![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2021/9667
Karar No: 2022/895
Karar Tarihi: 20.01.2022
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2021/9667 Esas 2022/895 Karar Sayılı İlamı
9. Hukuk Dairesi 2021/9667 E. , 2022/895 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde davacı vekili ile davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve davalı ... vekilince duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30/11/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı ... adına vekilleri Avukat ... ... ve Avukat ..., davalı ... adına vekili Avukat ..., davalı ... adına vekili Avukat ..., davacı adına vekilleri Avukat ... ve Avukat ... ile feri müdahil adına vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosyanın eki niteliğindeki klasör ve belgeler mahallinden getirtildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili sendikanın muhasebe kayıtları ve banka hesapları üzerinde usulsüzlük yapılmış olabileceği hususunda sendikanın genel başkanı ...’a ihbarda bulunulduğunu; genel başkan tarafından, 1. hukuk müşaviri Av. ...’ün 25.03.2013 tarihli yazıyla, sendikanın hesapları, kasa kayıtları ve harcama belgelerini tetkik etmek, ilgili kişi ve kuruluşlardan bilgi ve belge istemek, ilgililerin bilgisine başvurmak, çalışma sırasında personel görevlendirmek, çalışanların bilgisine başvurmak, incelemek ve araştırma yapmak, rapor hazırlamak ve sunmak üzere görevlendirildiğini; müvekkili sendikanın 1. hukuk müşaviri tarafından, banka hesapları, kasa kayıtları ve harcama belgeleri incelenmek suretiyle hazırlanan raporun 30.04.2013 tarihinde genel başkana sunulduğunu, genel başkan tarafından, raporun, ilk yönetim kurulu toplantısında görüşülmek üzere havale edildiğini; 1. hukuk müşaviri tarafından hazırlanan 30.04.2013 tarihli raporda; “... Sendikasının banka hesapları, kasa kayıtları, harcama belgeleri ve tediye fişleri üzerinde yapılan incelemede, ... Sendikası genel mali sekreterliğine bağlı muhasebe bürosunda görev yapmış olan mali müşavir ... ile muhasebe görevlisi ... tarafından, muhasebe kayıtları üzerinde, klasik muhasebe tekniği olarak adlandırılan yöntemlerle oynamalar yapıldığı, ... Sendikasının banka hesaplarından yapılan havale işlemlerinde de ilk bakışta fark edilemeyecek şekilde yöntemler kullanıldığı, incelemenin genişletilmesi halinde, yapılan usulsüzlüklerin gerçek boyutunun tespit edilebileceği..” açıklanmış ve genel yönetim kuruluna, yapılması gereken işlemler ile ilgili önerilerde bulunulduğunu; müvekkili sendika genel yönetim kurulunun 03.05.2013 tarihli toplantısında, 1. hukuk müşaviri tarafından hazırlanan raporda önerilen hususlar değerlendirilmek suretiyle, 11/75 sayılı yönetim kurulu kararı ile; diğer tedbirler yanında, ... Sendikasının banka hesapları, muhasebe ve kasa kayıtları üzerinde inceleme yaptırılması, öncelikle son 5 yıla ait kayıtlar yönünden inceleme yapılmak üzere bir bağımsız mali müşavirlik firması ile sözleşme yapılmasına karar verildiğini; müvekkili sendikanın 01.01.2008-31.03.2013 dönemine ait kasa ve banka hesaplarına ait işlemler üzerinde, genel kabul görmüş muhasebe ilke ve standartlarına uygun olarak, kontrol ve gerekli görülecek diğer denetleme yöntem ve tekniklerini içerecek şekilde denetleme yapmak üzere ... Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. ile müvekkili sendika arasında 03.05.2013 tarihinde denetim sözleşmesi imzalandığını; ... Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. tarafından hazırlanan ön raporun 20.05.2013 tarihinde müvekkili sendikaya sunulduğunu, YMM firmasınca hazırlanan raporda; (A. Kasa hesabına ilişkin tespitler) kısmında ... Sendikasının muhasebe kayıtlarında muhtelif tahrifatların yapıldığı, bazı işlemlerin muhasebe sistemine hiç aktarılmadığı ve yapılan ödemelere ilişkin bir kısım belgelerin eksik olduğu ya da hiç bulunmadığı, sendika kasasından bazı maaş ve avans ödemelerinin gerçekleştirildiği, ancak bazı makbuzlarda tahsil eden veya teslim eden kişilere ait imzaların bulunmadığının tespit edildiği, bu kapsamda; belgesiz gider kayıtlarının bulunduğu, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge (SMİYB) kullanıldığı, mükerrer gider kaydı yapıldığı, şahsi harcamaların gider kayıtlarına sokulduğu; bu şekilde incelenen dönemlere ilişkin örnekleme olarak seçilen ve incelemesi tamamlanan dönemlere ilişkin kasa farkları toplamının 1.092.520,25 TL olarak tespit edildiğinin açıklandığını, (B. Banka hesabına ilişkin tespitler) sendikanın banka hesapları üzerinde yapılan incelemeler neticesinde, “Şahsi hesaplara yapılan para transferleri” kısmında muhasebe yetkililerinin şahsi hesaplarına muhtelif tarih ve miktarlarda paraların aktarıldığı, muhasebe yetkililerine fazladan maaş ve prim ödemelerinin yapıldığı, bu tutarların muhasebe kayıtlarına hiç intikal ettirilmediği veya muhasebe hileleri ile gizlenmeye çalışıldığı, “Bankadan şahsen çekilen tutarlar” kısmında banka hesaplarından çekilen bazı tutarların muhasebe hesaplarına hiç aktarılmadığı ve çekilen tutarların havale veya EFT yapılmış gibi muhasebe hesaplarına aktarıldığı, belgesiz gider kaydı yapıldığı, nakit girişlerinin kayıtlara alınmadığı, incelenen dönemlere ait banka hesaplarından yersiz gider yazılan farklar toplamının 248.292,46 TL olduğu, sendikanın muhasebe kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde, muhasebe sorumlularının banka işlemleri ve muhasebe kayıtlarında yaptıkları işlemlerle zimmetlerine para geçirdiklerinin tespit edildiği, söz konusu şahısların yönetiminde olan muhasebe sisteminde yapılan usulsüzlükleri gizlemek amacıyla, birçok muhasebe hilesine başvurdukları, incelenen dönemlere ilişkin kasa farkları toplamının 1.092.520,25 TL olduğu, banka hesaplarından yersiz gider yazılan farklar toplamının 248.292,46 TL olduğu, banka ekstrelerine göre yersiz aktarılan tutarlar toplamının ... ... (bankomat) 389.000,00 TL, ... ... (bankomat) 940.000,00 TL olmak üzere, toplam 1.329.000,00 TL olduğunun açıklandığını, sonuç itibariyle inceleme konusu dönemlerle ilgili olarak, kasa kayıtlarında ve banka hesaplarından yapılan usulsüzlüklerin, söz konusu usulsüzlüklere ilişkin tutarların belirlenebilmesi için, bütün dönemlerin detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiği, bu sebeple 2008-2013/03 döneminin tamamının incelenmekte olduğu, nihai rapor tamamlandığında sendikaya sunulacağının açıklandığını, davalı mali müşavir ...’nın müvekkili sendikanın genel mali sekreterliğine bağlı muhasebe bürosunda 02.01.1995 – 31.01.2012 tarihleri arasında iş sözleşmesi ile muhasebe sorumlu olarak çalıştığını, davalı ...’nın 31.01.2012 tarihinde emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini feshetmek suretiyle işyerinden ayrıldığını, davalı ...’ın müvekkili sendika yanında 01.08.1990 tarihinde çalışmaya başladığını, dava konusu 01.01.2003-31.03.2013 tarihleri arası dönem içerisinde genel mali sekreterliğe bağlı muhasebe bürosunda, muhasebe sorumlusu olarak görev yaptığını, davalı ...’in dava konusu 01.01.2003-31.03.2013 tarihleri arası dönem içerisinde, müvekkili sendikanın genel mali sekreteri olarak görev yaptığını, davalı ...’in genel mali sekreterlik görevinden 08.05.2013 tarihinde istifa etmek suretiyle ayrıldığını, davalılardan mali müşavir ...’ya, müvekkili sendika adına bankacılık işlemlerini yapmak üzere, 27.02.1997 tarihli, 12.09.1997 tarihli ve 27.01.2000, 31.12.2002 tarihli, 03.01.2005 tarihli, 28.12.2005, 08.01.2007 tarihli, 27.12.2007 tarihli yazılarla yetki verildiğini; ...’nın emeklilik nedeniyle işyerinden ayrıldığından, 16.02.2012 tarihli yazıyla, Türkiye ... Bankası ... Şube Müdürlüğüne bilgi verildiğini, davalılardan ...'e, müvekkili sendikanın Türkiye ... Bankası ... Şube Müdürlüğünde bulunan hesabın internet kullanım yetkisinin, genel yönetim kurulunun 31.12.2010 tarihli kararı ile 31.12.2011 tarihine kadar geçerli olmak üzere verildiğini ve yetkinin 31.12.2013 tarihine kadar uzatıldığını; genel mali sekreterlik görevini yürüten ve muhasebe bürosunun faaliyetlerinden doğrudan sorumlu olan ...’in internet işlemlerini yürütememesi ve cep telefonu ile şifreli işlemleri yapamaması nedeniyle müvekkili sendikanın internet hesabı üzerinden bankacılık işlemleri ile diğer bankacılık işlemlerinin muhasebe bürosu sorumluları ... ile ... tarafından yapıldığını; davalılardan ...’nın 02.01.1995-31.01.2012 tarihleri arası dönem içerisinde muhasebe sorumlusu olarak görev yaptığını, davalı ...’ın 01.01.2003-31.03.2013 tarihleri arası dönem içerisinde muhasebe görevlisi ve muhasebe sorumlusu olarak görev yaptığını, davalı ...’nın ve ...’ın, müvekkil sendikanın banka hesaplarından, kendi hesaplarına maaş, ikramiye, ödül, avans, fatura karşılığı, noter harcama belgesi karşılığı vb. gibi isimler adı altında virman ve havale işlemleri yapmak suretiyle müvekkili sendikanın muhasebe işlemleri üzerinde ve kasa kayıtlarında muhasebe yöntemlerini kullanmak ve usulsüz işlemler yapmak suretiyle, müvekkili sendikanın mülkiyetinde bulunan paraları zimmetine geçirdiklerini, zimmetlerine geçirmiş oldukları net miktarın, incelemenin henüz devam ediyor olması nedeniyle tespit edilemediğini, bu nedenle 4857 sayılı iş Kanunu hükümleri gereğince iş sözleşmesinden doğan sorumlulukları yanında Borçlar Kanunu hükümleri gereğince haksız fiil sorumluluklarının bulunduğunu; davalılardan ...’in, müvekkili sendikanın genel mali sekreteri olarak görev yaptığını, görev yapmış olduğu dönem içerisinde, Ana Tüzüğün 23. maddesi hükmü gereğince, muhasebe bürosunun yönetiminden ve denetiminden birinci derecede sorumlu olduğunu; muhasebe sorumlusu ve muhasebe personeli olarak görev yapmış olan ... ile ... tarafından, müvekkili sendikanın banka hesaplarından, şahsi hesaplarına usulsüz havaleler yapılmak suretiyle, yine muhasebe kayıtları ve kasa kayıtları üzerinde, muhasebe yöntemleri kullanılmak suretiyle, usulsüz işlemler yapılarak, müvekkil sendikanın mülkiyetinde bulunan paraların bu şahıslar tarafından zimmete geçirildiğini; bu şahısların yapmış olduğu iş ve işlemlerden ...’in Ana Tüzüğün 23. maddesinde yer alan düzenleme gereğince, birinci derecede sorumlu olduğunu, genel mali sekreterlik görevini Türk Borçlar Kanunu hükümleri gereğince, vekalet sözleşmesi hükümlerine göre yerine getirdiğinden, müvekkili sendikanın uğramış olduğu zararlar nedeniyle sorumluluğu bulunduğunu; ... YMM A.Ş. tarafından yapılan ön inceleme sonucunda hazırlanan 16.05.2013 tarihli rapor sonucunda, davalılardan muhasebe sorumlusu yeminli mali müşavir ... ve muhasebe görevlisi/sorumlusu ... tarafından, müvekkili sendikanın banka hesaplarından, muhasebe kayıtları ile oynanmak suretiyle kasasından çıkartılarak zimmete geçirildiği tespit olunan miktar 2.669.812,71 TL olmakla birlikte, her iki davalı tarafından müvekkil sendikanın banka hesaplarından, şahsi banka hesaplarına virman ve havale edilen miktarın 3.444.711,72 TL ve 10.896,15 EURO olup toplam miktarın TL bazında 3.470.415,73 TL olduğunu; yargılama sırasında, davalıların müvekkili sendikanın mülkiyetinde bulunan paraları zimmetlerine geçirmek suretiyle, elde ettikleri taşınmazları, araçları, menkul kıymetleri, devre mülkleri ve banka hesaplarında bulunan paraları ellerinden çıkarmaları halinde, müvekkil sendikanın zararının davalılardan tahsilinin mümkün olamayacağını, bu nedenle, davalıların mülkiyetinde bulunan mal varlıklarını, ellerinden çıkarmalarını, üçüncü kişilere devretmelerinin önlenebilmesi amacıyla, ihtiyati tedbir talebinde bulunduklarını ileri sürerek müvekkil sendikanın banka hesaplarından ve muhasebe yöntemleri kullanılarak muhasebe kayıtlarıyla oynanmak suretiyle kasa kayıtlarından, davalılardan muhasebe sorumlusu mali müşavir ... ve muhasebe görevlisi/sorumlusu ... tarafından usulsüz şekilde çıkarılmak suretiyle zimmete geçirildiğinden, diğer davalı genel mali sekreter ... tek yetkili olduğu gibi muhasebe bürosunun ve çalışanlarının faaliyetlerinden doğrudan sorumlu olduğundan, kontrol, gözetim ve denetim görevini gereği gibi yerine getirmediğinden, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, 3.470.415,73 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 22/07/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile neticei talebini 11.825.471,35 TL olarak artırmıştır.
Davacı vekili aynı davalılara karşı 12/05/2014 tarihinde açmış olduğu ve asıl dava dosyası ile birleştirilen ... 14. İş Mahkemesinin davası ile de aynı gerekçelerle 4.549.193,60 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, davacının iddiasını haksız fiile dayandırdığını, müvekkilinin 31.01.2012 tarihinde emekliye ayrıldığını ve işyeri ile herhangi bir ilgisi kalmadığını, işverenin banka hesaplarından ve ticari defter ve kayıtlardan haberinin olamayacağı düşünülemeyeceğinden 818 sayılı BK'nun haksız fiilde zamanaşımına ilişkin 60/1. maddesindeki bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, ayrıca davacının delil olarak ibraz ettiği havale ve EFT bilgilerinde ödemelerin daha ziyade maaş, pirim ikramiye vs. işçi ücretleri olduğunun görüldüğünü, 818 sayılı BK madde 126 gereğince davacının beş yılın üzerindeki taleplerinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca işveren sendika tüzüğüne göre üç aylık periyotlarla muhasebe ve banka kayıtları üzerinde denetim yaptırdığından ve dört yılda bir de genel kurul tarafından ibra edildiğinden bu denetim ve ibralardan sonra müvekkilinden böyle bir talepte bulunamayacağını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının iddialarını birden fazla olaya dayandırdığını ve gerek dilekçesindeki beyanlarla gerekse dilekçesi ekindeki delillerle bu olayların sorumlularını belirlediğini iddia ettiğini, müvekkili ile ilgi ve alakası olmayan hatta müvekkilinin emekli olduğu 31.01.2012 tarihinden sonra meydana gelen olaylar nedeniyle müvekkilinden de talepte bulunulduğunun görüldüğünü, öncelikle yargılamada karışıklığa mahal vermemek için konusu ve tarafları farklı davaların ayrılmasını talep ettiklerini, her bir davalı yönünden davaların ayrılmasını talep ettiklerini, müvekkilinin davacı işverenin muhasebe biriminde İş Kanunu hükümlerine tabi olarak ve diğer davalı ...'e bağlı, onun denetim ve gözetimi altında muhasebe görevlisi olarak çalıştığını, davalı ...’in ise seçimle gelmiş mali sekreter olup müvekkilinin işvereni konumunda olduğunu, görev tanımı belli ve sınırlı olan müvekkilinin tüm iş ve işlemleri mali sekreter ... dolayısıyla işverenin denetimi ve gözetimi altında gerçekleştirdiğini, işverenden habersiz, işverenin bilgisi olmadan kendi başına gizli saklı iş ve işlem yapmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin 31.01.2012 tarihinde emekli olup, işveren ve tüm çalışanlarla helalleşip işten ayrıldığını, tüm belge ve bilgileri eksiksiz olarak teslim ettiğini, denetim raporları ile genel kurulun ibrasından sonra müvekkilinden bu tür taleplerde bulunulmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının tüm iddialarını YMM özel amaçlı raporuna dayandırdığını, tümüyle suizanna dayalı ve taraflı olarak düzenlenen raporun müvekkili dinlenmeden davacı işverenin gerçek dışı beyanlarına itibar edilerek düzenlendiğini, raporun dokuzuncu sayfasında yer alan “sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı vesika kullanımı” başlıklı anlatımın suizan ile taraflılığı ve gerçek dışılığı çok iyi gösterdiğini, nitekim anlatıma örnek olarak gösterilen (Ek 5) incelendiğinde, sahte yada muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge bulunmadığı, sendika faaliyetleri ile ilgisi bulunmayan kayıtların söz konusu olabileceğinin görüldüğünü, müvekkilinin muhasebe görevlisi olup gelen harcama belgelerini kaydetmekle görevli olduğunu, harcama belgelerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını, işveren tarafından belirli periyotlarda yaptırılan denetimlerde müvekkiline bu ve benzeri kayıtlarla ilgili hiçbir itirazda bulunulmadığını, kaldı ki tekel ve giyime ilişkin kayıtların müvekkilinin emekli olup ayrıldığı tarihten sonrasına ait olduğunu, bilgisayar ortamındaki muhasebe kayıtları ile arşivlenen mahsup fişlerindeki farklılıkların cevabını işverenin vermesi gerektiğini, örnekleme yoluyla gösterilen (Ek 2) incelendiğinde tediye fişlerinde hiçbir imzanın yer almadığının görüleceğini, kasanın işveren konumundaki ...’de olduğundan böyle bir eylemden istifade edebilecek kişinin kasa sorumlusu olduğunu, gerek müvekkilinin çalıştığı dönemde gerekse emekli olduktan sonra yapılan denetimlerde yer almayan böyle bir hususun yeni ortaya çıkmasının manidar olduğunu, maaş ve avans ödemelerinde tahsil eden veya teslim alanın imzalarının bulunmamasından dahi müvekkilinin sorumlu tutulmasının raporun suizanna dayalı ve taraflı olarak düzenlendiğinin başka bir göstergesi olduğunu, müvekkilinin aleyhine konuşanların ifadesini alıp dosyaya ibraz etmeye üşenmeyen davacı işverenin örnek olarak sunulan (Ek 1) ismi yazılı işçilerden beyan almaya gerek duymadığını, çalışanların elden aldıkları avansları, işveren konumundaki diğer davalı ...’in ajandasına kaydedip ödeme günlerinde muhasebeye liste gönderip avansların ilgili kişilerin ikramiyelerinden düşüldüğünü, YMM özel amaçlı raporunun “kasa hesabına ilişkin tespitler” başlıklı anlatımda “...kasa işlemlerine ilişkin dokümanların ve muhasebe kayıtlarında muhtelif tahrifatlar yapıldığı, bazı işlemlerin muhasebe sistemine hiç aktarılmadığı veya yapılan ödemelere ilişkin bir kısım belgelerin eksik olduğu ya da hiç bulunmadığının tespit edildiği. Sendika kasasından da bazı maaş ve avans ödemelerinin gerçekleştirildiği, ancak bazı makbuzlarda tahsil eden veya teslim eden kişilere ait imzaların bulunmadığına” ifadesinin yer aldığını, tespitlerin doğruluğu bir yana; tespit edilen usulsüzlüklerin müvekkili tarafından yapıldığı ya da bu usulsüzlüklerde bulunduğu iddiasının somut hiçbir kanıta dayanmadığını, müvekkilinin bütün işlemleri işverenin sözlü veya yazılı talimatları ve bilgisi doğrultusunda gerçekleştirdiğini, ayrıca işverenin, müvekkilini çalıştırdığı süre içerisinde bir kez dahi uyarmamış olması, işverenin yapılan işlemlere rıza gösterdiği, işlemlerin işverenin talimatı, gözetimi ve denetimi ile yapıldığını gösterdiğini, nitekim raporda bahsi geçen işlerin tamamının çok basit bir inceleme ile rahatlıkla tespit edilecek hususlar olduğunu, çocuğunu okutmaya çalışmak dışında boşandığı eşine nafaka ödemekte olan müvekkilinin bütün taşınmazları ile banka hesaplarına tedbir konulmasının müvekkilini büyük sıkıntılara soktuğunu, tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, YMM özel amaçlı raporunda toplam 2.669.812,71 TL’lik bir zarar tespit edilmişken davacı işveren tarafından 3.470.415,73 TL talep edildiğini, raporda ayrıntıları verilmemiş olmakla birlikte sene itibariyle bakıldığında müvekkilinin emekliye ayrıldıktan sonra yapılan işlemlerden de sorumlu tutulmaya çalışıldığını, nitekim raporun 14. sayfasında yer alan banka hesapları yersiz gider farkının 459.764,46 TL’lik kısmının müvekkili emekliye ayrıldıktan sonraki döneme ait olduğunu, kaldı ki müvekkilinin özellikle 2011 yılında yapılan kongreden sonra işyerinde adeta misafir olarak bulunduğunu, işlemleri diğer muhasebe personelinin yaptığını, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu ifade tutanaklarını ve ifadelerde yer alan beyanları da kabul etmediklerini, davacının hangi yetki ile ifade alabildiğini anlayamadıklarını, müvekkilinin tüm banka hesaplarının ekstresinin celbine yönelik karar nedeniyle müvekkilinin özel hayatının alenileştiğini, hesap ekstresinin celbinde davacının korunmaya değer hiçbir hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere davaya konu edilen iddiaların hemen tamamının 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu döneme ilişkin olduğunu, dava dilekçesinde her ne kadar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine de yollamada bulunulmuş ise de; davaya konu iddiaların hemen tamamının 818 sayılı BK’nun yürürlükte olduğu döneme ilişkin bulunması ve her olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasa hükümlerine tabi olduğu genel hukuk kuralı gereğince; mülga BK’nun 41. maddesine dayalı taleplere ilişkin zamanaşımını düzenleyen 60/1 maddesinin olayda tatbikinin gerekeceğinin açık olduğunu, dava dilekçesinde de belirtilmiş olduğu üzere davalı ...’ın davacı sendikanın muhasebe biriminde İş Kanunu hükümlerine tabi olarak ve diğer davalı mali müşavir ...’ya bağlı, onun denetim ve gözetimi altında muhasebe görevlisi olarak çalıştığını, davalı ...’in ise sendikanın seçimle gelmiş mali sekreteri olup her iki davalının işvereni konumunda olduğunu, görev tanımı belli ve sınırlı olan müvekkili ...’ın tüm iş ve işlemleri mali müşavir ve mali sekreterin denetimi ve gözetimi altında gerçekleştirdiğini, onlardan habersiz, onların bilgisi olmadan kendi başına gizli saklı iş ve işlem yapmasının söz konusu olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davaya konu edilen ve müvekkili ile ilişkilendirilen bir usulsüzlük var ise amiri konumundaki mali müşavir ile işvereni konumundaki mali sekreterin bilgisi, gözetimi ve denetimi altında gerçekleştiğinin kabulü gerektiğini, bu durumda davanın öğrenme tarihinden itibaren bir yıllık zamanaşımına tabi olup somut olayda bu süre geçtikten sonra dava açıldığını, bu sebeple zamanaşımı def'inde bulunduklarını, 940.000,00 TL’nin davacı ... Sendikasının 14438539 nolu hesabına iade edildiğini, davaya dayanak gösterilen YMM özel amaçlı raporunun 7. sayfasında “Kasa Hesabına İlişkin Tespitler” başlığı altında “…kasa işlemlerine ilişkin dokümanların ve muhasebe kayıtlarında muhtelif tahrifatlar yapıldığı, bazı işlemlerin muhasebe sistemine hiç aktarılmadığı veya yapılan ödemelere ilişkin bir kısım belgelerin eksik olduğu ya da hiç bulunmadığının tespit edildiği, sendika kasasından da bazı maaş ve avans ödemelerinin gerçekleştirildiği, ancak bazı makbuzlarda tahsil eden veya teslim eden kişilere ait imzaların bulunmadığı ve bu şekilde 1.092.520,25 TL kasa farkı tespit edildiğine” yer verildiğini, tespitin doğru olup olmadığı, bu miktarda bir açık bulunup bulunmadığı bir yana; tespit edilen usulsüzlüklerin müvekkili tarafından yapıldığı ya da bu usulsüzlüklerde onun da sorumluluğu bulunduğu iddiasının somut hiçbir kanıta dayanmadığını, müvekkilinin muhasebe görevlisi olup gelen harcama belgelerini kaydetmekle görevli olduğunu, harcama belgelerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının onun sorumluluğunda bir husus olmadığı gibi, bilgisayar sistemi üzerinde varsa bir değişiklik ya da tahrifat bundan müvekkilinin sorumlu tutulmasını gerektiren somut hiçbir kanıt bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davaya dayanak oluşturan YMM raporunda davacı sendikanın zararının 2.669.812,71 TL olarak tespit edildiğini, buna göre dahi davacının talebinin gerçek zarardan 800.603,00 TL fazla olduğunu, mahkemenin 21.05.2013 tarihli ara kararıyla müvekkilinin bütün malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, müvekkilinin yakın aile fertlerinin uzun yıllardan bu yana yurt dışında yaşadıklarını ve birikimlerini değerlendirmesi için müvekkile gönderdiklerini, müvekkilim ile yurt dışında yaşayan aile fertleri arasında bu anlamda yoğun iş ilişkisi/ortaklık bulunduğunu, ayrıca devlet memuru olan eşinin evlendiklerinden bu yana düğünlerinde takılan ziynet eşyalarından ailesinden kalanlara kadar tüm birikimlerini yatırım yapması için müvekkiline verdiğini, müvekkilinin gerek aile fertlerinin aktardığı ve gerek kendisinin ve eşinin birikimleriyle uzun yıllardan bu yana borsada yatırım yaptığını, borsadan ciddi paralar kazandığını, kazandıklarını yeniden yatırıma dönüştürdüğünü, ... Sitelerde banka kredisi ile satın almış olduğu bir mobilya mağazası bulunduğunu, buradan kazandığı parayla ayda 46.000 TL kredi ödediğini, mahkemece davalının kredi ile satın almış olduğu bu mağaza üzerine de tedbir konulduğunu, davalının tedbir konulan malvarlığının dava konusu edilen miktarın çok üzerinde olduğunu, müvekkilinin malvarlığı üzerine konulmuş bulunan ihtiyati tedbirin tümden kaldırılmasını, bu talebin kabul edilmemesi halinde banka lehine ipotekli ... Sitelerdeki mağaza üzerine konulmuş bulunan ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, dava dilekçesi ile davalılardan ... ve ...’ın muhasebe hileleri kullanarak sendikanın banka hesapları ve kasasından kendilerinin, yakınlarının ve anlaşmalı oldukları kişilerin hesaplarına para aktararak zimmetlerine para geçirdikleri, davacıyı zarara uğrattıkları, müvekkilinin de bu iki davalı üzerindeki denetim görevini ihmal ettiği beyan edilerek meydana gelen zararın tüm davalılardan müteselsilen tahsilinin talep edildiğini, müvekkilinin sendikanın genel kurullarında seçilmek suretiyle genel mali sekreterlik görevini yürütmekte iken 08.05.2013 tarihinde istifa ederek görevinden ayrıldığını, huzurdaki davada da sadece bu sebeple davalı konumunda olduğunu, diğer davalılardan ...’nın sendikada muhasebe sorumlusu olup; sendikanın banka hesaplarından doğrudan havale, EFT yapabilen maaş, ikramiye, ödül gibi her türlü ödeme yapmaya yetkili olan birisi olduğunu, davalı ...’ın da sendikada muhasebe görevlisi ve sorumlusu olarak aynı yetkilerle görev yaptığını, müvekkilinin yaklaşık 30 yıldır davacı sendikada genel mali sekreter olarak görev yaptığını, bu süre içerisinde en küçük bir usulsüzlük veya yolsuzluk yapmadığını, müvekkilinin malvarlığının da bu gerçeği açıkça ortaya koyduğunu, dava dilekçesi ile müvekkiline denetim görevini gereği gibi yapmadığı iddia edilerek kusur olarak ihmal suçlaması yöneltildiğini, ancak müvekkilinin hukuka aykırı bir fiilinden hiç bahsedilmediğini, çünkü müvekkilinin haksız fiil sorumluluğunu doğuracak hiçbir hukuka aykırı fiilin bulunmadığını, bu nedenle de davacının uğradığı zarardan müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davaya konu olayda müvekkilinin de zarar gördüğünü ve görevinden istifa etmek zorunda kaldığını, bu olay tipik bir üçüncü şahıs hilesi olduğunu, diğer davalılar tarafından çeşitli muhasebe hileleri ve yanıltıcı belge kullanılarak davacının banka hesaplarından para çekildiği ve diğer davalıların kendilerinin, yakınlarının ve ilişkide oldukları kişilerin hesaplarına aktarıldığının sabit olduğu, bu hususun kendilerince de kabul edildiğini, davacı tarafından müvekkilinin hile ile ya da yanıltıcı belge kullanarak zimmetine para geçirdiğinin iddia edilmediğini, davacının tek iddiasının müvekkilinin diğer iki davalının işlemlerini yeterince denetlememesi ihmal etmesi olduğunu, bu iddianın doğru olmadığını, zira her iki davalının çeşitli muhasebe hileleri ve yanıltıcı belgeler kullanarak davacının zararına neden olduğunu, müvekkilinin ve diğer denetçi ve ilgililerin meydana gelen zararı fark etmesini engellediklerini, müvekkilinin dava konusu zarardan haberdar olmamasının son derece normal olduğunu, zarara neden olan eylemlerin zaten muhasebe hileleri ile usule uygun gibi görünen işlemler olduğunu, nitekim meydana gelen zararın ancak bir ihbar üzerine konusunda uzman olan YMM incelemesi ile anlaşılabildiğini, dava dilekçesi ve dayanak özel inceleme raporu incelendiğinde, müvekkiline ait hesaplara sendikanın hesaplarından hiçbir ödeme EFT, havale yapılmadığının ortada olduğunu, müvekkilinin diğer davalılar ile birlikte işlediği hiçbir fiilinin bulunmadığını, her bir davalının sorumluluğunun ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin diğer davalıların sendikanın paralarını hesaplarına geçirdiklerini sonradan öğrendiğini, nitekim sendika tarafından verilen cevap dilekçesinde, diğer davalıların bir miktar parayı sendika hesabına iade ettikleri yönünde kabulünün bulunduğunu, meydana gelen zarardan sendika genel yönetim kurulundan sadece müvekkilinin sorumlu tutulmasının da kabul edilemeyeceğini, sendikanın denetim kurulu tarafından tüm muhasebe işlemlerinin usulüne uygun görüldüğünü, müvekkilinin bu güne kadar tüm genel kurullarda olduğu gibi en son 31.03.2013 tarihinde yapılan genel kurulda da ibra edildiğini, müvekkilinin kendisinin ibra edilmesi için hile de kullanmadığını, ibranın tüm dava ve talep haklarını ortadan kaldıran yenilik doğurucu bir işlem olduğunu, müvekkiline ait hiçbir hesaba davacı sendikanın hiçbir hesabından tek kuruş havale yapılmadığını, müvekkilinin malvarlığına konulan ihtiyati tedbirin kaldırılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yazılı gerekçe ile;
“Davanın KISMEN KABULÜ ile,
1.528,716,19 TL sinden davalı ... tek başına,
1.227,759,33 TL sinden davalı ... tek başına,
2.548,123,48 TL sinden davalılar ... ve ... müşterek,
6.021,259,75 TL sinden her 3 davalı müşterek sorumlu olmak üzere,
Davacı Sendika zararının 03.11.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda ay olarak belirtilen miktarların o ayı takip eden ayın ilk gününden, yıl olarak belirlenen miktarların takip eden yılın ilk gününden itibaren yasal faizleri ile birlikte davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
03.11.2020 tarihli bilirkişi ek raporunun temerrüt tarihleri yönünden kararın eki olarak KABUL EDİLMESİNE”
Karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Davalı ... temyiz harçlarını yatırmaksızın kararı temyiz etmiş ise de, dosya kapsamına göre, mahkemece davalı ...’ın bütün malvarlığı hakkında ihtiyati tedbir kararı verildiğinden, anılan davalı temyiz harç ve giderlerini karşılayabilecek durumda değildir. Bu itibarla davalı ... vekilinin adli yardım talebinin kabulüne karar verildi.
2-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davalıların hâkimin reddine, bilirkişilerin reddine, ihtiyati tedbir kararlarına ilişkin temyiz itirazları ile birlikte tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair hususlara ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Yargıtay’ın vermiş olduğu bozma kararına uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da farklı bir karar vermeden yeniden hükümde karar vermek zorundadır. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur.
Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 16/05/2019 tarihli bozma ilâmının “III-Değerlendirme” kısmının 3 üncü maddesinin (b) bendi;
“Hüküm fıkrasında ayrı bir gider kalemi olarak yazılan ve davalılar ... ile davalı ...’ın müşterek sorumluluğuna hükmedilen 2.548.123,48 TL’lik tutar, hükme esas alınan 09/02/2016 tarihli bilirkişi 2’nci ek raporunun 15’inci sayfasında ve yapılan atıf doğrultusunda 20/11/2015 tarihli 1’inci ek raporun 70’inci sayfasında açıklandığı üzere, davalı ...’nın işten ayrıldığı 30/01/2012 tarihinden sonraki döneme ilişkin “belgesiz gider kaydı” yapmak suretiyle oluşturulan zarar miktarının toplamıdır.
Belirtmek gerekir ki, 09/02/2016 tarihli bilirkişi 2’nci ek raporunun 15’inci sayfasında açıklandığı üzere bu tutar davalı ...’ın münferiden sorumlu olduğu miktar olarak belirlenen 3.775.882,81 TL’nin içinde de yer aldığından mükerrer mesuliyet söz konusudur.
Bu açıklamalar karşısında, mahkemece 2.548.123,48 TL’nin davalı ... ve davalı ...’den müteselsilen tahsiline karar verilmesi isabetli ise de, münferiden davalı ...’dan tahsiline karar verilmesi gereken tutar 1.227.759,33 TL olmaktadır.
Bu hususlara göre toplam zarar miktarının da 11.919.371,27 TL olarak tespit edilmesi gerektiği de gözetilmelidir.”
Şeklindedir.
Mahkemece bozmaya uyulmasına karşın, 2.548.123,48 TL’nin davalılar ... ve ...’dan tahsiline karar verilmesi suretiyle, bozma kararının kapsamı dışına çıkılarak bozmanın gereğinin yerine getirilmemesi doğru olmamıştır. Kaldı ki ilk hükme yönelik davalı ...’in temyiz başvurusu da bulunmamaktadır.
Mahkemece uyulan bozma kararının gereği yerine getirilerek ... ve ...’in birlikte sorumlu olduğu tutarın 2.548.123,48 TL olarak kabul edilmesi ve bu doğrultuda hüküm kurulması gerekmektedir. Eksik inceleme ile verilen karar bu yönü itibariyle isabetsizdir.
4-Mahkemece uyulan bozma ilâmının 2 nci maddesi gereğince yapılan araştırma ile resen yapılan değerlendirme sonucunda, tevsik edici belgeleri bulunduğu gerekçesiyle toplamda 419.192,95 TL’nin toplam zarar miktarından mahsubu suretiyle hüküm kurulmuştur.
Bozma ilâmının 2 nci maddesi kapsamındaki bu mahsup işlemi ayrıntısı gerekçede belirtilen sair kalemler yönünden isabetli ise de, mahsubuna karar verilen 171.814,27 TL bakımından yapılan araştırma eksik ve hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır.
Davalı ... vekilinin sunmuş olduğu uzman görüşünün 8 inci sayfasında Ocak 2012 SSK, İşsizlik Sigortası Primi ve Damga Vergisi olarak toplamda 171.814,27 TL’nin ödeme belgesi bulunmadığı için belgesiz gider kaydına dahil edildiği iddiasıyla bu kapsamda 2 ayrı dekont ibraz edilmiş, mahkemece de bu çerçevede mahsup işlemi yapılmıştır.
Bununla birlikte dosya kapsamına ve bilirkişi raporuna göre, Ocak 2012 dönemine dair belgesiz gider kaydı suretiyle oluşan zarar miktarının 72.932,28 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Bu kalemin ayrıntısının ise 17/01/2012 tarih ve 155 fiş numarası ile 21.221,58 TL, 17/01/2012 tarih ve 158 fiş numarası ile 23.719,79 TL, 19/01/2012 tarih ve 256 fiş numarası ile 624,00 TL, 25/01/2012 tarih ve 379 fiş numarası ile 7.549,95 TL, aynı tarih ve fiş numarası ile 8.400,00 TL ve 30/01/2012 tarih ve 447 fiş numarası ile 11.416,96 TL ki toplam 72.932,28 TL olarak açıklandığı görülmektedir. Buna göre davacının sunmuş olduğu tevsik edici belge ile ilgili aya ilişkin belgesiz gider kaydı zarar miktar ve kaleminin örtüşmediği açıktır.
Bu itibarla, açıklanan hususlara ilişkin beyanda bulunmak üzere taraflara süre verilmeli, bilirkişi kurulundan da bu hususta ek rapor alınmalı, davalı ... vekilinin sunmuş olduğu anılan belgenin hangi döneme dair belgesiz gider kaydına ilişkin olduğu açıklattırılmalı ve oluşacak sonuca göre mahsup edilip edilemeyeceği belirlenmelidir.
Eksik inceleme ile verilen karar bu yönü itibariyle de isabetsizdir.
5-Mahkemece verilen ilk kararda hüküm altına alınan zarar miktarlarına ilişkin “ay olarak belirtilen miktarların o ayı takip eden ayın ilk gününden, yıl olarak belirlenen miktarların takip eden yılın ilk gününden itibaren yasal faiz” işletilmesine karar verilmiş ve bu konu bozmanın kapsamı dışında kalmış ise de, mahkemece hüküm altına alınan tutarlar ile örtüşen ve infazda tereddüde mahal bırakmayacak şekilde bilirkişilerden ek rapor alınması gerektiğinin gözetilmemesi de isabetsizdir.
Diğer taraftan temyiz konusu davada işlemiş faiz alacağı talep edilmediğinden, bu konuda bilirkişi kurulunca hesaplama yapılmasına gerek olmadığı da nazara alınmalıdır.
Anılan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma avukatlık ücretinin müştereken ve müteselsilen davalılara yükletilmesine, davalı ... yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 20/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.