10. Hukuk Dairesi 2010/9192 E. , 2012/1762 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan.... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Davacı Kurum, 29.01.1999 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu ölen sigortalı ... hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi uyarınca davalılardan rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi uyarınca sorumluluk, kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir. Sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumlularına karşı açılan tazminat davasında alınan kusur ve hesap raporu, rücu davası yönünden bağlayıcı olmayıp, kesinleşmesi halinde güçlü delil niteliğinde sayılması gerekmektedir.
Mahkemece, alınan iki ayrı kusur raporunda davalı ... ve şirket sırasıyla %50-40 ve %20-60 oranında kusurlu kabul edildiği halde, raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin; hak sahipleri tarafından davalılara karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılamasında alınan ve davalı ...’nin %12,5, davalı şirketin %62,5 oranında kusurlu olduğunu belirleyen rapor esas alınarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle; esasen yukarıda açıklandığı üzere, hak sahiplerinin açtığı davada alınan anılan raporun işbu rücu davasına ilişkin olarak bağlayıcılığı bulunmaması da nazara alınarak; yeniden iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan, 506 sayılı Kanunun 26, 4857 sayılı Kanunun 77, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 ve devamı maddelerine
uygun olarak düzenlenmiş ve mevcut raporlar arasındaki çelişkiyi gideren kusur raporu alınarak, ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin gerçeğe uygun olarak tespiti gerekmektedir.
2- Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26’ncı maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında; ilk peşin değerli gelirlerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı kısmına hükmedilmesi gerekmektedir. Ancak somut olayda; gelirlerde meydana gelen artışları da içerir şekilde peşin sermaye değerini hesaplayan rapora göre hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ile davalılardan .... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ...iadesine, 09.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.