10. Hukuk Dairesi 2010/11335 E. , 2012/1774 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı Istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava yersiz ödenen yaşlılık aylıklarının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece asıl alacak yönünden icra takibine vaki itirazın iptaline, işlemiş faiz talebi yönünden ise itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
1479 sayılı Kanun"da yersiz ödeme durumunda geri verme yükümünün kapsamı belirlenmemiş olup, söz konusu Kanun içeriğinde bu konuda herhangi bir düzenlemeye de yer verilmediğinden, davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 96. maddesidir.Anılan Kanunun “Yersiz ödemelerin geri alınması” başlıklı 96"ncı maddesinin birinci fıkrasında, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.” hükmü öngörülmüştür. Söz konusu Kanunun geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğine işaret eden herhangi bir kural da bulunmadığından, sonuç olarak 96’ncı madde düzenlemesinin, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacaklarına ilişkin süregelen uyuşmazlıklara uygulanması zorunlu olduğu gibi, bu konuda 818 sayılı Borçlar Kanununun, geri verilmesi gereken tutarın belirlenmesinde genel hüküm niteliğinde bulunan 63’üncü maddesinin de gözetilmesi gerekmektedir. Anılan maddeye göre; haksız olarak (nedensiz) bir edinimde bulunan kimse, onun geri alınması zamanında elinden çıkmış olduğunu kanıtladığı tutar oranında ret ve geri vermekle yükümlü değil ise de, haksız edinimde bulunan, o şeyi kötü niyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan ret ve geri vermeye zorunlu tutulacağını biliyor ise ret ve geri vermekle yükümlüdür. Bir başka anlatımla; iyi niyetli zenginleşen, sebepsiz zenginleşme konusunun kendisinden istendiği tarihten önce elinden çıktığını iddia ve ispat ettiği miktar oranında ret ve geri vermeyle yükümlü olmayacak, buna karşın; zenginleşen, zenginleşme anında veya sonrasında mal varlığındaki artışın geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığını biliyor veya bilmesi gerekiyor ise, kötü niyetli sayılacaktır. Ayrıca belirtilmelidir ki; 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; 1479 sayılı yasa kapsamında sigortalılık şartalarını taşımadığı halde kendisine yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra bu durumun anlaşılması üzerine davalının anılan aylığının kesilmesi zorunluluğu bulunduğu gibi, davalının kötü niyetli olduğu da belirgindir. Bu bakımdan, davalının sorumluluğu noktasında 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında irdeleme ve uygulama yapılarak, işlemiş faiz hesabında faiz başlangıç tarihinin (davalının temerrüt tarihinin) her bir aylığın ödeme tarihi olduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde Kurumun talep tarihi olarak kabul edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.