Hukuk Genel Kurulu 2014/1436 E. , 2016/903 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-... vekili Av. ...
Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.09.2011 gün ve 2010/510 E., 2011/428 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 01.04.2013 gün ve 2013/2285 E., 2013/2828 K. sayılı ilamı ile;
(...Yargıtay bozma ilamında özetle; "Dava konusu taşınmazın sınırında orman bulunması nedeniyle orman araştırması yapılması gerektiği ve taşınmazın doğusunda Çarşamba kanalı bulunduğundan bu kanalın hangi kuruma ait olduğunun tespiti ile malikinin davaya dahil edilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, hükme dayanak yapılan fen bilirkişisi raporunda P8 ile gösterilen 578,30, P6 ile gösterilen 572,33 ve P16 ile gösterilen 2.874,53 metrekarelik bölümlerinin davacı ... adına tesciline karar verilmiş; hüküm, Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan araştırma sonucunda dava konusu taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı ve orman olmadığının belirlendiği davacı yararına zilyetlikle mülk edinme şartlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Bozma ilamında dava konusu taşınmazın sınırında Çarşamba kanalı bulunduğu vurgulanarak kanalın ait olduğu kurumun da davaya dahil edilmesi gereğine değinilmiş ise de fen bilirkişisinin ek raporunda, 26/05/2009 tarihli raporda Çarşamba kanalı olarak belirtilen yerin aslında Çarşamba Çayı olduğunun belirtilmesi karşısında taşınmazın jeolojik yönden niteliğinin belirlenmesi ile taşınmazın öncesinin dere yatağı olup olmadığı ve sonradan tarım arazisine dönüşüp dönüşmediğinin yöntemine uygun şekilde araştırılması gerekir. Jeolog bilirkişinin 21.05.2009 havale tarihli raporu taşınmazın öncesinin dere yatağı olup olmadığı ve sonradan tarım arazisine dönüşüp dönüşmediği hususlarında yetersiz olduğu gibi taşınmazda zilyetliğin sürdürülüş biçimi de yöntemince araştırılmamıştır. Sağlıklı sonuca varılabilmesi için, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle taraf tanıkları ve jeolog bilirkişi huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır. Taşınmazın başında yapılacak keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişi, ve taraf tanıklarından, zilyetliğin sürdürülüşü ile ilgili olarak, taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması halinde imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, imar ve ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, jeolog bilirkişiden taşınmazın dere yatağı olup olmadığı ya da dereden kazanılıp kazanılmadığı ile ilgili bilimsel ve teknik verilere dayalı taşınmazın sınırlarını gösterir tüm yönlerden çekilmiş fotoğraflar ekli rapor alınmalı, dava tarihinden geriye doğru iktisap dönemlerini kapsayacak şekilde taşınmazın uydu hava fotoğraflarının bilimsel yöntemlerle jeodezi veya fotogrametre mühendisi bilirkişi aracılığıyla incelenmesi ile niteliği ve kullanım durumu açıklığa kavuşturulmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmelidir. Dava konusu taşınmazın farklı bir bölümünün Konya 1 .Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/512 Esas sayılı dava dosyasında da davalı olduğu bildirildiğinden teknik bilirkişiye, bu dava dosyasında dava edilen taşınmaz ile dava konusu taşınmazı bir arada gösterir kroki ile keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 29.06.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
...
19.H.D. Bşk.
...
15.H.D. Bşk.
KARŞI OY
Dava; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesince eksik araştırma nedeniyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak gerekli araştırma yapıldıktan sonra yeniden davanın kabulüne dair verilen karar, 16. Hukuk Dairesince bozma gerekçesi genişletilerek eksik araştırma nedeniyle bozulmuştur.
İkinci bozma kararına karşı yerel mahkemece özetle; önceki bozma gereklerinin yerine getirildiği, ayrıca ikinci bozmada belirtilen eksikliklerin de daha önceden tamamlandığı gerekçesiyle önceki kararda ısrar edilmiştir.
Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık; birinci bozma ilamında belirtilmeyen hususların ikinci bozmaya konu yapılıp yapılamayacağı ve bozma ilamında eksik olarak belirtilen araştırmaların hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı hususundadır.
Bilindiği üzere bozma ilamına uyulmakla artık bozma dışında kalan hususlar taraflar açısından usulü müktesep hak haline gelmiştir. İlk bozma, taşınmazın orman ile ilgisinin olup olmadığı ve taşınmaz sınırındaki Çarşamba kanalının hangi kamu kuruluşuna ait ise tespit edilerek davaya katılmasının sağlanmasına ilişkindir. Mahkemece yapılan araştırma sonucu taşınmazın orman ile ilgisinin bulunmadığı anlaşılmış, diğer yandan Çarşamba kanalı olarak ifade edilenin gerçekte Çarşamba Çayı olması nedeniyle ilgili kamu kuruluşunun davaya katılımının sağlanması yönünden bir yapılacak bir şey bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. İkinci bozma ilamında belirtilen “taşınmazın jeolojik yönden niteliğinin belirlenmesi ile taşınmazın öncesinin dere yatağı olup olmadığı ve sonradan tarım arazisine dönüşüp dönüşmediğinin yöntemine uygun şekilde araştırılması” hususuna gelince; dosyada bulunan 21.05.2009 tarihli jeolog bilirkişi raporunda “arazi yapısında herhangi bir değişim olmadığı” belirtilmiş, 02.07.2009 tarihli ek rapor ile de “davacının arazisinin Çarşamba Çayından kazanılma bir toprak olamayacağı kanaatine varıldığı..” tespit edilmiştir.
Yapılan keşifler ve dinlenen tanık beyanları ile dava konusu taşınmaz ile komşu Çarşamba Çayı arasında kot farkı bulunduğu, bu nedenle taşınmazın çaydan kazanılmasının mümkün olmayıp aksine çayın zaman zaman taşınmazın toprağını aşındırma suretiyle götürdüğü sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosya bir bütün olarak değerlendirildiğinde; çeşitli tarihlerde üç kez keşif yapıldığı, alınan bilirkişi raporları ve dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya yeterli olduğu anlaşılmakla, bozma ile tekrar keşfe yönlendirmenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30. maddesinde düzenlenen “usul ekonomisi ilkesi” ile de bağdaşmayacağından yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.