10. Hukuk Dairesi 2011/10796 E. , 2012/1744 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, dik pozisyonlandırma ve merdiven çıkma cihaz bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün; dik pozisyonlandırma cihaz bedelinin tahsiline ilişkin bölümünün ONANMASINA,
2-Merdiven çıkma cihaz bedelinin tahsili istemi yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince;
506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık almakta olan davacı, “progresif musküler distrofi” teşhisiyle, .... 19.12.2006 tarihli raporundaki görüş uyarınca günlük yaşam aktivitelerini desteklemek amaçlı olarak bir adet portatif merdiven çıkma cihazı aldığı iddiasıyla, söz konusu cihaz bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiş, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlığa konu dönemde yürürlükte bulunan ve davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un Ek 32’inci maddesi, “Sigortalılar ile Kurumdan sürekli işgöremezlik geliri, malullük veya yaşlılık aylığı almakta olanların geçindirmekle yükümlü oldukları çocuklarının ve Kurumdan hak sahibi olarak gelir veya aylık alan çocukların, iyileşmelerine yarayacak yahut işgöremezliklerini gidermeleri için gerekli görülen protez araç ve gereçleri, Kurumca, 34’üncü maddede belirlenen sağlık yardımları süreleri ile bağlı olmaksızın sağlanır, onarılır ve tespit edilen süre ve şartlarla yenilenir.
Sigortalıların çocuklarına verilecek protez, araç ve gereçlerin bedellerinin % 20"si kendilerince ödenir. Ancak, sigortalıların çocuklarından alınacak
katkı miktarı, ödeme tarihindeki 25.08.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 33"üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan on altı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin bir buçuk katından fazla olamaz…
Bu madde gereğince verilecek protez, araç ve gereçlerin standartlara uygunluğu dikkate alınarak, türleri, süre ve şartları ile yapılacak ödeme miktarlarına ait esaslar Kurumca hazırlanacak yönetmelikle tespit edilir.” düzenlemesini içermektedir.
Öte yandan,... maddesi uyarınca usulüne göre yürürlüğe girmekle esas alınması gereken ...102 Nolu ... Sözleşmesinin 10/3. maddesinde; yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuf olduğu açıklanmıştır.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63’üncü maddesinde de yapılan açıklamalar doğrultusunda düzenleme bulunmaktadır. Buna göre; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanması, temini amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri içinde (f) bendinde ortez ve proteze yer verilirken, temini için sadece; sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilme ifadesi kullanılmıştır.
Görüldüğü üzere konuya ilişkin yasal mevzuat, sigortalı veya hak sahibi için Kurumca bedelinin karşılanması gereken cihazın, sigortalı veya hak sahibi yönünden “iyileştirme” unsuruna katkısının bulunmasını aramaktadır. Anılan yasal düzenlemeler kapsamında sigortalı veya hak sahibine cihaz temini yönünden; aranacak temel unsur; “iyileşmesine yardımcı olması” olduğuna göre, bu kavramdan ne kastedildiğinin ortaya konulması gerekir.
Aynı düzenlemeler uyarınca; iyileşmeye yardımcı olma kavramının, sağlığı koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetini artırma olarak kabulü zorunludur; aksi düşünce ile iyileşme kavramına ilk günkü sağlığına kavuşma anlamının verilmesi halinde, ortez ve protez kullanımının ilk günkü sağlığa kavuşturması söz konusu olmadığından sağlık yardımı kapsamı içinde değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı da açıktır.
Dava konusunu oluşturan portatif merdiven çıkma cihazına ait dosya içinde bulunan belge ve raporların incelenmesinde, cihazın kullanımının sigortalı veya hak sahibi tarafından yapılamayacağı, hasta dışında bir yardımcı veya bakıcı tarafından kullanılması gerekeceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla cihazın kullanımının doğrudan sigortalı veya hak sahibinin iyileşmesine, sağlığının korunmasına, çalışma gücünü yeniden kazanmasına veya kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetinin artırılmasına katkısı bulunmamaktadır. Zira, cihaz hastanın, yardımcısı veya bakıcını tarafından ulaşımının sağlanması sırasında ve sadece merdiven çıkılan bölgede kullanım özelliğine sahip olup, kullanım şekli itibariyle hastanın kendisi tarafından kullanımı mümkün olmadığından kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetinde bir artış
sağlamayacağı, ulaşıma katkısı dışında doğrudan hastalık yönünden iyileştirici bir etkisinin bulunmadığı, hasta dışında bir kullanıcı gerektirdiğinden hastanın çalışma gücüne bir katkı da sağlamayacağı açıktır.
Öte yandan T.C. Anayasasının 65’inci maddesi uyarınca; Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun önceliklerini gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirme yükümü altında olup; sosyal güvenliğe ilişkin ve yukarıda açıklanan yasal mevzuat, sigortalı veya hak sahibi olmayan, bunların yardımcısı, refakatçisi veya bakıcısı konumunda olanların kullanımı için tasarlanmış cihaz bedellerinin karşılanması veya bu kişilere sağlık yardımı yapılması gereğine ilişkin hiçbir hüküm de içermemektedir.(Hukuk Genel Kurulu’nun 22.06.2011 tarih, 2011/10 – 394 – 430 sayılı kararı).
Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında dava konusu merdiven çıkma cihazı bedelinin, Kurumca karşılanmasına imkânı bulunmadığından, anılan cihaz yönünden davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.