10. Hukuk Dairesi 2010/11928 E. , 2012/1763 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, trafik – iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı ... Arslanoğlu, 04.09.2005 tarihinde, sevk ve idaresindeki kamyonet ile, Tekirdağ istikametinden Hayrabolu istikametine seyir halinde iken, aracın hakimiyetini kaybederek düşük bankete çıkması sonucu aracın devrildiği ve sigortalının yaralandığı anlaşılmaktadır. Davacı Kurum, sigortalıya bağlanan gelirlerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, “sigortalının maluliyet oranının %10’un altına düştüğünden sürekli iş göremezlik geliri bağlanamayacağı... davacı Kurumun geçici iş göremezlik belgelerini ibraz etmediği... sigortalının tüm zararlarının davalıya ait aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası tarafından ödendiği” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
1-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74’üncü ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26’ncı maddesi uyarınca; Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Somut olayda; davacı Kurumun geçici iş göremezlik ödemelerine ilişkin herhangi bir talebi bulunmadığı halde hüküm gerekçesinde herhangi bir belge ibraz edilmediğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2-Davacı Kurum Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet Daire Başkanlığı’nın 13.02.2007 tarihli kararı ile trafik-iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün %21,2 oranında azaldığı belirlenen sigortalının, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazandığı, davalının itirazı üzerine yargılama aşamasında alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 28.11.2008 tarihli, 6938 sayılı raporu ile meslekte kazanma gücünü %6,3 oranında kaybettiğinin tespit edildiği ve Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu saptamaları esas alınarak hüküm kurulduğu, dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Hastanelerin sağlık raporları arasında çelişki bulunması durumunda, bu çelişkinin, 506 sayılı Kanunun 109’uncu (5510 sayılı Kanunun 95)maddesinde belirtilen prosedüre uyularak, Tıp Fakültelerinin ilgili anabilim dalı uzmanlarından oluşturulan kurullarından ya da Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınmalıdır
Somut olayda; davacı Kurum Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet Daire Başkanlığı ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun anılan raporları arasında açık çelişki bulunduğundan; belirtilen usul çerçevesinde, sigortalının meslekte kazanma gücünü hangi oranda yitirdiği, Tıp Fakültelerinin konuda uzman kürsü başkanlıkları veya Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından yöntemince düzenlenecek raporla belirlenmeli ve çelişki giderilmelidir.
2-Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı ve dolayısıyla sigortalı ya da hak sahiplerine tazmin sorumlularının yaptığı ödemelerin, sorumluluğu belirleyen gerçek zarar tavan değerinden düşülmesi gerekli iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı Kararı ile 26’ncı maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirler ile harcama ve ödemelerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı kısmına hükmedilmesi gerekmektedir. Bu nedenle; artık, tazmin sorumlularının, bu kapsamda sigorta şirketlerinin sigortalı ya da hak sahiplerine yaptıkları ödemelerin rücu alacağından mahsubu mümkün olmadığından, belirlenecek ilk peşin sermaye değer ve kusur çerçevesinde davalının sorumluluğunun belirlenmesi gerekir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.