15. Hukuk Dairesi 2016/729 E. , 2016/2518 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, iş bedelinin tahsili için yürütülen icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı yüklenici, .. adresinde bulunan konut şantiyesinin paslanmaz çelik korkuluklarının yapımı konusunda davalı ile anlaştıklarını, işi yapıp teslim ettiğini, bu işe ilişkin düzenlemiş olduğu faturanın davalıya gönderilmesine karşın davalı tarafından borcun ... tarafından ödeneceği gerekçesiyle iade edildiğini, oysa borcun üçüncü kişi tarafından ödeneceğine dair aralarında bir anlaşma olmadığını, alacağının tahsili için yapmış olduğu icra takibine de itiraz edildiğini iddia ederek, itirazın iptâliyle takibin devamına karar verilmesini, davalı ise; işin başında malzeme bedelinin ... adına ... tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, teslim aşamasında da bu hususun tutanağa geçirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacı tarafından işin yapılıp teslim edildiği, ancak; iş teslim tutanağına göre iş bedelinin üçüncü kişi tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının bu tutanakta imzası olmamasına karşın buna itiraz etmeyerek borcun naklinin gerçekleştiği, bu suretle davacının iş bedelini davalıdan isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Borcun nakli müessesesi sözleşme tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 195 ila 204. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Borcun nakli müessesini borcun iç yüklenilmesi ve borcun dış yüklenilmesi olarak ayırmak gerekir. Borcun iç yüklenilmesi; asıl borçlu ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade eder. Böyle bir sözleşmenin geçerliliği herhangi bir şekle tabî olmadığı gibi, alacaklı bakımından sonuç doğurabilmesi için ise alacaklının açık muvafakatı gerekmektedir. Borcun dış yüklenilmesi ise, aynı Kanun"un 196. maddesinde düzenlenmiş olup, alacaklı ile borcu nakil alan üçüncü kişi arasındaki sözleşmeyi ifade etmektedir. Borcun dış yüklenilmesinin gerçekleşmesi için icap ve kabul iradelerinin birleşmesi yeterli olup, geçerliliği için herhangi bir şekil şartına gerek yoktur. Şu halde, borcu nakil alan üçüncü kişinin icabının alacaklı tarafından kabul edilmesiyle borcun nakli sözleşmesi kurulur. Alacaklının kabulü açıkça olabileceği gibi zımni de olabilir. Borcun yüklenilmesi, borç ilişkisinde taraf değişimine yol açan hukuksal bir kurumdur. Borcun yüklenilmesinde, borç ilişkisinin konusu değişmediği halde, taraflarında bir değişim meydana gelmektedir. Borcu üstlenen kişi, alacaklı ile borcun dış yüklenmesini yaptığı anda, artık asıl borçlu borçtan kurtulur, onun yerini borcu yüklenen kişi alır. Buna göre, borcu üstlenen kişi borçluya karşı borcun iç yüklenilmesi anlaşmasından doğan edimini, alacaklı ile borcun dış yüklenilmesi anlaşmasını yaptığı anda ifa etmiş olur. Bu itibarla, borcun dış yüklenilmesi sözleşmesinin kurulmasından sonra alacaklı alacağını ancak, borcu yüklenen üçüncü kişiden isteyebilir, borcu nakleden asıl borçludan isteyemez (Yargıtay 15. H.D. 09.06.2015 gün 2014/6570 Esas ve 2015/3208 Karar ...... .........., Borçlar Hukuku Genel Hükümler sh. 803-822, Eren Fikret, a.g.e., sh. 1200-1203; Uygur Turgut, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 8. cilt, Seçkin, Ankara, 2003, sh.4450-4452; Tekinay, ............./Akman Sermet/Burcuoğlu Haluk/...... Atilla, ........ Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1993, sh. 273-276).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde: Taraflar arasında 24.07.2013 tarihli teklif mektubu ile paslanmaz çelik korkuluk imalâtı konusunda eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu, davacının bu sözleşmenin yüklenicisi, davalının ise iş sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı, işi yapıp teslim etmesine karşın iş bedelinin ödenmediğini, bu alacağının tahsili için yapmış olduğu takibe de itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptâli ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Davalı ise cevap dilekçesinde davacıya olan borcunun ......... ...... Ürünüleri adına ... tarafından ödeneceğini savunmuş, böylece az yukarda tarif edilen borcun dış naklinin gerçekleştiğini iddia etmiştir. Dosya içersinde bulunan 30.06.2014 tarihli teslim tutanağında "ödeme .. ... tarafından ödenecektir" ibaresi yer almakta ise de, ödemeyi yapacağı ve borcun naklini üstlendiği iddia edilen ..."ın bu belgede imzası bulunmamaktadır. Yine dosyada bulunan ... tarafından imzalanan tarihsiz belgede de, davaya konu icra takibindeki borcun bu şahıs tarafından ödeneceği taahhüt edilmişse de, bu belgede de davacının imzası bulunmadığı gibi, davacının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 196/3. maddesi gereğince açık ya da zımni muvafakatının olduğu da ispatlanamamıştır. Tüm bu açıklamalar ışığında davacı yüklenici ile dava dışı ... arasında borcun dış yüklenilmesinin gerçekleştiğinden söz edilemez.
Bu durum karşısında mahkemece; davacı tarafından işin eksiksiz ve ayıpsız olarak davalıya teslim edildiği anlaşıldığından ve davacı tarafça icra takibinde hesap edilip istenen işlemiş faiz alacağı yönünden harcı yatırılarak açılmış bir dava da olmadığından, takibe konu asıl alacak miktarı üzerinden itirazın iptâli ile takibin devamına karar vermek olmalıyken borcun dış yüklenilmesinin gerçekleştiği, bu nedenle de davacının alacağını davalıdan isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA,
ödediği temyiz peşin harcının istek halinde davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceği 03.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.