yanlış beyanından kaynaklanmış olması ve konunun yargısal süreç sonucunda açıklığa kavuşturulmasının, iptal işlemine dayanak kusurlu davranışın, temerrüt faizine hak kazanma koşulları üzerinde herhangi etkisi bulunmadığı gibi; iş bu faiz istemli davanın da toplu ödeme öncesi açılmış olması karşısında; davaya konu faiz alacağı yönünde, birikmiş aylıkların ait oldukları aylar ve ödenmeleri gereken tarihler dikkate alınarak yapılacak faiz hesaplaması sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle anılan istemin reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.